Kenar

Sevil ve Ali Fuat Çiçek’in Hikayesi

imageAlerjik çocuk sahibi annelere hep söylüyorum, her gittiğiniz ortamda yaşadıklarınızı anlatın. Bu, hem toplumda farkındalık yaratmak adına çok faydalı, hem de bazen size süpriz arkadaşlıklar getirebiliyor. Nitekim Sevgili Sevil Çiçek benim bir komşumun iş yerinden arkadaşı. Sevil iş yerinde yaşadıklarını anlatırken komşum ona benden bahsedip bizi tanıştırdı. İyi ki de tanıştırdı…Bu uzun ama her satırı nasihat dolu hikaye, eminim alerji ile yeni tanışan ailelere çok ışık tutacak.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
: İsmim Sevil Çiçek. 33 yaşındayım, İstanbul’da yaşıyorum, özel bir bankanın Mali İşler Bölümünde çalışıyorum. 29 yaşımda evlendim, 31 yaşımda hamile kaldım. 9 ay boyunca tüm kurallara uydum, yemem gerekeni yedim, yememem gerekene yaklaşmadım bile, düzenli yürüdüm. Genel olarak kuralcı bir yapım olduğum için, tüm kuralları uygulamak kendimi mutlu hissetmeme sebep oluyordu. Gerçekten de stresten uzak, çok huzurlu ve mutlu bir hamilelik yaşadım.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
: Bir oğlum var, adı Ali Fuat, 17 aylık.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
: Oğlum Nisan doğumlu. Doğunca hemen kuzenimin çocuklarının doktoru olan iyi bir profesöre götürmeye başladım onu. Ali Fuat ilk günden beri çok kusuyordu, bazen peynirimsi, bazen de su gibi ve çok. Üstümüz başımız batıyordu, o da bizler de günde kaç kıyafet değiştiriyorduk bilmem. Doktorumuza sorduğumuzda “kilo alımı ve gelişimi gayet normal, kesinlikle bir sorun yok, fazlasını çıkarıyordur” dedi.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
: 3 aylıkken annem “bu çocuğun kakası normal değil, doktora gidelim” dedi. Açıkçası bir şey çıkacağını düşünmedim ama gittik. Doktora kakayı tarif ettik, “çocuğun bezini değiştirdikten sonra elinizi yıkamıyor musunuz yoksa, mikrop mu kaptı çocuk” diye azarladı beni. Gaita ve başka bazı testler istedi. Elimizde tüp Ali Fuat’ın kaka yapmasını bekledik. Testler temiz çıktı. Sonra başka testler istedi, onlar da temiz çıkınca telefonda “süt alerjisi olabileceğini, çocuk gastroloğu olan Enver Mahir Gülcan’ın görmesini” söyledi. Hemen ertesi güne randevumuzu aldık, heyecanla gittik. Bir yandan da “süt alerjisi ne ki, emziremeyecek miyim şimdi” diye korkuyordum. O kadar bilgisizim bu konuda yani. Enver Bey çok güzel karşıladı bizi. Tam o sırada oğlum gene kaka yapmıştı. Bir süredir sık sık ve dolu dolu kaka yapıyordu, paçalarından aşağı akıyor, her taraf batıyordu. Ama annemin kakayı normal bulmamasındaki sebep “kakadaki sümüksülüktü”. Enver Bey baktı ve “süt alerjisi” dedi. Bizi tebrik etti, daha başında kakanın normal olmadığını fark ettiğimiz için. Kan testi istedi. Sonucuna göre süt ürünü diyeti uygulayacağız dedi. Bu diyeti 6 ay yaparsak gelecekteki hayatında süt ürünü tüketmesinde sorun olmayacağını belirtti. Ben “fark etmeseydik, süt ürünü tüketemeyecek miydi” dedim. “mutlaka kendisini fark ettirecekti, kakadan kan gelecekti” dedi. Kafamızda soru işaretleri çıktık oradan. Testlerin sonucunu aldığımda aradım kendisini, süt ve yumurta alerjisinin negatif çıktığını ama alerji değerimizin yüksek olması sebebi ile 15 gün süt ve yumurta ürünleri yemeyerek diyet yapmam gerektiğini söyledi. Peynir ve yoğurt da mı, dedim. Tabi ki dedi, içinde süt ürünü olan baklava, börek, herşey, dedi. Aklıma hemen sabah kahvaltı yaparken masada olan Nutella kavanozu geldi. Keşke yeseydim dedim…

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
: 15 gün kendimce çok dikkat ettim ve kakadaki sümüksülük epey azaldı ama tamamen geçmedi. 15 günün sonunda bana söylediği gibi Enver Bey’i aradım. Ama bir yandan da düşünüyorum tabi. “tam geçmedi, çok dikkat ediyorum ama pilava ya da yemeklere konulan azıcık tereyağında sorun yoktur, değil mi, onları yiyorum” dedim, “hayır hayır, tamamen dikkat edeceksiniz. Bir 15 gün daha devam edelim, dedi, düzelmezse ek diyet vereceğini belirtti. “6 ay sonunda kesin geçecek mi” dedim. “doğru diyet yaparsanız %95 çocukta geçiyor. Sadece %5 çocukta geçmiyor” dedi. 15 gün daha diyet yaptım, sümüksülük tamamen bitti, çok mutluydum. Sadece 6 ay diyet yapacaktım. Ama 6 ay gözüme nasıl uzun geliyordu anlatamam. Benim gibi peynir ve yoğurt delisi birisi için peynir yememek!! O dönemler çocuğum için hiç üzülmüyordum. Çünkü iyi doktorlara gidiyordum ve “6 ay sonra geçecekti”. O dönem sadece kendi yiyemememe üzülüyordum. Bizi nelerin beklediğini bilmiyordum!
Bu arada yazın başından beri oğlumun tüm boynu kıpkırmızı isilikti. Çocuk doktorumuz bazı ilaçlar vermişti ama hiç etki etmemişti. Sonunda da paylamıştı gene bizi “siz de çocuğu niçin sıcağa maruz bırakıyorsunuz, klimayı açsanıza” diye.. Hadi bizim aklımıza gelmiyor, onun nasıl aklına gelmiyor, süt alerjisi olan bir çocukta başka alerjiler de olabileceği! Zaten ileriki dönemde diyetimden et kesilince “olur mu öyle şey, bu çocuk nasıl beslenecek, et yok süt-peynir yok” diyen, 5.ayda az kilo almış diye gayet toplu olan çocuğumu ek gıdaya başlatmak isteyen bu doktora devam etmeme kararı alacaktık..
Kakamız normal, mutluyuz, tek sıkıntım peynir ve çikolata yiyememek!
Bayram oldu, baklavalar börekler… Kardeşim evlendi baklavalar börekler… Sonunda dayanamadım, kakamız düzeleli olmuştu epey, insanlara uydum, 1 tanecik baklavadan ne olur ki deyip bir dilim baklava (ama ev yapımı, iyi tereyağı kullanılmış, yani en tehlikelisi) yiyiverdim. Sonuç sümüksü kaka! Sonuç pişmanlık! Enver Bey’i aradım, durumu anlattım, “bunu nasıl yaparsınız” dedi sert bir ses tonu ile. Savunmaya geçtim tabi ki, “aslında çok kuralcı biriyimdir, nasıl oldu bilmiyorum” dedim. “Hiç belli olmuyor” diye kinayeli konuştu. Nasıl kırıcı bir durum. Çocuğun için mi üzülesin, yaptığın diyetin çöpe gittiğine mi üzülesin (çünkü kaka düzeldikten sonra 6 ay diyet demişti ve benim 6 ay gene başa sarmıştı), kötü anne olarak hissetmeye mi üzülesin…
Bu defa sıkı diyete rağmen kakanın düzelmesi 1 ayı buldu. Akıl almıyor. Sadece 1 dilim baklava. Bunları anlatıyorum. Çünkü doktorlar işin ciddiyetini anlatmıyorlar, bunun için vakit harcamıyorlar diye düşünüyorum. Tamam yemeyeceksin diyorlar ama alerjinin vücuda alerjen gıdanın 1 gramının bile girmesi ile tekrardan hortlayacağını, sonuçlarını, astımı ve başka hastalıkları tetiklediğini anlatmıyorlar.
Baklavadan sonraki iyileşmesinin geç olmasında sadece bir dilim baklavanın suçu yok belki de. Çünkü bu dönemde işe başladım ve ahçıbaşı ile konuşup durumumu anlattım, zengin bir yemekhanemiz var, yememem gerekenleri sıraladı bana. Döner, ızgara tavuk, sulu yemeklerden yiyebilirmişim. Pide ve çorbalardan yememeliymişim. Yemeklere hep Ayçiçek yağı koyuyorlarmış. Yaşayarak şunları öğrendim: döner süte yatırılırmış! Tavuk ızgaraya bilmem kaç kiloya azıcık süt koyuyorlarmış! Paketli İstanbul Halk ekmekte peynir altı suyu varmış! Başladım yemeğimi her gün evden getirmeye, yemekhaneden sadece bol salata ve patates kızartması almaya. Sonbahar-kış… Bir sıcak çorba istiyor insan.. Tüm yemeklerin önünden geçerken, tepsilerine türlü yemekler almış insanlarla aynı masaya oturup soğuk yemeğini yemek nasıl zor bir durum. Hele de benim gibi iştahlı biri için. Ama şükür ki bu son atakla çocuğumun kakası düzeldi. Geri kalanı boş.
Bu arada aylardan Ekimi gösterdiği halde Ali Fuat’ın boynundaki kızarıklık tamamen geçmedi. Ben de onu bir çocuk alerji doktoruna götürdüm. Tavsiye üzerine Doç.Dr.Akgül Akpınarlı’yı buldum. Kendisi hem çocukları çok seviyor, özel ilgileniyor, çok hassas davranıyor, hem de annenin psikolojisine de değer veriyor.
Et ürünlerinin de alerjen olabileceğini söyledi, deri testi istedi. Gerçekten de et ürünlerine, domates, ceviz ve çileğe alerjisi çıktı. Bense doğumdan beri avuç avuç ceviz-badem-fındık yiyordum. Domates ve cevizi kesince oğlumun da kusma sorunu tamamen geçti. Bir kusma defteri yapmamızı istedi Akgül Hanım. Miktar, kıvam ve saat (yemekten sonra vs) diye not aldık. Defteri çok kısa bir süre tuttuk, çünkü çok kısa sürede kusma sorunu bitti. Ancak, bütün bu kesilenlere rağmen boyundaki kızarıklık çok azalsa da minicik bir kızarıklık kaldı, tamamen geçmedi. Akgül Hanım, bunun bir süreç olduğunu, takip etmemiz gerektiğini söyledi. Egzamanın %95 gıda alerjisi ile başladığını ama geçmesinin çok zaman aldığını belirtti. Bu arada ek gıdaya geçtik. Havuç’la başladık, daha ilk gün azıcık verdikten sonra oğlumun göğsü isilik döktü. Hemen kestik. Sonra elma ve armuta başladık tek tek. Dokunmadı önce. Ama bir zaman sonra suratının kenarında kızarıklık çıktı ve kestik elmayı da armutu da. Sonra pirinci denedik, sonra da patatesi. Fakat birkaç gün sonra çocuğun yüzü aslan suratı gibi oldu. Moralim çok bozuldu, kaşıyıp yüzünü kanatıyor, uykusu bölünüyordu. Moralimin çok bozuk olduğu bir günde, iş arkadaşım, arkadaşı olan Özlem Ceylan ile telefonda konuşturdu beni. Ondan çok tiyolar aldım. Açıksası bu konuşmada Efe’nin üzüme ve ayçiçek yağına bile alerjisi olduğunu öğrendiğimde “yok ya, bizim o kadar değildir” dedim. Ama çaresizim, acaba Akgül Hanım çok mu abartıyor, başka bir şey var da o mu bulamıyor, diye düşünüyorum. Özlem bana Prof.Dr.Fügen Çullu’yu önerdi, çok iyi bir doktor olduğunu söyledi. Hemen randevu aldım. Özlem’in bana verdiği en büyük tiyo bir defter tutarak en ince ayrıntısına kadar herşeyi yazmak oldu. Bu arada yaptığım en büyük hata da sanırım Fügen Hoca’dan randevu aldım diye Ali Fuat’ın kötü gidişatından Akgül Hanım’ı haberdar etmemek oldu. Fügen Hoca’ya gittiğimizde çocuğumun yüzü ve boynu çok kötüydü. Fügen Hoca’ya durumu özetleyip defteri gösterdim. Gözlerini bana dikip “Bu defteri doktorunuz gördü mü” dedi, “hayır” dedim. “hm” dedi. “Size inanamıyorum, lohusa şerbeti mi? Hem de bardak bardak. Bu çok alerjen bir şey. Peki anzer otu ne? Anzer yaylasının otu mu? Ada çayı? Bal? Bunlar hep çok alerjen. Hayır hiçbir içecek içmenizi istemiyorum. Bal istemiyorum.” deyip tek tek yediklerimin üzerinden geçip üzerlerini çizdi. Elimde azıcık sebze ve meyve ama umut ile geri döndük eve. Ben hep yediğim sebze meyvalara takılmış, kış ve vitamin alamıyorum, hasta olmayayım, doğal besleneyim diye bitki çaylarına yüklenmiştim. Diğer taraftan baharatları da çok kullandığımı anladım. Fügen Hoca tedbir nedeni ile Ali Fuat’ın yediği tüm ek gıdayı kesti. Zaten sadece pirinç ve patates yiyordu. 2 hafta sadece anne sütü ile besleyecektim, bir de pregomin/neocate. Ama Ali Fuat ne yaptıysak da bu kötü kokulu mamayı yemeyi kabul etmedi. Zor bir süreç. İştesiniz. Anneniz arıyor. “Bu çocuk doymuyor kızım, uyku uyuyamıyor çocuk açlıktan, sürekli ağlıyor” diyor. Gelin de konsantre olun. Hatırlamak bile istemediğim dönemler. Kaşınmaktan da uyuyamıyor zaten..
2 hafta sonra Fügen Hoca bizi gördüğünde, ben de onun yüz ifadesini gördüğümde hayal kırıklığı yaşadım. “ben daha ne keseyim senin diyetinden” dedi. Başka şeyler de kesti sadece karnabahar, pırasa, makarna, zeytin ve ayva kaldı elimde. Ali Fuat’ı gerekirse aç bırakıp pregomin ya da neocate’e alıştırmamı istedi. Çocuğumu 11 saat aç bıraktım. Hayır, o mamayı yemeyi kesinlikle kabul etmiyordu, evde kalabalıktık, şaklabanlıklar yaptık, zorladık, ağzını açmaya çalıştık, her defasında katıla katıla ağladı. Bana “bana niçin süt vermiyorsun” gibi bakıp iç çekiyordu. Eşim işteydi, inanmadı anlattıklarıma. Gelip de deneyip oğlumuzun nasıl çığlık çığlığa ağladığını görünce o da vazgeçti. Bu arada ben Fügen Hoca’nın asistanını aşıp kendisine bir türlü ulaşamıyordum. 11 saat sonunda ulaştığımda “şimdi emzirin, yarın tekrar deneyin” dedi. Bu tecrübeden sonra, Fügen Hoca’nın iyi bir doktor olduğunu, ama bizim alerjimizin de ilgi ve zaman gerektirdiğini düşünüp eşimle birlikte Akgül Hanım’a devam etme kararı aldık. Demek ki bu işin yolu buydu. Diyetten çıkarmak ve diyete eklemek. Gerekirse ara ara Fügen Hoca’ya gidilip fikir alınabilirdi.
Akgül Hanım’a gidince başka bir doktora gittiğimizi söyleyemedim. İnternetten araştırıp tüm alerjenleri diyetimden çıkardığımı söyledim. O da bana “bu işler doktorsuz olmaz, bana gelmek zorunda değilsiniz, ama internetle olmaz, muhakkak bir alerji doktoru ile devam etmeniz gerekirdi” diye sitem etti. “Madem diyetinizden bunları çıkarmışsınız, o zaman böyle devam edelim, tek tek diyete ekleyelim” dedi. Ali Fuat’a pirinç unu denedik, çocuğum doyduğu için ağlamaları ve huysuzluğu geçti, Fügen Hoca’nın şok diyeti de zamanla etkisini gösterdi ve Ali Fuat’ın kızarıklıkları tamamen geçti. Bu nedenle gece uykuları da düzeldi. İki doktoruma da minnet borçluyum. Ali Fuat’a ne kadar çabaladıysak da mamaları yediremedik ve sonunda bu beyhude çabadan vazgeçtik.

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
: Beni zorlayan birkaç etken var. Birincisi, oğlumun gıdalara tepki verme süresinin uzun olması, tam olarak hangi gıdaya alerjisinin olduğunu tespit etmenin zor olması oldu.
İkincisi, sosyal hayattan kopmak oldu. Bir iki sebze ile ve genel kullanımın aksine biber salçalı ve zeytinyağlı yemek tüketince dışarıda yemek yemek pek mümkün olmuyor. Gittiğiniz çoğu yerlerde insanlar size birşey yapmak istiyorlar ancak diğerleri çeşit çeşit yemekler yerken, siz haftalardır aylardır yediğiniz aynı yemekten lezzet alamıyorsunuz ve ev sahibine “benim için bunu yaptınız, elinize sağlık” diyemiyorsunuz, değişik bir duygu. Hiç düşünülmeyip aç kaldığınızda bu da üzücü oluyor. Kimse ile sabah kahvaltısına, hamburgerciye ya da kebapçıya gidemiyorsunuz, hiçbir yere gidemiyorsunuz, simit bile yasak. Birkaç denemem oldu, sonunda bu şekilde daha çok zorlandığımı, kimsenin onlarla olmak için nasıl bir fedakarlık yaptığımı anlamadıklarını farkettiğimde kendimi geri çektim. Gene de sonuçta bir de evin içi var, eşiniz var, çocuğunuza bakan anneler var, kimseyi mahrum etmek istemiyorsunuz.
Üçüncü etken yakın çevremde (gerek geniş aile, gerek iş hayatı) “emzirmeyi bırak, sana da yazık, bir anda yıkılırsın vitaminsizlikten/kalsiyumsuzluktan, alacağını aldı o, belki de senin sütün alerji yapıyordur ona, Anadolu’da anne sütü dokundu diye bir tabir var, olur mu öyle şey, bulamıyorlar ne olduğunu uyduruyorlar” türünden cümleler ya da benim yanımda oğluma hitaben “ah yavrum, birşey de yiyemiyor. Ee Sevil nasıl beslenecekmiş, nereden alacak kalsiyumu, ne olacak bunun sonu” türünde acıyıcı cümleler beni çok yordu. Bazen anlatmaya çalıştım, başaramayınca bazen tersledim, sinirlendim, üzüldüm…

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
: Çocuğuma iki annem bakıyor. Çok şanslıyım ki başından beri hiç karşı çıkmadılar, destek oldular, doktorlar ne dediyse, yapılması gereken ne ise onu yaptılar, gözüm hiç arkada kalmadı. Annem benim mutluluğum için sodadan bile kek yaptı, elindeki kurabiye tariflerini uydurdu, ayvayı şekerli suya bastı tatlı yaptı. Anne gibisi yok, hem torununu hem evladını düşünüyor. Eşim de bazen benim pipirikli davrandığımı ve abarttığımı düşünse de (zaten abartmadığımı çocuğun vücudu tepki vererek gösterdiği için) alerji konusunda hep yanımda oldu. Babam ve kardeşlerimiz de en büyük manevi destekçilerimiz oldular. Çok şanslı olduğumu düşünüyorum.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
: Ali Fuat üç aylıkken, sütüm çoğalsın diye içtiğim sütleri içmez, Ali Fuat 1 yaşında olana kadar alerjenleri minimum tüketirdim. Bir anne ile tanıştım, 1 yaşında çocuğu vardı. Onun çocuk doktoru ilk bir sene süt, yumurta az tüketilecek, domates, çilek, kuruyemiş, patlıcan gibi gıdalar da hiç tüketilmeyecek. Alerji olursa neyden olduğunu bulmak zor olur demiş. Bilemiyorum bu kadarı da doğru mu ama şu anki psikolojimle ikinci çocuğumda (inşallah) böyle yaparım gibi geliyor.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
: Benim çocuğum henüz 17 aylık ve şimdi şimdi her gördüğünü istemeye başladı. Bazen konuyu çeviriyorum bazen de onun yiyebileceklerini masanın ondan tarafına koyup diğerlerini daha geriye itiyorum. Özlem Ceylan’ın uyguladığı yolu çok doğru buluyorum, çünkü ne zamana kadar ve ne düzeyde alerji ile yaşayacağımızı bilmiyoruz, kendisini korumayı öğrenmesi gerek, ancak bunu anlatmak hiç de kolay birşey değil, gerekirse pedagog desteği almayı düşünüyorum.

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
: Alerjik çocukların anneleri toplantısında Fügen Hoca’yla yapılmış bir röportajı izlemiştik. Kendisi orada hamilelikte tüketilen süt ürünlerinde sorun olmadığını ancak doğumdan sonra tüketilen süt ürünlerinin bebeğin bünyesinin güçlü olmaması nedeni ile bebekteki alerjiyi tetiklediğini, bu nedenle bu tür alerjik ürünleri tüketirken yavaş yavaş miktarı artırarak tüketmenin daha doğru olduğunu söylemişti. Ben de alerji ile tanışan yeni annelere bunu öneririm.
Bir de Akgül Hanım’ın hep söylediği bir şey. Çocuğunuzu en iyi kendiniz gözlemler, kendiniz bilirsiniz. Siz orada hala bir sorun olduğunu düşünüyorsanız sorun vardır. Ali Fuat’ın özellikle yüzünde ve boynunda alerji olması benim aklıma takıldı, niçin vücudunda yok da suratı aslan suratı gibi oldu diye diye sonunda emzikten şüphelendim, kauçuk emzik kullanıyorduk. Araştırdığımda bu emziklerin 2 aydan daha fazla kullanılmamaları gerektiğini, aksi taktirde içindeki maddenin deforme olarak alerji yapabileceğini öğrendim. (mağazaya gidip emziğin paketinde bu bilgi var mı diye baktım, hayır yoktu) Emzikleri silikon yaptım, oyuncakları kaldırdım o dönem çünkü 9 aylıktı ve dişleri nedeni ile oyuncakları sürekli ağzına götürüyordu. Ek olarak kauçuğun içinde olan bir maddenin bazı gıdalarda da olduğu, bu nedenle de alerjisi olanın onları da yememesi gerektiğini öğrendim. Lateks alerjisi diye geçiyor. Bu gıdalar içinde bizim şimdiye kadar tepki verdiğimiz elma, armut, patates ve havuç da vardı. Hala bir şey deneyeceğim zaman elimdeki bu tabloya bakar, onları denememeye çalışırım. Sonradan yaptırdığımız deri testi de benim şüphemi doğruladı, kauçuğa alerjisi çıkmasa da elma, havuç, bezelyeye ciddi alerjisi çıktı ve testleri yaptırmak için gittiğim devlet hastanesindeki doktor “bunlara lateks grubu denir” dedi.
Annelere bir önerim de muhakkak defter tutsunlar, miktarına ve yemeğin içine giren baharata kadar not alsınlar ve doktorları ile paylaşsınlar.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
: Öncelikle, bir kamu spotu serisi yayınlanmalı. Nasıl ilk 6 ay anne sütü için teşvik eden kamu spotu var, bunun gibi. Özellikle yeni anneler bilinçlendirilmeli ki hastalık ilerlemeden tedavisi başlansın. Diğer bir kamu spotu ise insanların tanımadıkları çocuklara annelerine sormadan gıda vermesinin yanlış olduğuna ve sonuçlarına dair olmalı.

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
: Alerji zorlu bir süreç. Hastalık desek (anafilaksi riski olan çocukları hariç tutuyorum bu noktada) lösemi, organ yetmezliği, özürlülük gibi durumlar yanında “hastalık” demek biraz edepsizlik olur diye düşünüyorum.
Özlem’in Ali Fuat çok kabardığında bana söylediği birşey vardı: “Sevil en zorlu kısımdasınız, neyin dokunduğunu bulduktan sonra hayat daha kolay olacak”. Buradan kendisine desteği ve yardımları için ayrıca teşekkür ediyorum. Bizim sürecimiz çok yavaş ilerlediği için, bir deneyip bir kızarıklıklar geçsin diye beklediğimiz için, henüz tam olarak ne dokunuyor ne dokunmuyor bilemiyoruz. Ancak şükür ki çeşitlendirecek kadar bir şeyler yiyebiliyoruz oğlum da, ben de.
Ben şunu farkettim: Başımıza zor olaylar gelmeden önce yaşadığımız güzelliğin kıymetini bilmiyoruz. Toplantıda bizlerin “seçilmiş-özel” anneler olduğumuzdan bahsedilmişti. Bence de öyle. Bir sınıf düşünün ki bu sınıftakilere hayattan zevk almak öğretilecek. İşte biz bu sınıfa seçilmişiz. Çünkü insanlar yemekleri beğenmezken, o kadar çeşidin içinden seçemezken, bugün de bu mu var diye şımarıklık yaparken, siz yeni bir deneme yapıyorsunuz diye çok sevinebiliyorsunuz ya da şükür bunu yiyebiliyorum, diyebiliyorsunuz. Minicik şeyler sizi mutlu etmeye başlıyor, azla yetinmeyi öğreniyorsunuz, birçok dinin insana kazandırmaya çalıştığı erdemliliği zamanla elde etmeye başlıyorsunuz, çünkü artık fakirlik ya da hastalık nedeni ile yiyemeyen ya da savaş, salgın ve bir çok sebep nedeni ile sıkıntı çeken insanların halini anlamaya başlıyorsunuz, hasta bir çocuk duyduğunuzda daha duyarlı oluyorsunuz. Mesela bir simit yemeye başlamak sizi mutlu ediyor, sokağa çıkıp simit alabilmenin keyfini diğerleri alamıyor. Yumurta yok diye kek yapmaktan vazgeçmiyorsunuz mesela, üretiyorsunuz, insanlar inanmıyor o kekin yumurtasız sütsüz olabildiğine.
Benim hayat görüşümde, insanın başına bir hadise geliyorsa oradan öğrenmesi gereken bir şey vardır. İnsanı bir kayadan kopmuş bir parça kabul edersek, hayattaki olaylar onu törpüler ve ondan pürüzsüz güzel bir taş çıkarmayı hedefler. Tabi ki en kısa zamanda tüm çocuklarımızın sağlığına kavuşması için dua ediyorum, denemelerde başarısız olunca tüm anneler gibi ben de kırılıp üzülüyorum ama sonra oturup “neden” dediğimde gülümsüyorum. Biliyorum ki bu yol bana birşeyler katmayacak olsaydı, seçilen ben olmazdım. Şu an çok zorlansam da yolculuk sonunda benim de, çocuğumun da daha güçlü ve güzelleşmiş birer insan olacağımıza inanıyorum. Ve tüm annelere sevgilerimi yolluyorum…

image

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s