Sevgili Candan Demirtürk ve oğlu Doruk’un hikayesini oldukça yakından biliyor ve bir çok anne için çok faydalı nasihatlar içerdiğini düşünüyorum. Kendisine bloğuma gösterdiği destek için tekrar teşekkür eder, Doruk’un bir an önce alerjiyi yenip sağlığına kavuşmasını dilerim…
AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
CD: Merhabalar ben Candan Demirtürk, 31 yaşında bir çocuk annesiyim. Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra oğlum doğana kadar serbest avukatlık yaptım. Oğlumun doğumuyla birlikte kağıt üzerinde devam etse de fiilen çalışmayı bıraktım.
AA: Ne zaman, nasıl anne oldunuz?
CD: 1,5 yıllık evliliğin ardından 24.02.2012 günü çekirdek ailemize oğlumuz “Doruk” katıldı. Gebeliğimi Ankara’da ailemin yanında eşimden uzakta geçirdim. Gebeliğim esnasında “gebelik şekeri” teşhisi ile doğumuma dek diyetli bir anne adayı oldum. Sağlıklı ve saatli beslenme ve yürüyüşün bu sürece çok olumlu katkısı oldu. 38 hafta sonunda ilk çocuk, ilk deneyim, ilk heyecan… Anne olanlar anlar mutlaka, tarifsiz bir sevgi, bağlılık…
AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi tepkilerini ilk ne zaman fark ettiniz? Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
CD: Doruk doğduğunda eşim Hakkari’de doktor olarak çalışıyordu ve onun doğum için Ankara’ya gelişini dahi bekleyemedi oğlumuz ve 24 Şubat günü saat 10:17’de dünyaya geldi.
Doğumum epidural sezeryan ile Prof.Dr.Recai Pabuçcu tarafından gerçekleştirildi ve şeker düşüklüğü nedeniyle oğlum bir gece yoğun bakımda kaldı. İlk gecemiz ve ayrıydık; panik, endişe, yorgunluk, korku…Hastanede anne sütüm az da olsa geldi ve hastanedeki yenidoğan uzmanı şeker düşüklüğü nedeniyle bebeğin aç kalmaması gerektiğini söyleyerek hemen mama takviyesi başlattı. Aslında takviye demek doğru değil, ana beslenme yaptı ve evde de beslenmemize bu şekilde devam etmemizi söyledi. Tabi ki söylenilenler esas alınarak evimize geldik. Ana beslenme “mama” ve anne sütü olarak sürece başladık.
Oğlum her beslenme sonrası kustu! Evet “Bebek kusar!!!” o kadar çok duydum ki bu cümleyi, “Fazlasını çıkartıyordur”…
Dünyalar güzeli bir bebek vardı yanı başımızda ama birşeyler tersti! Oğlum emerken, mama yerken tıkanıyor, nefessiz kalıyordu! An be an başındaydık. 3.gün eşimin izni bitti ve Hakkari’ye geri döndü. Kucağımda sürekli ağlayan, uyumayan, kusan, nefessiz kalan bir bebekle kaldım! Annem en büyük yardımcımdı ama oda gideceğim 6 çocuk doktoru gibi bunların olabileceğini “lohusa” olduğumu, doğuma erken gittiğim için etkilendiğimi, ilk anneliğim olduğunu söylüyordu. Bu arada bizim inek sütü bazlı mama vermemiz devam ediyor, oğlum her ağladığında hemen emziriliyor, uyumadığında sallanıyor ve nöbet 24 saat devam ediyordu. Nefessiz kalan bir bebek varsa uyumanıza imkan yok zaten! Ben de sütüm tatlansın, çoğalsın diye zaten yemek yapmaya da fırsatımız olmadığından nerdeyse sadece çikolata ile besleniyordum.
Eşimin gidişi ardından doğum yaptığım hastanenin doktorundan başka iyi bir yenidoğan uzmanı aramaya başladım ve herkesin hemfikir olduğu yenidoğan uzmanı bir profesörün muayenehanesine Doruk’u 8.Gününden itibaren götürmeye başladım. Hemen endişelerimi, yaşadıklarımı sıraladım. Alaycı bir tavırla ilk anneliğim olduğu hatırlatıldı. “Olmaz ama…” dedi yine de kusma için idrar yolları enfeksiyonu şüphesi ile testler istedi. Evimize gayet mutlu döndük. Kusmaları, tıkanmaları, uykusuzluğu yaklaşık 15 gün daha görmezden geldik. Sonra benim içimdeki hiç bitmeyen şüphe yine alevlendi. Bu arada oğlumu evden hiç çıkartmıyoruz, kimsenin kucağına veremiyorum, hayırlı olsuna gelmek isteyenleri de kabul etmiyorum çünkü sürekli ağlayan, kusan bir bebekle başetmeye çalışıyoruz.
İçimdeki şüphe ile 3. çocuk doktorumuzun yolunu tuttuk. Çocuğumuzun kolik oldugunu, 3 ay böyle olacağını, kusmanın normal olduğunu, her bebeğin kustuğunu ve kilo alımının normal olması nedeniyle herhangi bir sıkıntı olmadığını dinleyip yine doktorun odasından sevinçle çıktık! 20 günde 3 çocuk doktoru sıkıntı yok deyince tabi ki gözler tüm aile ve yakın çevre tarafından bana çevrildi ve “evhamlı lohusa anne” sıfatı hemen yapıştırıldı.
Kusmalar devam ediyordu ve aklımıza test geldi, hemen idrar yolları enfeksiyonu testini yaptırdık ve bakteri üremesi çıktı. Tekrar poşetle numune alındı ve tekrar üreme görününce Yenidoğan uzmanı profesör tarafından hemen antibiyotik tedavisine başlandı. Doruk tam 31 günlüktü ve hemşirelerin dahi yapamadığı sadece doktorun yapabildiği 72 saat mesuliyeti olan 7 tane iğne ve 10 günlük antibiyotik şurup tedavisi başlandı. Denilen herşeyi yaptık, evladımıza da yaptırdık ama hala düzelme yoktu. Tedavi bitimini müteakip üç gün sonra yine doktorun kapısını çaldım. Oğlum doğalı 40 günü geçmişti ama birlikte geçirebildiğimiz huzurlu 40 dakikamız olmamıştı! Yine yanlış giden birşeyler vardı. Kusma, tıkanma, ağlama, durmadan emme isteği hala devamdı. Doktorumuz teşhis olarak “bebeklik reflüsü” dedi ve büyüme-gelişmede sıkıntı olmadığından, kusmalar fışkırır tarzda olmadığından ilaç tedavisi başlamadı ve zamanla geçer demekle yetindi. Yine de şüphenin bertarafı için bizden idrar yolları enfeksiyonu için tekrar tahlil istedi ve yine poşetle bakılan numunede üreme çıktı. Yine antibiyotik iğne ve şurup tedavisi başlandı ve çare olacak bekleyişi bu süreçte de devam etti. Antibiyotik tedavisi bitince doktorumuz 2 kez idrar yolu enfeksiyonu geçirmemizin “böbrek reflüsü” kaynaklı olabileceğini söyledi ve voiding testi istedi. Testte oğlumun pipisinden girildi ve boyalı su verilerek böbreklere bakıldı. Oğlumun ağlamaları, korkum, ne çıkacak endişem…Tabi bu sıkıntılar böyle anlatılırken çok anlaşılmıyor ama bu arada benim sütüm kesildi ve Doruk daha iki aylıktı! Böbrek reflümüz de çıkmadı ama rezidu idrar denildi. Yani idrar torbamız tam boşalmıyormuş ama korkuyla da bunu bebekler yapabilirlermiş. Doktorumuz bunun korkuyla olamayacağını söyleyip Doruk 6 aylık olana dek her gün kullanmamız için koruyucu antibiyotik tedavisine başlamak istedi ama eşim reddetti ve sünnet yaptırdı. Kısacık sürecimize bir de sünnet ekledik, neşesiz sevinçsiz zoraki!
Sütüm olmadığından artık sadece mama veriyorduk ve reflüsü de olduğu için ek gıdaya 4.ayda geçişle birlikte doktorumuz rahatlayacağımızı söylüyordu. Günler,aylar… Doruk 4.ayla birlikte ek gıdaya yoğurtla geçti ve hiç geçmeyen sıkıntılar devam etti. En uzun uykumuz 40 dakikaydı ve çocuk doktorumuz gelişimimizi çok iyi buluyordu, bu yüzden de herşeye normal bakmaya çalışıyorduk ve tüm çevremiz beni artık “yolunda herşeye” inandırmak istiyordu. Ek gıda için sabırla umutla nefessiz kaldığı her an gözyaşıyla bekleyen ben, o süreçte de düzelme olmadığını görünce yine doktor arayışına ve internet araştırmalarına başladım. Eşim bu arada gelemez, onun oralar terör bölgesi her an sıkıntı, o merakta bizleri… Zordu onun için de cok zordu!
İnternet araştırmalarım bana reflümüzün bebeklik reflüsü olmadığını, fizyolojik reflü olduğunu söylüyordu. Belirtilerin büyüme-gelişme geriliği dışındaki hemen hemen hepsi bizde vardı. Evladımın canı yanıyordu, uyuyamıyordu ve biz aç sanıp mamayı anında yapıp içiriyorduk… Cehalet!
Artık gastro doktoru aramaya başlamıştım. Hemen tanıdıklar devreye girdi. Pediatrik gastrocu doçent bir doktor “yeni annelik” dolayısıyla abarttığımı söyleyip katı gıdayı daha çok vermem ve böylece geri gelişi azaltmam doğrultusunda tavsiyede bulundu ve yine evimize geldik. 4 doktor gezmiştim ama yetmemişti, sıkıntımız bitmemişti. Hemen başka bir doktor arayışına daha girdim, çocuğum kollarımda nefessiz kalıyordu ve herkes bana artık herşeyin “normal” olduğunu söylüyordu. Gittiğim 5. Gastro doktoru da çalışmamı önerdi ve yine hüsrandı benim için. Bu arada çocuk doktorumuz bana psikolojik destek önerdi ve tüm ailem artık sıkıntının tek nedeninin “ben” olduğumu düşünüyordu. Yılmadım! 6. Gastro doktoru da daha telefon görüşmemizde çocuk doktorumuzun ismini öğrenince gelmemize gerek dahi olmadığını, o ismin asla yanlış bir teşhis koymayacağını bebeklik reflüsünün de geçici olduğunu söyleyip bana nasihatlar verip telefonu kapattı.
40 kiloya düşmüştüm, oğlumu kucağıma almaktan korkuyordum, kusacak tıkanacak diye üstünü değiştiremiyor, yıkayamıyor sadece başında tıkanırsa ters çevirip sırtına vurmak için bekliyordum. Beklerken uykusuz gecelerde, günlerde internetten reflü araştırmalarım devam etti ve karşıma çok değerli hocam Prof.Dr.Fügen Çullu Çokuğraş’ın ismi çıktı…İnsanlar evlatlarını götürdükten sonra yaşadıkları mucizeleri yazmışlardı ve bu sefer İstanbul’a gitmek için mücadelem başladı. Ailem artık yorgundu, bana inançsızdı, eşim gelemiyordu, otobüse binip gidemezdim daha oğlum 5,5 aylıktı ve tüm şikayetlerimiz devam ediyordu. Ailedeki bütün doktorlar sırasıyla geldiler, bu sürecin normal olduğunu ve İstanbul’a da götürsem yetinmeyeceğimi, benim hastalık aradığımı söylediler. Direndim ve randevuyu alıp ailemle İstanbul’a geldim. İstanbul’a gidişim, hocamın muayenehanesine girişim, muayene esnası işte herşey ondan sonra değişti! Yoğurdu hemen kestirtti hocam ve reflü teşhisiyle ilaçlar başladı, testler istedi. Şüphelendiği şey doğru çıktı ve kanda negatif olsa da “süt alerjimiz” vardı. İnek sütü bazlı mama hemen kesildi ve tam hidrolize mama vermeye başladık. Akşamdan sabaha herşeyin düzeleceğini düşünen ben düzelme hemen olmayınca yine çıkmaza girdim ama başka bir doktor aramadım artık. Çocuk doktorumuza telefonla bilgi verdiğimde teşhisin yanlış olduğunu ve çocuğu kalsiyumsuz bırakacağımızı söyledi.
AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
CD: Düzelmeme arkasındaki nedenin çoklu besin alerjisi olduğunu çok sonra farkettim ve farkındalıkla birlikte çoğu şeyin düzeldiğini gördüm. Bir dönem hocam tek yönlü beslenmeyi onaylamasa da sadece mama verdim ve sonrasında minik minik ek gıdalara hocamın önerisiyle başladım. Doruk bu arada 14 aylıktı, reflü ilaçları fayda etmişti, alerjen tüketimi reflüyü tetikliyordu, sallayarak uyutmamız reflüyü etkiliyordu ve bunlara çok dikkat ettim. Son kez oğlumu hocamın muayenehanesinde salladım ve asitle oğluma ne yaptığımı öğrendiğim anda bunu kestim. Kolay mı oldu bu süreç ASLA! Çoğu kişiyi karşıma aldım ama tedavi için yapılması gerekenlerden hiç vazgeçmedim. Verdiğim çaba 3 çocuk büyütmüş kadardı belki ama oğlumdaki olumlu ilerleyiş bana hep umut verdi, güç oldu..
Doruk simdi 2,5 yaşında, hala devam eden non-ige çoklu besin alerjimiz var, çiğnemeyi bilmiyor, püre ile besleniyor. Yediklerimiz hala çok kısıtlı olsa da doğru doktor ve doğru teşhisle birlikte çoğu şey değişti hayatımızda, bir kere ben tıkanır diye korkmadan oğlumu kucağıma alabilmeye başladım, odasından çıkabildim, uykusunun 40 dakikayı geçtiğini gördüm, sırt üstü yatırabildim korkusuzca…
Bu süreçte mukusla, kanama ile tanıştım. Her gıdada farklı tecrübeler uykusuz geceler yaşadım. Reflü zaten o kadar alerjiyle bir bütün ki onunla iyi geçinmeye çalıştım… Mücadeleye devam, ne kadar daha sürecek bilmiyorum. Öncelikle daha oğluma hiç yediremediğim “nemne” yani “ekmek” var bizim için sırada. Oğlumdan sonra en çok doktorumuz Fügen hocaya dua ediyorum ve bu yolu selametle nihayetlendireceğimize inanıyorum. Dibe batmıyor muyum hem de çoook! O anlarda da benim gibi damdan düşen motive güçler hemen desteğe yetişiyorlar 🙂
AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasl açıkladınız?
CD: Yiyemedikleri için ona büyüyünce yiyebileceğini, bazı yiyeceklerin ağabey, abla, anne ve babalar için olduğunu söylüyorum. Büyüdükçe ve kendine ait yemekleri yedikçe onlardan da ilerde yiyebileceğini o çocuk dünyasına anlatmaya çalışıyorum. Yanında yemek yemiyor ve yedirtmiyorum, kendimce ama doğru ama yanlış, çiğneme de olmadığı için oğlumu böyle koruyorum.
AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
CD: Başa dönsem bu kadar zaman kaybetmezdim, başa dönsem oğlumun bebekliğini öyle ya da böyle benden almalarına izin vermezdim başa dönsem daha bilinçli olurdum… Keşkelerim var mı var! Bu arada benim dışımda arkadaş çevremdeki herkes oğlumun alerjik olmasını doğal karşıladı, “Sen de baştan aşağı alerjiksin” dedi herkes!
AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
CD: Alerji bir süreç, ailenin en çok da tabi annenin yıprandığı zorlu bir süreç. Evladının sağlığına dair şüphesi olan anne doğru doktoru aramaktan vazgeçmesin. Doğru teşhis ve tedaviyle herşeyin yoluna girebileceğini sabır ve emekle bu sürecin üstesinden gelinebileceğini unutmasın. Dermansız asla değil, teşhisle mutlaka bebek günlüğü tutsunlar ve doktorlarının tavsiyeleriyle denemelerini yapıp gözlemlemeye çalışsınlar.
AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
CD: Ülkemizde malesef çocuk doktorlarının hatta çoğu doktorun dahi bilmediği bir hastalık alerji ve sonuçları çok büyük olabilen bu hastalığa malesef gereken önem verilmiyor. Alerjiye dair yayınlar malesef bulunamıyor ve anne ne ile karşı karşıya olduğunu bilmediğinden haklı olarak daha da çok korkuyor.
Bir sonraki anneye anlatmak ona belki biraz ışık olabilmek için yaptıklarınız çok kıymetli. Ben şahsım ve diğer alerjik bebek anneleri adına size çok teşekkür ediyorum çünkü aslında esas olan “farkındalık” ve bunun için doğru bilgiye gereksinim çok…