Alerjik çocuklar için kış ayları ne kadar risk taşıyorsa aslında yaz ayları da benzer riskler taşır. Soğuk algınlığı, grip ve üst solunum yolu enfeksiyonları azalsa da yaz aylarında farklı riskler alerjik çocukların sağlığını tehdit eder. Bu risklerin en başında yiyecek çeşitlliğinin değişmesi, güneşe ve suya daha fazla maruz kalma, olası böcek ısırıkları sayılabilir. Alerjik çocuk ailelerinin bu ve benzeri riskler karşısında dikkat etmesi gerekenler ve alınabilecek önlemleri sizler için aşağıda özetlemeye çalıştım.
- Besin Alerjisi Açısından Yiyecek Çeşitliliğinin Değişmesi
Kış aylarında sebze, yaz aylarında ise meyve çeşitliliği daha fazladır. İnsanoğlu bu şekilde yaz aylarında terleme ile kaybedilen suyu, bol sulu meyveler tüketerek geri kazanabilir. Ancak besin alerjisi olan çocuklar için yediği bir besine uzun süre ara vermek bağışıklık sisteminin bu besine ait proteinleri unutup uzun bir aradan sonra tekrar karşılaşınca sanki ilk kez karşılaşıyor gibi tepki vermesine neden olabilir. Rebound etkisi denilen bu durum nedeni ile kış sebzeleri hatta meyveleri evde konserve şeklinde hazırlanıp ya da buharda-sıcak suda şoklanarak derin dondurucuda stoklanabilir. Rutin aralıklarla vücuda bu gıdalar tekrar tekrar verilerek bağışıklık sisteminin bu proteinleri unutmaması sağlanabilir. Rebound etkisi hakkında detaylı bilgi için Nisan ayında düzelnediğimiz webinarı izleyebilirsiniz.
Öte yandan bazı yaz meyveleri oldukça alerjik olarak bilinir. Özellikle kırmızı renkli ve berry ailesine ait meyveler… Bu meyveler denenirken çok dikkatli olunmalı, belirli bir meyveye tepki veren çocuğun aynı aileye ait diğer meyvelere de tepki verebileceği unutulmamalıdır. Bu meyvelerin listesi için Alerji ile Yaşam Platformu‘ndaki Genel Alerjen Besinler Listemize bakabilirsiniz.
Isıl işlemin meyvelerdeki proteinlerin kolayca parçalaması nedeni ile çiğ meyvelere tepki veren bir çocuğun aynı meyvelerin pişmiş halini daha kolay tolere edebileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu durumda şekersiz meyve kompostosu, reçel, marmelat, pişmiş meyvelerden sorbe, meyve pestili, meyveli kek ve hamur işleri iyi birer alternatif olabilir.
- Beslenmedeki Diğer Riskler
Yazın mangal-ızgara tarzı pişmiş etler daha çok tüketilir. Ancak unutulmaması gerekir ki bu tarz pişirme esnasında etin dışı çabuk pişer, içi nispeten çiğ kalabilir. Pişirme süresinin uzunluğu besinin proteinlerinin parçalanmasında etkili olduğu için alerji riskini azaltır, bu nedenle aynı etin haşlanmış hali bir çocuğa dokunmazken ızgara hali dokunabilir. Öte yandan ızgara tarzı bir eti dışarıda yiyecekseniz, hem kırmızı hem beyaz etlerin yumuşaması için bir gece önceden süt veya yoğurt suyu ile marine edildiği unutulmamalıdır. Bu risk nedeni ile dışarıda tüketeceğiniz etler konusunda çok dikkatli olmanız gerekir. Yiyeceğiniz eti kendiniz (alerjiniz yoksa) soğan suyu-zeytinyağı ile marine edebilirsiniz ancak yine etin pişirileceği mangal-ızgaranın çok iyi temizlenmiş olması gerekmektedir. Ufak bir bulaşma bile diyetinizin bozulmasına ve alerjik tepkinin gözlemlenmesine neden olabilir.
Yazın vazgeçilmezi dondurma konusunda da alerjik çocuk aileleri çok dikkatli olmalıdır. Keza dışarıda üretilen bir çok dondurma ve hazır külahların bazıları süt içermektedir. Bu durumda sorbe adı verilen sadece meyve püresinden elde edilen tarz sütsüz dondurma tercih edilebilir. Sorbeyi kendiniz evde dondurma makinası ile veya meyveleri dondurup rondodan geçirerek hazırlayabilirsiniz. Dışarıda sorbe tüketeceğiniz zaman da sorbeyi bizzat hazırlayan kişiden teyit almalı ve sütlü dondurmaya değmiş kaşık yerine temiz bir kaşıkla servis edilmesini rica etmelisiniz. Dışarıda üretilen sorbelere kıvam arttırmak için Guar gum tarzı katkılar eklenebildiği de unutulmamalıdır. Külahların içeriği de dikkati incelemeli, hazır külahlarda buğday unu, su, tuz ve şekerin yanı sıra soya lesitini, çeşitli bitkisel yağlar, kabartıcı ve vanilya aroması olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
Yazın beslenmedeki diğer bir tehlike ise havanın sıcak olması nedeni ile besinlerin çok daha hızlı bozulmasıdır. Özellikle proteince zengin besinler açıkta daha hızlı bakteri üretirler. Bu nedenle yumurta, et, tavuk, balık, süt ve süt ürünleri dışarıda uzun süre tutulmamalı, gerekirse buzdolabının derecesi hava sıcaklığına göre ayarlanmalıdır. Donmuş gıdalar çözünüp tekrar dondurulduğunda bakteri üremesi olacağı için marketten bu tarz ürünler temin edileceğinde alışverişin en sonunda dondurucudan alınmalı ve özel ısı koruyucu poşetlerle eve taşınmalıdır. Dışarıda temin edeceğiniz soğuk zinciri bozulmuş yiyecekler de gıda zehirlenmesine neden olabilir ve zaten bağışıklığı düşük olan çocuklar için ishal-kusma ile beraber oldukça yıpratıcı olabilir. Bu nedenle soğuk zincirin korunmasına ve hijyen koşullarının uygunluğuna çok dikkat etmek gerekir. Gıda zehirlenmesi durumunda ishal önleyici ilaçlarla enfeksiyonun vücutta hapsedilmesi yerine ishalin engellenmeyip mikropların vücuttan atılması ancak bu esnada vücudun kaybettiği suyun ağız veya serum şeklinde vücuda tekrar kazandırılması önerilmektedir.
Bir diğer önemli husus; meyve ve sebzeler çiğ veya pişmiş halde tüketileceğinde mutlaka kabukları soyulmalıdır. Keza tarım ilaçları besinin kabuk kısmına işleyip birikmekte ve yıkama ile arındırılamamaktadır. Bu tarz kimyasallar çocuklarda ciddi alerjik rekasiyonlara neden olabilir.
- Güneş Alerjisi
Alerjik çocuklar için bağışıklık sisteminin güçlenmesi için gerekli olan D vitamini kaynaklarından birisi de güneş ışınlarıdır. Ancak güneş alerjisi riski nedeni ile bu hususta dikkatli olunmalıdır. Birkaç çeşit güneş alerjisi olmasına karşın en sık rastlanan cinsi Polimorfik Işık Erüpsiyonu olarak adlandırılır. Sıcak iklime sahip ülkelerde görülme sıklığı yaklaşık %10 civarındadır. Özellikle açık tenli kişiler daha büyük risk altındadır. Bu tip güneş alerjisi hem UVA hem de UVB ışınları nedeni ile ortaya çıkabilir. Kişinin güneş ışınları ile temasından sonra gecikmiş reaksiyon olarak ortaya çıkar. Genellikle burun, yanaklar, çene, boyun yan kısımları, el üstleri, kolların dış yüzleri simetrik olarak tutulmaktadır. Güneşe maruz kalan kişide, dakikalar veya saatler içerisinde başlayıp yaklaşık 7-10 gün sonra gerileyen döküntüler gözlenir. Çocuklarda yüz en sık yerleşim bölgesidir. Güneş görmeyen ancak ışığın seyrek dokulu kıyafetlerden geçtiği alanlarda da nadiren döküntüler görülebilir.
Bazı ilaçların mesela bazı grup antibiyotik ve ağrı kesicilerin kullanımı da güneş alerjisini tetikleyebilir. Ayrıca deterjan, parfüm gibi kimyasallara maruz kalan kişilerde güneş alerjisi görülme riski artar. Aynı şekilde sedef, atopik dermatit(egzema) hastalarında da güneş alerjisi görülme riski daha fazladır. Ancak bazı otoimmün hastalıklarda da güneş alerjisi görülebileceği için kişide başka şikayetler de varsa mutlaka uzman bir hekime başvurulmalıdır.
Güneş alerjisinden korunmak için güneş ışınları ile temas mümkün olduğunca kısıtlanmalı, sık dokulu vücudu örten kıyafetler ve şapkalar tercih edilmeli, yüksek faktörlü koruyucu kremler kullanılmalıdır. Alerjik çocuklar için tavsiye edilen güneş kremi önerilerine Alerji ile Yaşam Platformu‘ndan ulaşabilirsiniz.
- Deniz ve Havuz Kullanımı
Yüzme için ilk tercih edilecek seçenek şüphesiz açık deniz olmalıdır. Denizin kendi kendisini temizleme özelliği nedeni ile enfeksiyon kapma riski havuz suyuna oranla daha düşüktür. Ancak kirli, köpüklü, normal dışı kokusu olan sularda yüzmek risk taşır. Plaj olarak kullanılan kıyılarda deniz sularının 15 günde bir mikrobiyolojik, fiziksel ve kimyasal kontrollerinin yapılıyor olması idealdir. Bu nedenle alerjijk çocuklar için mümkünse Mavi Bayraklı kıyılar tercih edilmelidir. Ancak soğuk denizler de alerjik çocuklar için risk taşıyabilir. Keza vücudun soğuk su ile ani teması veya sudan çıkınca üşüme nedeniyle ortaya soğuk ürtikeri denilen kaşıntılı kızarıklık çıkabilir. Bu nedenle çocukların soğuk suya birden dalmaları önlenmelidir. Suya önce ayaklar, daha sonra da vücut kademeli olarak sokulmalıdır.
Burun, geniz eti ve bademcik hastalıklarında, deniz suyunun olumlu bir etkisi vardır. Özellikle burundan geçen deniz suyu büyüyen geniz eti nedeniyle burun kanalında üreyen mikropları uzaklaştırır. Hatta deniz suyunun etkisi ile geniz etinde küçülmeler bile yaşanabilir. Öte yandan kulak zarı delik olan, kronik orta kulak iltihabı olan, kulak zarına tüp takılmış olan çocukların havuza, denize ve hatta duşa girerken bile kulaklarını sudan korumaları gerekir.
Havuza giren kişilerin burun florası, deri üzerindeki bakteriler, genital akıntılar, idrar yolu akıntıları havuz suyuna karışır. Ancak bundan ziyade, deri üzerindeki mantarlar, zararlı bazı bakteriler, yarası olanların yara üzerindeki bakterileri havuz suyunda daha büyük bir risk oluşturur. Çocuklara ve hassas cildi olan yetişkinlere bu tür bakteriler daha çok zarar verir. Suyla bulaşan enfeksiyonlardan korunmada en sık kullanılan yöntem klorlamadır. Ancak klorun olumsuz etkileri de mevcuttur. Bu açıdan ozon ile dezenfeksiyon son zamanlarda daha çok tercih edilen bir yöntemdir. Ancak havuzdaki sistemin buna uygun olması gerekir. Klor miktarının fazla olması durumunda gözlerde irritasyon ve akciğerlerde toksik etki yaratabilmekte, az olması durumunda ise dezenfektan özelliği kaybolmaktadır. Havuz suyunda 0.6-1.5 ppm arasında klor bulunmalıdır. Havuz suyunun pH değeri 7.2 ile 7.6 arasında ve suyun sirkülasyonu yeterli olarak sağlanmış olmalıdır. Havuz dibi ve fayans çizgileri net olarak görülebilmelidir. Havuz suyu ısısının kontrolü de önemlidir. Tüm bu veriler belirli periyotlarla kontrol edilip havuz başına herkesin görebileceği şekilde not edilmelidir.
Bakımı düzgün yapılmayan havuzlarda dış kulak yolu enfeksiyonlarının ortaya çıkma riski yüksektir. Öte yandan klor miktarının fazla olması deriyi kurutup mevcut egzemaların şiddetlenmesine neden olabilir. Erken bebeklik döneminde havuza giren bebekler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre bronşit, astım ve alerji riskinin arttığı saptanmıştır. Bu nedenle havuz kullanımı için erken bebeklik dönemi tercih edilmemeli, daha az sayıda kişinin(ve mümkünse hep aynı kişilerin) kullandığı , bakımı düzgün yapılan havuzlar seçilmelidir. Kapalı havuzların taşıdığı küf mantarı riski ve buharlaşan klor kokusunun kapalı ortamda birikmesi nedeni ile özellikle solunum yollarında sıkıntı yaşayan, astımlı hastalar için kesinlikle tercih edilmemelidir. Nem ve ısının hapsolduğu kapalı havuzlarda küf mantarına fayans aralarında, mazgallarda ve tavanda çok sık rastlanır. Küf mantarı sporları solunum yolu ile ciğerlere nüfuz ederek hapşırma, nefes darlığı, göz kızarması-yaşarması gibi alerjik reaksiyonlara neden olabilir.
Yüzme öncesi ve sonrası alınması gereken diğer tedbirler için daha önce yayınladığım yazıyı bu linkten okuyabilirsiniz.
- Solunum Yolu Alerjileri
Yazın yağmur yağmaması nedeni ile havada daha çok toz ve polen bulunur. Uzun süre açık tutulan pencerelerden eve dolan toz ve polen solunum yolu alerjilerine sahip çocuklar için sağlıksız bir yaşam alanı oluşturur. Bu nedenle ev, polenlerin düşük olduğu zaman diliminde havalandırılıp klima veya ev içi vantilatör kullanılabilir. Kullanacak klimanın flitresinin düzenli değiştirilmesi ve bakım yapılması çok önemlidir. Klima kullanımı ile ev içi nem de azalacağından hem ev akarlarının hem küf mantarlarının çoğalması engellenebilir ancak çok kuruyan havayı solumak alerjik çocuklar için zorlayıcı da olabilir, bu durumda klima sadece içerideki havayı sirküle edecek şekilde çalıştırılabilir.
Evin zemini, ev içi havadan daha çok alerjen barındırır. Bu nedenle ev sık sık Hepa filtreli elektirik süpürgesi ile temizlenmeli, mümkünse halı kullanılmamalı, yıkanabilir kilimler tercih edilmelidir. Ayrıca ev akarlarının koltuk, perdeler, yatak, yastık ve nevresimler üzerinde de yaşayabildiği hesaba katılmalıdır.
Hem ev akarı hem küf mantarı açısından denize yakın nem oranı yüksek bölgeler daha risklidir. Bu durumda ev içi nemin düşürülmesi için rutubet önleyiciler kullanılabilir.
- Böcek-Sinek Isırıkları
Özellikle yaz aylarında artış gösteren böcek sokması nedeni ile oluşan reaksiyonlar her yaş gurubunda görülebilir ancak ince ciltleri ve bağışıklık sistemlerinin henüz tanımaması nedeniyle çocuklarda daha çok görülür. Sinek, sivrisinek, arı, pire, karınca vb. böcek ısırıklerı alerjik reaksiyona neden olabilir. Böcekler doğrudan etkileri veya taşıdıkları hastalıklar nedeniylede zarar verebilirler. Böcek sokması sonucu ciltte görülen döküntüler çoğunlukla vücudumuzun giysilerle örtülmemiş bölgelerinde görülür. Bu özellik vücudumuzdaki diğer nedenlere bağlı deri döküntülerden ayrılmasında önemli bir ayrıntıdır. Çoğunlukla ilk böcek sokmasında ciltte ciddi bir reaksiyon görülmeyebilir ancak tekrarlayan sokmalarda cilt bulguları gittikçe belirginleşir. Çoğunlukla böcek sokmasından sonra 24 saat içinde o bölgede kaşıntılı bir kabarıklık görülür. Kısa süre içerisinde tekrarlayan böcek sokmalarında geniş bir alanda ürtiker plakları oluşabilir. Yaş ilerledikçe ise böcek sokmalarına karşı cilt reaksiyonu çoğunlukla azalır, hatta tamamen ortadan kalkabilir. Böceğin soktuğu bölgede özellikle çocuklarda antibiyotik tedavisi gerektirecek lokal bakteriyel enfeksiyon gelişebilir. Sık olmasa da tüm vücutta şişme, tansiyon düşüklüğü ile beraber ortaya çıkan anafilaksi gibi ağır bir tablo ortaya çıkabilir. Böcek sokması olan bölgede kan dolaşımının yavaşlaması için soğuk kompres ve sokma sonrası oluşacak döküntüler için kaşıntı önleyici kremler kullanılabilir. Cilt reaksiyonu yaygınsa ve kaşıntı çoksa doktor onayı ile ağızdan antihistaminik ilaçlar kullanılabilir. Böcek sokmalarını önlemek için önce böceklerin çocuğun yaşam alanına girmesini engellemek gerekir. Böcek sokmasına karşı cilde sürülen ilaçlar ve koku yayan sinek kovucular alerjik çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Bunun yerine sesle çalışan elektronik sinek kovucular kullanılabilir. Eve sineklik taktırmak, özellikle bebekler için cibinlik kullanmak bir alternatif yöntem olabilir. Arı/böcek sokmalarına alerjisi olan bir kişinin yanında Epipen oto-enjektör taşıması gereklidir.
- Tatil Yeri Seçimi ve Yolculuk
Alerjik çocuklar için şüphesiz tatil yeri seçimi çok büyük önem taşımaktadır. Sadece besin alerjisi olan çocuklar için açık büfe beslenmenin taşıdığı riskler bir yana, astım ve solunum yolu alerjisi olan çocuklar için de otel odaları alerjiyi tetikleme riskine sahiptir. Herşeyden önce seçilecek otel, sigara içilmeyen ve mümkünse duvardan duvara halı kaplı olmayan odalara sahip olmalıdır. Odalarda kullanılan klimaların merkezi olduğu ve filtrelerinin çok sık değiştirilmemiş olabileceği de akılda bulundurulmalıdır. Yine banyoların sık kullanımı nedeni ile küf mantarı riski söz konusu olabilir. Tüm bu detaylar otel seçimi yapılmadan önce bizzat otelin Müşteri Hizmetleri Birimi ile görüşülmelidir. Besin alerjisi için açık büfedeki alternatif seçenekler, çocuk büfesinde sunulan menü ve pişirilen yemeklerde kullanılan yağa kadar her detay öğrenilmeli ve otelden sunabilecekleri alternetifler konusunda destek istenmelidir. Otelin çocuk dostu olmasının yanı sıra, çocuk havuzunun yaz boyunca çok çocuk tarafından kullanıldığı ve bu nedenle çok hijyenik olmayabileceği ihtimali düşünülmeli, bu nedenle denize yakın, temiz bir plajı ve denizi olan oteller tercih edilmelidir. Eğer çocuğunuz deterjan, yumuşatıcı gibi temizlik maddelerine tepki gösteriyorsa kendi temiz çarşafınızı yanınızda götürmeniz de daha sağlıklı olacaktır.
Eğer çocuğunuzun alerjisi büyük otellerin sunduğu koşullarda kalmanıza elverişli değilse apart otel veya kiralık evler alternatif olarak düşünülebilir. Kendi yemeğinizi pişirmeniz açısından bu seçenekler daha sağlıklı olabilir. Yine temn edilecek yiyecek malzemelerinin güvenilir olmasına dikkat edilmeli ve çocuğun acil durumlarda kullanması gereken her türlü ilaç seyehat çantanızda bulunmalıdır.
Daha önce alerjik çocuk sahibi ailelerin gidip memnun kaldığı alerji dostu oteller listesine Alerji ile Yaşam Platformu‘ndan ulaşabilirsiniz.
Tatil öncesi ve sonrası seyahat sırasında da uçak ile ulaşım düşünülüyorsa kulak tıkanmalarına karşı önlem alınmalıdır. Özellikle kalkış ve inişlerde küçük bebekleri emzirmek veya emzik emmesini sağlamak, büyük çocuklarda ise ağzı kocaman açıp kapatmak veya sakız çiğnemek(süt alerjisi yoksa) ve yutkunmak da östaki borusunun açılmasına yardımcı olur. Aynı zamanda burunun açık tutulması için deniz suyu sprayler de kullanılabilir. Normlade kulak tıkanıklığı indikten birkaç dakika veya birkaç saat sonra geçer. Eğer tıkanıklık iki-üç gün içinde geçmezse mutlaka bir Kulak burun boğaz uzmanına başvurmak gerekir.
- İlaçların Muhafaza Edilmesi
Yazın ilaçlar kapalı ortamda dahi muhafaza edilse, ortam sıcaklığının artması ilaçların bozulması açısından tehlike arz edebilir. İlaçlar mutlaka prospektüslerinde yazan sıcaklıkta muhafaza edilmelidir. Yaz geldiği için ilaçları buzdolabında saklamak doğru değildir. Bir çok ilacın oda sıcaklığında muhafaza edilmesi önerilir ancak oda sıcaklığı için bir üst limit belirtilmiştir. Mesela ateş düşürücü, antihistaminik ve reflü şurupları, D vitamini damlaları 25°C altında, inhaler ve demir şurupları ise 30°C altında saklanmalıdır. Bu nedenle ev ortamında dahi ilaçlar ısı geçirmeyen yalıtkan malzeme ile kaplanmış özel çantalarda saklanmalıdır. Seyahat esnasında da ilaçların kapalı araç içinde veya plajda güneş altında tutulmamasına özen gösterilmelidir. Biogaia gibi probiyotik damlalar ve Laktaz damlaları ise soğuk zincir bozulmadan taşınmalıdır.
Aynı şekilde Epipen oto-enjektör için önerilen saklama sıcaklığı 20-25°C arasıdır. Ancak yolculuk esnasında yani kısa süreli olarak bu aralığın 15-30°C kadar sarkması tolere edilebilir. Bu nedenle Epipen oto-enjektör de mutlaka ısı yalıtımlı bir çanta içinde taşınmalıdır. Ayrıca içindeki adrenalinin güneş ışığı ile temas etmemesi gerektiği için orjinal karton kutusundan çıkartılmamalıdır. Epipen oto-enjektör üzerindeki pencereden sıvının renk kontrolü yapılıp berrak renk dışında bir renk görülüyorsa enjektör yenisi ile değiştirilmelidir. Epipen oto-enjektörün sıcaklık kontrolünü yapabilmek için aşağıdaki resimdeki bigi minik br termometre ile beraber taşıyabilirsiniz.
Yardımcı Kaynaklar: Asthma and Allergy Foundation of America, MedicineNet, British Allergy Foundation, Mayo Clinic, Çocuklarda Alerjik Hastalıkların Teşhis ve Tedavisi Webinarı, Türk Pediatri Kurumu Arşivi