Çocuğunuz için bir iyilik yapın: Mükemmel Anne Olmayın!

image
Son yıllarda hayatımızın modernleşmesi ile beraber anneliğin tanımı da yeniden yazıldı. Artık yeni nesil anneler, bir şehir efsanesine dönüşen “Mükemmel Anne” olma yarışı içerisinde. Bu salgın öyle yayıldı ki etrafımda gördüğüm çoğu anne, çocuklarını o aktiviteden bu aktiviteye götürme, en sağlıklı, en organik yiyeceği arayıp bulma, tüm hünerlerini en leziz yemek tariflerinde gösterme, en iyi, en güzel kıyafeti, oyuncağı, şampuanı, kremi vs…kullanma çabası içerisinde….ve maalesef bu koşuşturmaca içerisinde çocuklarının en temel ihtiyaçlarını gözden kaçırmakta, sadece ve sadece “anne” olmayı unutmaktalar.
“Çocuğunuzla kaliteli zaman geçirin” kavramı günümüz annelerince çok yanlış anlaşılıyor kanısındayım. Çünkü sadece çocuğunuzun neler anlattığını dinlediğiniz, ona kitap okuduğunuz, masal anlattığınız ya da hiç konuşmadan bile yanyana oturup saçını okşadığınız zamandan daha kalitelisi olabilir mi? Mükemmel anne olmak imkansız ama iyi bir anne olabilmek için bazen sadece içgüdülerimizi dinlememiz yeterli. Her anne hata yapabilir, her anne çaresizliğe kapılabilir. Bunun anormal olarak algılanmaya başlanması maalesef annelere kendilerini daha da karamsar ve çaresiz hissettiriyor. Çünkü tüm sosyal medya ve çevremiz “mükemmel anne” örnekleriyle dolu. İnternetin yaygınlaşıp özel hayatın sosyal medyada çok (ve yanlı) teşhir ediliyor olması, etrafımızda bize sürekli ne yapıp ne yapmamamız gerektiğini söyleyen psikologlar, doktorlar, bilirkişiler, bloggerlar olması, her yeni çıkan araştırma ile bir öncekilerin aslında çocuk için yararlı değil zararlı olduğunun açıklanması… Bazen tüm bunlar beni bir anne olarak çok yoruyor. En doğrusunu yapacağım derken hiç bir şeyi doğru yapamadığını düşünüyor çünkü insan… Hele ki sağlık sorunları yaşayan bir çocuk büyütüyorsanız, bu baskı iyice üzerinize biniyor ve anne olmayı bir kenara bırakıp “mükemmel anne” olma çabasıyla hem kendinizi hem de çocuğunuzu farkında olmadan mutsuz edebiliyorsunuz.

Alerji hala toplumumuzda basit bir kızarıklıktan ibaretmiş gibi algılansa da alerjik çocuk büyüten anneler bunun ne kadar zor ve yorucu bir mücadele olduğunu bizzat yaşayarak görüyor. İşin aslı, bizler daha çok erken yaşlarda “yasaklarla” çocuk büyütmek zorundayız. Emziren bir annenin yaptığı katı diyet, oldukça kısıtlı bir beslenme ile sağlıklı bir çocuk büyütmeye çalışmak, çocuğunu aktiviteleri falan bir yana bırakın yakın arkadaşının doğumgününe bile götürememek, okul seçerken sadece eğitim kalitesine değil ilk önce çocuğun neyi nasıl yiyebileceğine önem vermek, çocuğunuzu her çocuk gibi normal olduğuna inandırmaya çalışmak, tüm bunlar besin alerjisinin ölümcül sonuçlar bile doğurabileceğini bilmeyenler için hiç bir şey ifade etmeyebilir. Sonuçta herkes yaşadığını bilir…

Bu nedenle geçen hafta okuduğum ve okurken çok etkilendiğim alerjik bir çocuk annesinin hikayesini sizlerle paylaşmak istedim. Heather Hewett, Allergic Living dergisinde hikayesini şöyle anlatıyor:

9 yıl önce çocuğuma besin alerjisi teşhisi koyulduğunda bir anne olarak ileride yaşayacağım endişe, suçluluk ve pişmanlığı tahmin bile edemezdim. Zaten çocuğumu neyle nasıl besleyeceğimi, okula nasıl yollayacağımı, Epipen oto-enjektörü nasıl kullanacağımı düşünmek bile yeterince zordu. Hepsinin üzerine çocuğuma bir de Çölyak teşhisi koyulunca herşey daha da zorlaştı. Ama geçmişe dönüp baktığımda en zoru ne kadar temkinli olursam olayım hata yapmış olmaktı.
Bir ebeveyn için en korkunç tecrübe çocuğunun anafilaksi geçirmesine şahit olmaktır. Ama hazırladığınız bir yiyecek ile buna sebep olan siz olunca, olay sonrası yaşadığınız psikoloji çok acımasız olabiliyor. Örneğin, bir yaz akşamı eşimle ben yemek hazırlarken o zaman 6 yaşında olan kızım arka bahçede kardeşi ile oynuyordu. Masaya iki bardak süt getirip bıraktım, birinde oğlum için inek sütü, diğerinde ise süt alerjisi olan kızım için soya sütü vardı. Ben içeriye girdiğim esnada kızım ve oğlum masadaki yerlerini değiştirdikleri için acil serviste uzun ve üzücü bir gece geçirmek zorunda kaldık. Ertesi gün kızım, yataktan kalktığında bir kaç doz yapılan adrenalin iğne ve steroid ilaçların verdiği sersemlik dışında gayet iyi hissediyordu. Oysa ben zar zor hareket edebiliyor, sanki bir trafik kazasından kurtulmuş gibi hissediyordum. Olayın ardından haftalar geçmesine rağmen kafamın içindeki kendini suçlama yankıları halen susmuyordu. Nihayet hayatıma devam etmeyi başarabildim ama suçluluk ve pişmanlık bastırılsa da kafamın içinde bana “kötü bir anne” olduğumu söyleyen fısıltılar devam ediyordu. Annelik hakkında yazılan bir kitapta bu hikayemi paylaşınca besin alerjisine sahip çocuk anneleri ile bu konu hakkında söyleşmeye başladık. Annelerden biri emzirdiği süre boyunca diyetinde kaçak yaptığı için kızının devam eden alerji ve egzemalarından kendini sorumlu tutuyor, bir diğeri oğlunu desensitazyon tedavisine başlatıp eozinofilik özofajit (yemek borusu iltihaplanması) geçirmesine neden olduğu için kendisini suçluyordu. Yakın bir arkadaşım uzun süre “Her iki sütü nasıl karıştırırsın!” deyip ancak aynı olay bizzat kendi başına gelince beni anlayabildi. Facebook gruplarında ve bloglarda bir çok benzer anne itirafları okudum. Aynı marka ama farklı cins kurabiyelerin sadece birisinin içeriğini okuyup satın alan anne, çocuğunun bu nedenle anafilaksi geçirmesi üzerine “Neredeyse çocuğumu kendim öldürecektim!” diye başlık atması beni gözyaşlarına boğdu. Çocuğunda fıstık alerjisi olan başka bir arkadaşım konuyu çok güzel özetleyerek “Başka bir insanı affetmek kolaydır. İnsanın kendi hatalarını affetmesi daha zordur. Eğer 10.000 tane şeyi doğru yapıp sadece bir şeyi yanlış yapıyorsam, hep o bir hatanın üzerine yoğunlaşırım. Maalesef başka bir anneye gösterdiğim anlayışı kendime gösteremiyorum.” diye açıkladı.
Ama esas olan, ne kadar dikkatli olursak olalım, içerik etiketlerini kaç kez okursak okuyalım, çocuğumuzun çevresindekileri ne kadar kontrol edersek edelim, sonuçta hepimiz insanız! Hata yapabiliriz, peki kendimizi affetmemiz neden bu kadar zor?

Görüldüğü gibi besin alerjisi tüm dünyada aileleri hem fiziksel hem zihinsel hem de duygusal olarak çok yıpratıyor. 2005 yılında Kanada’da yapılan bir araştırmaya göre alerji yönetimi ağırlıklı olarak annenin sorumluluğunda ve bir çok anne bu mücadelede çevresinden yeterli desteği alamadığından şikayetçi. Yine 2009 yılında İngiltere’de yapılan benzer bir araştırmada alerjik çocuk annelerinin daha düşük hayat kalitesine ama babalara göre daha yüksek endişe ve strese sahip oldukları ortaya çıkmış. Amerika’da yapılan bir ankette de çoğu annenin çocuklarının alerjisi konusunda eşlerinden daha fazla endişe taşıdıkları sonucuna varılmış. Aslında annelerin çocukları ile daha çok vakit geçirdiği düşünüldüğünde ortaya çıkan sonuç şaşırtıcı bulunmamalı. Ancak çocukla daha çok vakit geçiren, onun yediklerini hazırlayan ve kontrol eden anne olunca ortaya çıkan herhangi bir hata da tüm sorumluluk annenin omuzlarına binmekte. Besin alerjisinin anneler üzerindeki etkisini düşünürken ister istemez anneliğe olan bakış açımızı da gözden geçirmemiz gerekiyor.

Ben de alerji yönetiminde hatalar yapmış ve halen pişmanlıklar yaşamakta olan bir anne olarak geçmişteki hatalardan ders alıp kendimi affetmeye ve sadece bugüne odaklanmaya çalışıyorum. Yarına dair hayaller kurmak elbette motive edici, kim çocuğunun bir sonraki yaş gününde pasta yiyebilmesini istemez ki…ama geçmiş tecrübelerimden geleceğe dair hedefler koymanın da büyük hayal kırıklıkları getirebileceğini biliyorum. Alerjik çocuk büyüten tüm annelere tavsiyem bu süreç ister kısa olsun ister uzun, çocuğunuzun en güzel çocukluk döneminin geçip gittiğini unutmayın. Alerjisi geçtiği gün hayat size onun ilk gülüşünü, ilk adımlarını, ilk diş çıkarmasını, ilk konuşmasını geri getirmeyecek. O yüzden ilklerin tadını çıkarmaya çalışın. Alerjinin hayatınızı yönetmesine izin vermeyin, onu yöneten siz olun!

Çocuğunuz için bir iyilik yapın: Mükemmel Anne Olmayın!” üzerine 2 yorum

  1. serap turk dedi ki:

    Ne kadar güzel bir yazi evet bu günlerde ilaç gibi geldi o kadar canim sıkkınki oglumun bugün bana doğru attığı ilk adima bile sevinemdim cok şeyi kaçırıyoruz 😦

    Beğen

  2. Ahhh ahh en zoru da şu eşler tarafından anlaşılmamak. Biz onu yavaş yavaş aşıyoruz ama yine de alerji en çok anneyi yıpratıyor. Ben size gönderdiğim röportajda da yazmıştım herkes alerjinin abartıldığını düşünürken ben en ufak bir kızarıklıkta neler düşünüyorum. Çünkü çocuğumu bütün gece kusarken ben gördüm, annem uyuyordu eşim şehir dışında çalıştığı için yoktu.
    İnsan sadece evet zor denilmesini bekliyor ama çevreden duyduğumuz şeyler eee kalsiyumu nereden alacak oluyor. Sağolun ya hiç düşünememiştim diye yumruklayasım geliyor bazen 🙂

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s