Uzun zamandır ihmal ettiğim Anne Hikayeleri’nde sırada Sevgili Nesrin Mutlu Koç’un hikayesi var. Kendisi ile facebook gruplarında tanıştıktan sonra Laf Salatası isimli bloğunu inceleyip hikayesini dinleyince hayran kaldığım annelerden biri oldu. Hele bu kadar işi içerisinde bana bloğumdaki çevirilere destek verme teklifi beni çok duygulandırdı. Kendisine desteği için teşekkür eder, onun yalnız ama azim dolu hikayesinin bir çok anneye örnek olmasını dilerim.
AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
NK: Merhabalar. Ben Nesrin. 25 yaşındayım. Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü mezunuyum. Şu anda ODTÜ İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde yüksek lisans yapıyor, İpek Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışıyorum. 3 yıllık evliyim, evliliğimizin 3. yılında aramıza oğlumuz Oğuzalp katıldı. Hayatım özellikle şu sıralar ders çalışma, alerji üzerinde araştırma yapma ekseninde geçiyor.
AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
NK: Oğuzalp isminde 7 aylık, çok bilmiş bir oğlum var 🙂
AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
NK: İlk ciddi belirtiyi 5 aylıkken 7200 gram olan bir bebeğe kilosu az mama verin diyen uzman bir çocuk doktoru sebebiyle ek gıda denemeleri yaparken fark ettik. İnek sütünden mayaladığım yoğurtan bir çay kaşığı tattırdığımda çenesi kızardı. 15- 20 dakika sonra geçince belki inek sütüne karşı hassasiyeti vardır, bir de keçi sütünden deneyelim dedik ve bu sefer keçi sütünden yoğurt mayaladık. Netice yine aynı oldu. O dönem normalde çok uyumlu olan bebeğim huysuz bir bebeğe dönüşmüş ağlama krizlerine giriyordu ve ben de malesef çok yanlış yönlendiren çocuk doktorumuz sebebiyle herhalde açlıktan ağlıyor sütüm yetmiyor diyerek mama denemesinde bulundum. Doğduğunda ilk bir hafta emmediği için mama kullanmıştık ve sıkıntı yaşamamıştık, bu yüzden de mamanın dokunabileceği o an aklımdan bile geçmedi. Bir damlası çenesine değdiği an önceki kızarıklıklara kabarıklıklar da eklendi. Asıl korkutan olay ise kızarıklar geçtikten sonra gece kusması oldu. Oğuzalp’i yatağına yatırıp ben de yattım gece uyandığında üstü sanki yağmurda ıslanmış gibi ıslaktı. İlk başta ne olduğunu algılayamadım açıkçası. Terledi mi, bezi mi sızdırdı derken gözümün önünde fışkırarak kusmasıyla bir damla mamanın neler yapabildiğini görmüş oldum.
AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
NK: Bizim tepkimiz ciltte olduğu için teşhis koymak kolay oldu. Süt alerjisi konusunda daha önceden üstünkörü de olsa bir şeyler okumuştum. Her yeni denediğim gıdayı çok az miktarda ve tek tek denediğim için neye alerjsi olduğunu hemen anladım. Doktora gidene kadar teşhisi koymuştuk aslında, yapılan testler süt alerjimizin yanında yumurta alerjimizin de olduğunu ortaya çıkardı. Yumurta denemesinde bulunmamıştık teste kadar.
AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
NK:Çok fazla araştırmadan, Ankara’da en çabuk gidebileceğim hastanelerden biri olan Ankara Dışkapı Çocuk Onkoloji ve Hemataloji Hastanesi’nden randevu alıp gittim. Kan değerleri, deri testi derken çok kısa sürede teşhis koyuldu. Sütün yanında yumurta alerjisi olduğunu da öğrenmiş olduk. Teşhis koyulup kandaki IgE değerleri ölçülene kadar ben süt ürünleri ve yumurta tüketiyordum. Oğuzalp’in vücudunda minik kırmızı sivilceler hep oluyordu; ama çok yaygın ve döküntü şeklinde olmadığı için bir çoğumuz gibi ben de hep sıcaktan olduğunu düşünüyordum. Süt ürünlerini kesmemle o kırmızılıklar kayboldu.
Biz henüz yolun çok başındayız, teşhisimiz çok yeni. Ben etiket okuma alışkanlığımı daha da geliştirip daha dikkatli olmaya, sürekli çevremdekileri uyararak farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Öncesinde üzerine hiç düşünülmemiş bir konu olduğu için bazen bir üründe süt veya yumurta olabileceği o an aklıma gelmiyor, yedikten sonra var mıydı acaba diye kahroluyorum. Aslında her şeyi evde yapıp dışarıda bulaşma riskini, içeriğini bilmediğimiz ürünleri hiç tüketmemek gerek ama her zaman o kadar geniş vaktim olmuyor maalesef.
AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
NK: Benim eşim görevi sebebiyle Şırnak’ta çalışıyor, Oğuzalp’e tek başıma bakıyorum; anneanne ve babaanne de farklı şehirlerde dönüşümlü olarak geliyorlar. İşe git, evin ihtiyaçları hallet gibi bir rutin başlı başına zorken, eşimin yanımda olmaması beni psikolojik olarak çok yoruyor. Her şeyi tek başına düşünüyor, araştırıyor olmak çok zor!
Alerjiyi insanlara anlatamıyorsunuz. Benim hayattaki en sevdiğim şeylerden biri sütlü kahve, diğeri pasta. Ben bebeğim için bunları yemezken, büyüyünce canı çektiğinde hazır olmalıyım düşüncesiyle sütsüz yumurtasız tarifler denerken, insanların aman azıcıktan bir şey olmaz, ye demeleri sinirimi bozuyor. Bir şey ikram edildiğinde süt ürünü veya yumurta var mı sorusunu yönelttiğimde bana dönen bakışlar çok manidar oluyor. Zaten çok sakin bir insan olduğum söylenemez, iyice asabi oldum!
AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
NK: Facebook’taki Alerji ile Yaşam Platformu desem 🙂 Dediğim gibi eşim şehir dışında. Önceki röportajlarınızda “annem en büyük yardımcımızdı, ikimizin de yemeklerini hazırladı” gibi cümleleri okudukça kendi halime üzüldüm açıkçası. Anneler yemekleri yaparken tereyağ, süt kullanmamaya özen gösteriyorlar, ama senin protein alman lazım bak şunu hazırladım şeklinde bir durum söz konusu değil.
Okuyup araştırdıkça, bakın bu durum şöyle ciddi dedikçe paranoyak damgası yiyiyorum. Hırıltılı solunum sebebiyle doktora epipen taşımalı mıyız dediğimde tedbiren yazalım dedi, dışarı çıktığımızda eşimden aldığım cevap gerek var mı oldu. Daha birkaç hafta önce Facebook’ta oğlumun alerjisi ile ilgili bir durum güncellemesi paylaşınca annemden insanları gereksiz yere telaşlandığım yönünde bir tepki aldım.
İyi ki artık internet ve sosyal platformlar var. Doktordan edinemediğim bilgileri en basitinden Facebook üzerindeki gruplardan bile edinebiliyorum. Çevreme anlatamadığım alerji konusunu birebir yaşayan, bizden çok daha ciddi alerjileri olan anneler ile birbirimizi anlamak beni çok rahatlatıyor.
AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
NK: Keşke en başta bilseydim de süt ürünlerini tüketmeseydim.
AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
NK: Bebeğim çok küçük olduğu için henüz açıklama durumuna gelmedik; ama o gün geldiğinde ne yapacağım bilmiyorum. Şimdiden biri bir şey yerken herkes her şeyi yiyemez, Oğuzalp ve annesi alerjileri olduğu için peynir yemiyor gibi telkinlerde bulunuyor, okuduğum masallardaki kahramanları alerjili karakterlere dönüştürüyorum.
Arkadaşlarıyla pikniğe giden maymunumuz annesinin hazırladığı yiyecekleri yiyiyor ve arkadaşlarına alerjisini anlatıp annesinden izin almadan içeriğini bilmediği yiyecekleri tüketemeyeceğini açıklıyor 🙂
AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
NK: Kimseye kulak asmasınlar! Bebekleri için en doğrusunu onlar bilirler, iç seslerine güvensinler. Ben de yeni tanışan annelerden biriyim. Zaman zaman çok bunalsam da bu günlerin geçeceğine eminim.
Bir de alerji ile henüz tanışmamış, ek gıdaya geçmeye hazırlanan veya yeni gıda denemeleri yapan annelere tavsiyelerim var. Bebeğe yeni gıda denetme işini anneanne, babaanne, bakıcı gibi insanlara asla ve asla bırakmasınlar. Yoğurt denememizde alerjik reaksiyon gösterebileceğini açıklamama rağmen annem sırarla tamam ben yarın veririm deyip durmuştu. Daha önceki meyve denemelerimizde 1 kaşık olarak tarif ettiğim ölçünün aman ne yedi ki denilerek çoğaltıldığını bildiğim için, yoğurt verirken orada olmasam neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
NK: Alerji ile çok yeni tanışmış bir anne olarak bu kısa sürede gördüklerim bile toplumumuzun alerjiden bihaber olduğunu gösteriyor. Teknoloji çağındayız ama Google’a bir inek sütü alerjisi yazmak bile insanlara zor geliyor demek ki. Bir çok insanın teknoloji ile olan ilişkisi telefonlarında oyun oynamakla sınırlı. Okuduğum yazılarda rastladığım kakada kan görülen bebeklere alerji teşhisi konmasının ne kadar uzun sürdüğü bilgisi çok can sıkıcı. İlk akla gelmesi gereken sebepken bu nasıl bir cehalet ki çocuk doktorları bu konuda çok yetersiz kalıyor ve doğru yönlendirme yapamıyor. Eşimin tabiriyle birçok özel hastane paramızla çocuk sevdirdiğimiz yerler. Evet boyu iyi, kilosu iyi deyip gönderiyorlar çocuklarımızı ve ciddi bir sorunumuz olduğunda kime danışacağımızı bilemiyoruz.
Araştırma hastaneleri ise çok yoğun ve doktorlar çoğu zaman herhangi bir konuda bilgi vermiyorlar. Ben kızamık aşısında yumurta olduğunu aile sağlığı merkezinden, benim neleri tüketip tüketmeyeceğimi Facebook grubundan öğrendim. Epipen’i doktora ben sordum. Keşke her hastanede alerji konusu ile ilgili broşürler olsa, doktora başvuran her hastaya o an verilse. Evet doktorlar çok yoğun oluyor, her hastayı her konuda takip edemiyorlar, en azından böyle bir temel destek eminim bir çok ailenin hayatını kolaylaştıracaktır.
AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
NK:Bana hikayemi anlatma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Tüm “alerjik annelere” sevgilerle…
Ahh bir de bakabilseydim o çevirilere:)
Bu vesileyle buradan da bir kez daha teşekkür ederim. Hem röportaj içim hem de gerek burada, gerek grupta yaptıklarınız için. Yaptıklarınız hiç kolay şeyler değil, iyi ki varsınız 🙂
BeğenBeğen