Kenar

Nesrin ve Oğuzalp Koç’un Hikayesi

image
Uzun zamandır ihmal ettiğim Anne Hikayeleri’nde sırada Sevgili Nesrin Mutlu Koç’un hikayesi var. Kendisi ile facebook gruplarında tanıştıktan sonra Laf Salatası isimli bloğunu inceleyip hikayesini dinleyince hayran kaldığım annelerden biri oldu. Hele bu kadar işi içerisinde bana bloğumdaki çevirilere destek verme teklifi beni çok duygulandırdı. Kendisine desteği için teşekkür eder, onun yalnız ama azim dolu hikayesinin bir çok anneye örnek olmasını dilerim.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
NK: Merhabalar. Ben Nesrin. 25 yaşındayım. Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü mezunuyum. Şu anda ODTÜ İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde yüksek lisans yapıyor, İpek Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışıyorum. 3 yıllık evliyim, evliliğimizin 3. yılında aramıza oğlumuz Oğuzalp katıldı. Hayatım özellikle şu sıralar ders çalışma, alerji üzerinde araştırma yapma ekseninde geçiyor.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
NK: Oğuzalp isminde 7 aylık, çok bilmiş bir oğlum var 🙂

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
NK: İlk ciddi belirtiyi 5 aylıkken 7200 gram olan bir bebeğe kilosu az mama verin diyen uzman bir çocuk doktoru sebebiyle ek gıda denemeleri yaparken fark ettik. İnek sütünden mayaladığım yoğurtan bir çay kaşığı tattırdığımda çenesi kızardı. 15- 20 dakika sonra geçince belki inek sütüne karşı hassasiyeti vardır, bir de keçi sütünden deneyelim dedik ve bu sefer keçi sütünden yoğurt mayaladık. Netice yine aynı oldu. O dönem normalde çok uyumlu olan bebeğim huysuz bir bebeğe dönüşmüş ağlama krizlerine giriyordu ve ben de malesef çok yanlış yönlendiren çocuk doktorumuz sebebiyle herhalde açlıktan ağlıyor sütüm yetmiyor diyerek mama denemesinde bulundum. Doğduğunda ilk bir hafta emmediği için mama kullanmıştık ve sıkıntı yaşamamıştık, bu yüzden de mamanın dokunabileceği o an aklımdan bile geçmedi. Bir damlası çenesine değdiği an önceki kızarıklıklara kabarıklıklar da eklendi. Asıl korkutan olay ise kızarıklar geçtikten sonra gece kusması oldu. Oğuzalp’i yatağına yatırıp ben de yattım gece uyandığında üstü sanki yağmurda ıslanmış gibi ıslaktı. İlk başta ne olduğunu algılayamadım açıkçası. Terledi mi, bezi mi sızdırdı derken gözümün önünde fışkırarak kusmasıyla bir damla mamanın neler yapabildiğini görmüş oldum.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
NK: Bizim tepkimiz ciltte olduğu için teşhis koymak kolay oldu. Süt alerjisi konusunda daha önceden üstünkörü de olsa bir şeyler okumuştum. Her yeni denediğim gıdayı çok az miktarda ve tek tek denediğim için neye alerjsi olduğunu hemen anladım. Doktora gidene kadar teşhisi koymuştuk aslında, yapılan testler süt alerjimizin yanında yumurta alerjimizin de olduğunu ortaya çıkardı. Yumurta denemesinde bulunmamıştık teste kadar.

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
NK:Çok fazla araştırmadan, Ankara’da en çabuk gidebileceğim hastanelerden biri olan Ankara Dışkapı Çocuk Onkoloji ve Hemataloji Hastanesi’nden randevu alıp gittim. Kan değerleri, deri testi derken çok kısa sürede teşhis koyuldu. Sütün yanında yumurta alerjisi olduğunu da öğrenmiş olduk. Teşhis koyulup kandaki IgE değerleri ölçülene kadar ben süt ürünleri ve yumurta tüketiyordum. Oğuzalp’in vücudunda minik kırmızı sivilceler hep oluyordu; ama çok yaygın ve döküntü şeklinde olmadığı için bir çoğumuz gibi ben de hep sıcaktan olduğunu düşünüyordum. Süt ürünlerini kesmemle o kırmızılıklar kayboldu.

Biz henüz yolun çok başındayız, teşhisimiz çok yeni. Ben etiket okuma alışkanlığımı daha da geliştirip daha dikkatli olmaya, sürekli çevremdekileri uyararak farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Öncesinde üzerine hiç düşünülmemiş bir konu olduğu için bazen bir üründe süt veya yumurta olabileceği o an aklıma gelmiyor, yedikten sonra var mıydı acaba diye kahroluyorum. Aslında her şeyi evde yapıp dışarıda bulaşma riskini, içeriğini bilmediğimiz ürünleri hiç tüketmemek gerek ama her zaman o kadar geniş vaktim olmuyor maalesef.

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
NK: Benim eşim görevi sebebiyle Şırnak’ta çalışıyor, Oğuzalp’e tek başıma bakıyorum; anneanne ve babaanne de farklı şehirlerde dönüşümlü olarak geliyorlar. İşe git, evin ihtiyaçları hallet gibi bir rutin başlı başına zorken, eşimin yanımda olmaması beni psikolojik olarak çok yoruyor. Her şeyi tek başına düşünüyor, araştırıyor olmak çok zor!

Alerjiyi insanlara anlatamıyorsunuz. Benim hayattaki en sevdiğim şeylerden biri sütlü kahve, diğeri pasta. Ben bebeğim için bunları yemezken, büyüyünce canı çektiğinde hazır olmalıyım düşüncesiyle sütsüz yumurtasız tarifler denerken, insanların aman azıcıktan bir şey olmaz, ye demeleri sinirimi bozuyor. Bir şey ikram edildiğinde süt ürünü veya yumurta var mı sorusunu yönelttiğimde bana dönen bakışlar çok manidar oluyor. Zaten çok sakin bir insan olduğum söylenemez, iyice asabi oldum!

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
NK: Facebook’taki Alerji ile Yaşam Platformu desem 🙂 Dediğim gibi eşim şehir dışında. Önceki röportajlarınızda “annem en büyük yardımcımızdı, ikimizin de yemeklerini hazırladı” gibi cümleleri okudukça kendi halime üzüldüm açıkçası. Anneler yemekleri yaparken tereyağ, süt kullanmamaya özen gösteriyorlar, ama senin protein alman lazım bak şunu hazırladım şeklinde bir durum söz konusu değil.

Okuyup araştırdıkça, bakın bu durum şöyle ciddi dedikçe paranoyak damgası yiyiyorum. Hırıltılı solunum sebebiyle doktora epipen taşımalı mıyız dediğimde tedbiren yazalım dedi, dışarı çıktığımızda eşimden aldığım cevap gerek var mı oldu. Daha birkaç hafta önce Facebook’ta oğlumun alerjisi ile ilgili bir durum güncellemesi paylaşınca annemden insanları gereksiz yere telaşlandığım yönünde bir tepki aldım.

İyi ki artık internet ve sosyal platformlar var. Doktordan edinemediğim bilgileri en basitinden Facebook üzerindeki gruplardan bile edinebiliyorum. Çevreme anlatamadığım alerji konusunu birebir yaşayan, bizden çok daha ciddi alerjileri olan anneler ile birbirimizi anlamak beni çok rahatlatıyor.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
NK: Keşke en başta bilseydim de süt ürünlerini tüketmeseydim.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
NK: Bebeğim çok küçük olduğu için henüz açıklama durumuna gelmedik; ama o gün geldiğinde ne yapacağım bilmiyorum. Şimdiden biri bir şey yerken herkes her şeyi yiyemez, Oğuzalp ve annesi alerjileri olduğu için peynir yemiyor gibi telkinlerde bulunuyor, okuduğum masallardaki kahramanları alerjili karakterlere dönüştürüyorum.
Arkadaşlarıyla pikniğe giden maymunumuz annesinin hazırladığı yiyecekleri yiyiyor ve arkadaşlarına alerjisini anlatıp annesinden izin almadan içeriğini bilmediği yiyecekleri tüketemeyeceğini açıklıyor 🙂

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
NK: Kimseye kulak asmasınlar! Bebekleri için en doğrusunu onlar bilirler, iç seslerine güvensinler. Ben de yeni tanışan annelerden biriyim. Zaman zaman çok bunalsam da bu günlerin geçeceğine eminim.

Bir de alerji ile henüz tanışmamış, ek gıdaya geçmeye hazırlanan veya yeni gıda denemeleri yapan annelere tavsiyelerim var. Bebeğe yeni gıda denetme işini anneanne, babaanne, bakıcı gibi insanlara asla ve asla bırakmasınlar. Yoğurt denememizde alerjik reaksiyon gösterebileceğini açıklamama rağmen annem sırarla tamam ben yarın veririm deyip durmuştu. Daha önceki meyve denemelerimizde 1 kaşık olarak tarif ettiğim ölçünün aman ne yedi ki denilerek çoğaltıldığını bildiğim için, yoğurt verirken orada olmasam neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
NK: Alerji ile çok yeni tanışmış bir anne olarak bu kısa sürede gördüklerim bile toplumumuzun alerjiden bihaber olduğunu gösteriyor. Teknoloji çağındayız ama Google’a bir inek sütü alerjisi yazmak bile insanlara zor geliyor demek ki. Bir çok insanın teknoloji ile olan ilişkisi telefonlarında oyun oynamakla sınırlı. Okuduğum yazılarda rastladığım kakada kan görülen bebeklere alerji teşhisi konmasının ne kadar uzun sürdüğü bilgisi çok can sıkıcı. İlk akla gelmesi gereken sebepken bu nasıl bir cehalet ki çocuk doktorları bu konuda çok yetersiz kalıyor ve doğru yönlendirme yapamıyor. Eşimin tabiriyle birçok özel hastane paramızla çocuk sevdirdiğimiz yerler. Evet boyu iyi, kilosu iyi deyip gönderiyorlar çocuklarımızı ve ciddi bir sorunumuz olduğunda kime danışacağımızı bilemiyoruz.

Araştırma hastaneleri ise çok yoğun ve doktorlar çoğu zaman herhangi bir konuda bilgi vermiyorlar. Ben kızamık aşısında yumurta olduğunu aile sağlığı merkezinden, benim neleri tüketip tüketmeyeceğimi Facebook grubundan öğrendim. Epipen’i doktora ben sordum. Keşke her hastanede alerji konusu ile ilgili broşürler olsa, doktora başvuran her hastaya o an verilse. Evet doktorlar çok yoğun oluyor, her hastayı her konuda takip edemiyorlar, en azından böyle bir temel destek eminim bir çok ailenin hayatını kolaylaştıracaktır.

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
NK:Bana hikayemi anlatma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.

Tüm “alerjik annelere” sevgilerle…

image

Kenar

Gül ve Toprak Ege Çakıl’ın Hikayesi

imageTeşhisin gecikmesi ile yaşadığımız zaman kaybı bir yana, bu kadar küçük bedenler için bu kadar acı çok değil mi?… Her hikayede biraz daha üzülüyorum değiştiremediğimiz sistemin kurbanı olan çocuklarımıza… Sırada yine böyle bir hikaye var. Sevgili Gül Çakıl yakın zamanda açtığı Alerjik Çocuk Annesi Olmak isimli facebook sayfasında  da tecrübelerini bizlerle paylaşıyor. Takip etmenizi şiddetle tavsiye eder, hikayesinin bir çok anneye örnek olmasını dilerim.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
: 36 yaşındayım. 11 yıllık evliyim. 10 yıldır Özel bir Havayolu şirketinde İdari İşler Sorumlusu olarak çalışmaktayım. Sektörde 15. yılım.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
: 8 yaşında bir kızım ve 5 yaşında alerjik bir oğlum var.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
: Maalesef 2,5 yaşında öğrendim. Şu an çoklu besin, lateks, küf mantarı ve aero(inhalan) alerjilerimiz var.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
: Tüm aile oldukça zor zamanlar geçirdik. Doğduğu ilk ay reflü teşhisi kondu. 2 aylıkken oluşan şiddetli hırıltı için bebeğinizi çok kötü üşütmüşsünüz deyip 12 tane antibiyotik iğne verdiler, içime sinmediği için başka bir doktora gösterdim, iğnelere gerek yok antibiyotik şurup kullanmak yeterli dendi. 3 aylıkken bağırsaklarını bozdu, üşütmüşsünüz deyip bağırsak düzenleyici şurup verdiler. 4 aylıkken kalsiyum eksikliği belirlendi, bir kutu kalsiyum granül ilaç içti. Sürekli ağlıyor emmek istiyor ama emerken de ağlıyordu. Doktora götürdük kesin bir sorun var diye, bana yanlış emziriyorsundur deyip, nasıl emzirdiğimi göstermemi istedi (ki bu benim ikinci bebeğimdi, tecrübeliydim) emzirmende sorun yok ama oğlun biraz obur karnı doymuyor, sık sık emzir dendi. 6 aylıktan itibaren yüzünde oluşan egzama için her seferinde kortizonlu kremler, losyonlar verildi ama bunun alerjiden kaynaklanabileceğini söyleyen olmadı. 11 aylıkken şehir dışından aile ziyaretinden döndük. Şiddetli bir kusma başladı. İlaçlar, iğneler, şuruplar ama 3.gününde hala devam ediyordu ve kucağımda baygın hastaneye yetiştirebildim. 2 gün hastanede yatışımız oldu. Çocuğunuz rota virüsü olmuş, siz bilinçli bir annesiniz tedavinin devamını evinizde yapabilirsiniz deyip taburcu ettiler. Evde çok kötü geçirdiğimiz bir geceden sonra tekrar hastaneye aynı sebeple gittik, 3 gün daha baygın bir şekilde hastane de kaldık ve şükürler olsun 3. Gününde oğlum kendine geldi. Taburcu olurken Hastanenin Çocuk Bölümü Uzman Doktoru bana; “Arkadaşlarımız size çocuğunuz rota virüsü olmuş demişler ama rota virüsü değil. Biz teşhis koyamadık, belki genetik bir hastalıktır. Bir kaç kez daha tekrarlarsa bulunabilir dedi”. Bu olaydan 15 gün sonra oğlum baygınlık geçirdi 38 derece ateşle… Hastaneye gittik, havale geçirmiştir, bu gece burada kalıp sonra gidip bir Nörolog’a görünün dediler. Aylarca uğraştık. EEG çektirmemiz gerekiyordu ama her yerde ilaçla uyutup o şekilde yapılacağını söylediklerinden göze alamıyorduk. Sonra emzirerek uyutup, çekildi. Herhangi bir sıkıntısı yok ama ateşe dayanıklı olamadığından olabilir o nedenle ateşi 37 olduğunda hemen ateş düşürücü verin dediler. Bizde 37 derece ateş gördüğümüzde alarm verip, panikleyerek ateş düşürücüleri vermeye başlıyorduk. Bu arada sık sık krup oluyordu ve sesi bir bebek sesinden ziyade ergen bir erkek sesi gibi çıkıyordu. Tüm bu süreçte iki defa Adrenalin yapıldı çocuğuma ama bana herhangi bir bilgi, yönlendirme vs. olmadı. Şiddetli krup nedeniyle yapıldığı söylendi hep… 2,5 yaşındayken tüm vücudunu ürtiker sardı, yediği herhangi birşey dokunmuştur deyip iğne yapıldı, akşam yine yaptırın dediler. Akşam yine yaptırdık ve uyuduk. Sabah erken saatte oğlum gelip beni uyandırdı anne ben alerji oldum dedi. Teşhisini kendisi koymuştu zaten. Yine hastaneye gittik tüm gün serumla kortizon verildi, taburcu edildik. Yarın hiç birşeyi kalmaz dediler. Ertesi sabah oğlumun dudakları ve dili şişmeye başladı. Yine hastaneye gittik, siz vakit geçirmeden oğlunuzu Çapa’ya götürün, kötüye gidiyor dendi. Adrenalin yapıldı. Sonrasında Alerji Kliniğine sevk edildi. O zamandan bu yana orada tedavimiz devam ediyor.

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
: Bizim o zamandan bu yana hala asıl alerjenimiz bulunamadığından diyetine dikkat ederken aynı zamanda masum görünen her türlü besine karşı bile dikkatli olmak zorundayım. Testlerde her zaman bulunamayabilir ama annenin bulması daha kolay gibi üzerimde ciddi baskı oluşturan bir durum söz konusu.

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
: Bu süreçte bizi en çok zorlayan durum Sağlık Sistemiydi. Burada oldukça uzun olan hikayemizi uzatmamak adına anlatmadığım sistemle ilgili çok ciddi sıkıntılar da yaşadık. Ufak bir örnek, Devlet Hastanesine kucağımda baygın oğlumla gittiğimde bana sıraya gir diye emir buyuran Doktor vb. gibi daha bir çok kötü anı… Ayrıca çevremden sürekli sütümle veya anneliğimle ilgili yapılan eleştiriler. Sütün iyi değildir, sen bu çocuğa bakamıyorsun gibi… İlk çocuğumu sanırım leylekler büyüyüp bana öyle getirdiler.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
: Bu süreçte umutsuzluğa düşmemek için en büyük desteği arkadaşlarımdan aldım ama çocuğumun diyeti ve durumuyla birebir ilgili kısımda halen devam ettiği Anaokulunda ki Öğretmeni Sn.Arzu Mercanoğlu’dan alıyorum. Kendisine çok teşekkür ederim.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
: Sütüm ve anneliğimle ilgi yapılan yorumlardan dolayı kendime odaklanıp, ben nerede hata yapıyorum diye kendimi suçlamaktansa çocuğuma odaklanıp teşhisin daha erken bir dönemde koyulmasını sağlamaya çalışırdım.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
: Yaşadığı onca ciddi durumdan sonra senin buna alerjin var, yememelisin. Yersen yine aynı şeyleri yaşarız diye anlattım. 2,5 yaşından 4 yaşına kadar gayet olgun bir tavırla kendisine ikram edilen alerjenlerini reddeden oğlum son bir yıldır azıcıkla bişey olmaz demeye başladı. Yokluğumda aile bireylerimiz dahil herkes çocuktur, canı çeker, azıcıkla bişey olmaz deyip diyetini bozduğu için, o da şimdi bu söylemlerle kendini savunurak diyetini bozabiliyor maalesef.

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
: Gerçekten güvendikleri ve her istediklerinde ulaşabildikleri bir doktorla yollarına devam etmelerini ve çocuğunu korumak için gerekiyorsa akraba, eş, dost dahil herkesten belli bir süre kendilerini soyutlamalarını tavsiye ederim.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
: Oğlumun 2,5 yaşında ancak teşhisi konulduğuna göre demek ki Alerjinin öncelikle tüm Çocuk Doktorları tarafından anlaşılması gerekiyor. Sonrasında Kamu Spotları yapılabilir, dizilerde filmlerde konu edilebilir, okullarda konuyla ilgili bilgilendirme veli ve öğrencilere yapılabilir. Çocukları hedef kitle olarak belirleyen tüm hazır gıda reklamlarına anlaşılır bir şekilde alerjisi olanların tüketmemesi gerektiği belirtilmeli.

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
: Alerjisiz, sağlıklı güzel yarınlar dilerim tüm çocuklarımıza.

image

Kenar

Işıl ve Erdem Ersü’nün Hikayesi

image
Alerji sayesinde o kadar çok anne ile tanıştım ki, bazen alerjiye müteşekkür oldum. Belki bambaşka hayatlar yaşıyor olsak yollarımız hiç kesişmeyecekti, oysa şimdi mesafelerin önem taşımadığı bir topluluk olduk. Sevgili Işıl Ersü’ye aramıza katıldığı ve hikayesini bizlerle paylaştığı için teşekkür eder, onun pozitif yaklaşımının diğer annelere de örnek olmasını dilerim.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
IE: Merhaba ismim Işıl Ersü 46 yaşındayım. Ankara’da yaşıyorum. ODTÜ Makina Mühendisliği’nden mezunum, Amerika’da MBA master yaptım, 22 senelik evliyim, yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim 🙂 biraz sıkıcı oldu galiba. 24 senedir kendi işimde iş makinaları üretim, ithalat ve ihracat yapan şirketimizde yöneticilik yapıyorum. Son 7-8 senedir hobilerime vakit ayırabiliyorum, öncelikle hobilerim arasında ahşap boyama var. Son zamanlarda pasta yapmak (Özellikle Süt alerjisi olan minik oğluma) mutfakla uğraşmak en zevkle ve keyifle yaptığım uğraş. Bir de 4 senedir tenis oynuyorum eşimle birlikte çok keyif alıyoruz.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
IE: İki oğlum var birisi 19 yaşında Üniversite ikinci sınıfta okuyor, diğeri 6 yaşına gelmek üzere olan minik oğlum.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
IE: Büyük oğlumda herhangi bir gıda alerjisi yok ancak minik oğlumun süt ve süt ürünlerinin tamamına ve fındığa alerjisi var. Erdem’in ilk alerjisini ek gıdaya başladığımızda fark ettim, yoğurt yapmıştım evde onu yemek istemedi ben biraz ısrar edince ağız çevresinde kızarma ve kabarmalar gördüm ve doktorumuz süt alerjisi olabileceğini söyledi. Nitekim peyir, keçi vs hepsine benzer reaksiyonu veriyor. Hem yuttuğunda hem de deride temas olduğunda vücut tepki veriyor ve anafilaktik şoka kadar gidebilecek bir sonuç olabiliyor.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
IE: Bizim teşhisimiz hemen koyuldu zira Erdem hiç tüketemiyor, bizim değerimiz 100’ün üzerinde olduğundan hiç bir zaman süt ve süt olan ürünleri yiyemedik.

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
IE: Emziriyordum hemen ben de Erdem’in sütsüz diyetine girdim. Doktorumuz bir damla dahi süt vermememizi söyleyince ona gore beslenmeye başladık. Çok araştırdım, yakın bir arkadaşımın da oğlunda süt alerjisi vardı, ona sordum. 19 ay emzirdim, o süre boyunca süt ve tüm yan ürünlerini yemedim. Ankara’da doktorumuz Güven Hastanesinde Hande Alp, ondan aldığım bilgiler de hiç bir şekilde süt ve tüm türevlerinden uzak durmamız şeklindeydi. Çok zorlandık ne yeriz, nasıl beslerim, büyütürüm oğlumu diye çok araştırdım. Diyetisyene gittim Kalsiyum olan gıdalar ve ona uygun beslenme programları aldık ve onları uygulayarak gelişimi her yönden normal bir çocuk olarak çok şükür bu günlere geldik. Çok günler ve geceler nasıl büyüyecek diyerek dert ettim fakat sonuçta öyle ya da böyle hepsi büyüyorlar. Biz çok seyahate ediyoruz ben Erdem’i Amerika’da ve Almanya’da da doktorlara götürdüm hepsinden aldığım bilgiler doğrultusunda aklımın erdiğince panik olmadan fakat bilinçli bir şekilde hareket etmeyi öğrendim. Türkiye’deki ve Amerika’daki özellikle sütsüz ürünlerin uzmanı oldum sayılır.

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
IE: Beni en çok zorlayan özellikle bu tip gıda alerjileri konusunda doktorların da dahil olmak üzere bilgi eksikliği ve piyasadaki ürün yetersizliği. Elimizi neye atsak içinde mutlaka süt ve türevleri var. Özellikle dışarda yemeğe gitmek bir eziyet, insanlara dert anlatmak konusu beni hala son derece yoruyor. Seyahatlerde zorlanıyorum özellikle yurtdışı, uçak vs yanımız market şeklinde dolaşıyoruz 🙂 Bu sene ana sınıfına başladık ve okula derdimiz anlatana kadar uzun bir uğraş vermek zorunda kaldım.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
IE: Bu sürede eşim tabi ki en büyük desteği verdi, bunun dışında özellikle ilk başlarda Buket arkadaşım onun da oğlunda süt alerjisi vardı (bu arada onunki geçti, 14-15 yaş civarında şimdi, herşeyi yiyor) ondan çok yardım aldım, özellikle piyasada bulunan ürünlerin hepsini ona sordum.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
IE: Bununla ilgili pek öyle söyleyebileceğim birşey yok , aynı şeyleri yapardım diyebileceğim.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
IE: Erdem herhalde benim konuşmalarımdan olacak 3,5 yaşından itibaren biliyor alerjisinin olduğunu ve onun sütün ayrı olduğun. Hep bana göre mi diye sorar. Ben konuşup anlatayım diye planlamıştım fakat gerek kalmadı, o biliyor. Ben ona bunun normal birsey olduğunu anlattım, hepimizin bazı besinleri yemediğimizi söyledim, kendisini çok farklı hissetmemesi için elimden geleni yapıyorum. Çok yemek seçiyor bunun onun bir savunma mekanizması olduğunu düşünüyorum, yiyebileceği bir çok ürünü de yemeyi reddiyor, umuyorum onları yemeye başlayacak. Erdem temastan da alerji olduğu için pek insanlara yanaşmaktan hoşlanmıyor, erkek çocuk olmasa farklı olur muydu bilmem fakat doğal savunma mekanizması geliştiriyorlar galiba.

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
IE: Öncelikle kolay gelsin demek isterim. Bir kaç çeşit alerjisi olan duydum yani Süt ürünleri alerjisi bile içinde farklılık gösteriyor, onu da facebooktaki gruplardan fark ettim, siz de bizimkini okuyunca farklılıklar olduğunu anlıyorsunuzdur. Öncelikle tam olarak teşhisinizin ne olduğunu anlamanız lazım, tabi ki en önce iyi bir doktor bulmak lazım. Panik olmadan tüm bu süreci kabul etmek gerekiyor, grupların en büyük faydası size yalnız olmadığınızı farkettirmesi ve bu bile bence büyük bir ferahlık. Bunun çaresiz bir dert olmadığını ve eninde sonunda sona ereceğini söylemek isterim.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
IE: Valla bu konu beni en çok düşündüren konu. Bizim alerjimizin başladığından beri buna nasıl bir katkım olur diye düşünüp duruyorum. Benim alerji ile tanışmam Erdem’le oldu ve çok yalnız hissettim. Şimdi işin içine girdikçe daha fazla duyuyorum. Bu bilgi birikimlerinin paylaşılması ve etrafımızdaki insanlara bir şekilde ulaşmanın bir yolu olmalı diye düşünüyorum. Siz çok harika bir şey yapmışsınız, size yazmamdaki en önemli sebepte aslında bilgi alışverişini sağlayabilmek ve buna bir şekilde katkıda bulunmak. Toplantı vs gibi yazışmalar oluyor takip ettiğim kadar ben hepsine elimden gelen tüm desteği yaparım seve seve. Ben yazılı döküman eksikliği görüyorum. Güven Hastanesinin bir broşürü var onu kullanarak ben okuldakilere bilgi verdim , fakat o bile eksik. Her türlü desteğe hazırım.

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
IE: Ben bu süreçte sütsüz birçok ürün yapmayı öğrendim. Çok malzeme keşfettim. Her çeşit pasta ve türevlerini yapabiliyorum hatta bununla ilgili bir arkadaşımla sütsüz ve glütensiz ürünler üreten bir işyeri açma aşamasındayım. İsteyen tüm annelere de yardımcı olmak için kaynak olabilirim. Oğlumun 2. yaş gününde onun hiç süslü pastası olmayacak mı diye başladığım pastacılıkta bu alerjinin geliştirmeme vesile olduğu bir uğraş oldu.
Sizi de bu bloğu açtığınız ve ayrıca takip ettiğim kadarı ile facebookta güzel şeyler paylaşıp insanlara yardımcı olduğunuz için tebrik ederim. Devam edin lütfen , ben de ucundan neresinden faydalı olabilirsem ne mutlu bana…
Sevgilerimle

image

Kenar

Pınar ve Ece Selin Açıkgöz’ün Hikayesi

image
Gıda alerjisinden çok bunaldığım bir gece internette arama yaparken rastladım Süt Alerjisi Türkiye grubuna… İlk şaşkınlığımı hiç unutamam, bizim gibi onlarca yüzlerce ailenin de benzer sıkıntılar yaşadığını görmek çok garip bir sevinç yaşatmıştı bana. Alerjisi olan her bir çocuk için çok üzülsem de yalnız olmadığımızı bilmek beni biraz olsun rahatlatmıştı. Grup kurucuları Pınar ve Selim Soner Açıkgöz’e bir çok aileyi aynı platformda buluşturdukları için tekrar teşekkür ederim. Sevgili kızları Ece’nin hikayesini Bebeğim ve Alerji sitesinde de paylaşan Pınar Hanım’ın sorularıma verdiği cevapların bir çok anneye örnek olmasını diliyorum…

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
PA:  Merhabalar, ben Pınar Kaya Açıkgöz, 29 yaşındayım, 10 yıllık evliyim.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
PA: Bir tane kızım var, dün 7 yaşına girdi, adı Ece Selin.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
PA: Kızım her zaman huzursuzdu ve uyku düzeni neredeyse hiç yoktu, birşeyler ters gidiyordu ve bunun alerji olabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Israrımla normal doğumla dünyaya gelen kızım ilk başlarda emmek istemedi ve sütümün gelmesi biraz zaman aldı. Daha sonrasında sütümün kaliteli olması için kaliteli beslendim buna özen gösterdim, doymadığını düşündüm. Dikkat etmeme rağmen Ece çok huzursuzdu ve sürekli kabızdı, poposunda yırtıklar oluşmuştu ve bu çok acı vericiydi. Küçücük bedeni buna dayanmaya çalışıyordu çaresiz. Birşeyler ters gidiyordu ve ne zaman ek gıdaları tattırmaya aşamasına geldik ve alerjiyle tanıştık.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
PA: Bu süreç çok zor ve acımasızdı emmek bile ona zor geliyordu bazen. Uykumuz da yok hep ağlıyoruz, vücudu sürekli kuruydu hemen hemen bütün marka sabun, şampuan ve yağları denemiştik ama yinede yoğun egzema oluşmuştu ve artık kanamaya başlamıştı. Artık 5 aylık olmuştuk ve ek gıda zamanımız gelmişti çünkü Ece doymuyordu. Evde yoğurt yapmıştım ve kaşık ucuyla denedim yoğurdun değdiği heryer kızarmaya başladı ama yarım saat içinde sönmeye başladı. Durumdan emin olmak için diğer günlerde aralıklarla deneme yaptım ama sonuç aynıydı ve bu sivilce gibi olan kabarcıklar daha uzun süre kalmaya başladılar ve büyük ihtimal kaşınıyordu ve heryere kontak yapıyordu. Son denememde hazır bir yoğurt denedim ve yarım saat sonra kızımı uyuttum. O uyku kızım için tam bir kabustu. Bir bebeğin o kadar kusabileceğini hiç düşünmezdim ve bunun önemli bir sorun olduğuna hepimiz kanaat getirdik. Daha sonra durumu pediyatri doktorumuza anlattık , çok iyi ve anlayışlı bir insandır kendisi Nesrin Şenbil hocam. Bizi ilk başta dermatolojiye yönlendirdi ama bunun alerji olabileceğinin de sinyanlerini verdi. Durumu uzmana anlattık kullandığımız kaşıktan olabileceği söylendi, denemeler yaptık yine sonuç değişmedi. Kendi doktorumuz bizi Sami Ulus Çocuk Hastanesine yönlendirdi ve süt, süt ürünleri, yumurta alerjilerimiz ortaya çıkmıştı.

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
PA: Teşhis koyulduktan sonra çok zor ve sancılı bir süreç vardı bizi bekleyen. Durumumuzu anlattıktan sonra bana sorulan emzirirken her hangi kusma boğulma öksürük gibi şikayetlerin olup olmadığıydı ama ne kızarıklık vardı ne de yoğun kusma, bolca uykusuzluk, huzursuzluk ve kabızlık vardı kızımda. Ek gıdaya geçmiştik ve ne yedireceğimi şaşırmıştım. En çok sevdiğimiz meyveydi ve sadece onunla beslenemezdik. Gittiğimiz ortamda kızıma verilen aşure suyu dünyamızı tepe taklak etti. Anafilaksiyle böyle tanıştık, anlamadık kızım birden nefes alamadı öksürük ve diğer belirtilerin hepsini yaşamaya başlandık. Hemen hastaneye gittik kızımın vücudu ödem yapmıştı ve damar yolu bile açmak çok zordu. Hemen iğne yaptılar ve hava vermeye başladılar. O gece kabus gibiydi gerçek alerji işkencesi o zaman başlamıştı. Kızıma verilen neocate mamayı hiç tüketemedik, bir türlü sevmedi kızım. Bana da kendimin yapması gereken bir diyet hiç bir zaman verilmedi. Onun için Sami Ulus Hastanesindeki doktorlarla hiç anlaşamadık ve bir çok problem yaşadık. Hiç profesyonel değillerdi ve hiç bir bilgi vermiyorlardı bize. Bu zamana kadarda hep kaçak ve yanlış bilgiler hatta bilgilendirilmemeler yüzünden kızım tam 9 kere anafilaksi geçirdi. Çok yorucu bir annelik dönemi yaşadım hala çok izi vardır ve her ne kadar toparlanmış gibi görünsem de psikolojim çok bozuldu.Bunu çevremdeki hiç kimse farkedemedi. Gel zaman git zaman hastaneyi de değiştirdik ve Hacettepe Üniversitesi Hastanesindeki Cansın hocamız, Ebru hocamız ve Özge hocamızla tanışıp aramızda mükemmel bir bağ kurduk. Çünkü onlar çok iyi bir ekipti.

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
PA:  Bu sürecin her aşaması beni çok zorladı, çünkü elimde çok az doğru bilgi vardı ve her defasında acı tecrübelerle kızım rahatsızlanıyordu. Tencerede kaynayan süt kokusu, yanmış tereyağ kokusu, yemek sonrası öpülmek kızım ve benim için tam bir işkenceydi ve çok yorulmuştum artık.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
PA: Bu zorlu süreçte en büyük destekçim eşimdi. Her zaman fikirlerimizde mutabıktık ve o benim ne demek istediğimi anlıyordu. Çevremdeki insanlara rağmen.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
PA: Kesinlikle bu süreçte diyet yapmak ve en başından daha iyi hocalarla konuşmak, bilgi almak isterdim. Çok çok daha fazla bilgiye ulaşıp kızımı daha iyi korumak ve anafilaksilere bilmeden de olsa sebebiyet vermek istemezdim.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
PA: Kızıma bunu anlatmak çok da zor olmadı çünkü anafilaksiler çok problem olunca kızıma süt, yumurta ve sonradan çıkan buğday alerjimizi, bunları yememesi gerektiğini 2 buçuk yaşında anlattım ve o zamandan beri de kızım hep sözümü dinledi meleğim. Malesef hep olgun bir çocuk oldu bu yüzden kızımın da benim gibi anaç bir tarafı oluştu. Bu zordu onun için herşeyden uzak kalma, soyutlanmak doğum günlerine, parklara, aile ve arkadaş toplantılarına katılamamak ya da katılınca soyutlanmak bir çocuk ve ailesi için çok zordu. Kızımla çok ağır yaralar aldık ama iyileşiyoruz artık, bu illeti bir gün alt edeceğiz çünkü 🙂

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
PA:  İyi gözlem, iyi araştırma ve paniksiz sakin olmaya çalışarak yaklaşmalarıdır alerjiye. Kararlı ve net olmaları lazım, dış dünyaya ve en önemlisi çocuklarına gerçek durumu anlatmaları ve de psikolojik destek alarak bilinçli insanlarla arkadaşlık etmelerini dilerim.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
PA: Bunun için benim, sizin ve diğer arkadaşlarımız gibi sosyal medyadan hikayemizi duyurmak, farkındalık yaratmak ve doğru bigiye ulaşmak lazım diyorum. Alerjiyi daha çok kitleye anlatmak gerekli diyorum. Bunun önceliğinin de sağlık çalışanlarımızın bilgilendirilmesi çünkü onların anlayışsız olmalarına tahammülüm yok ve bizler çocuklarımızı onlara emanet ediyoruz. Alerjinin küçük bir detay olarak kalmaması için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız diyorum.

AA: Grubunuzdaki üyelerin birbirleri gibi ailelerle tanışınca ne kadar rahatladıklarına şahit oluyoruz. Öte yandan bazen anneler istemeden de olsa birbirlerini yanlış yönlendirebiliyor. Doktora gitmeden evde besin denemesi yapmak gibi ya da kendilerine dokunmayan bir gıdayı ya da ilacı başka bir anneye önermek gibi. Bu tarz yönlendirmelere buradan bir mesaj vermek ister misiniz?
PA: Bu alerji serüveninde anlayışlı kişilerle, cahil olmayan topluluklarla iletişime geçelim derim. Bilmediğimiz ilk kez kullanacağımız besinleri doktorumuza danışmadan vermeyelim ve çok az deneyelim ki bir sorun olmadan vücut tolere edebilsin. Doğru bilgiye açık olalım, kulaktan dolma bilgilere değil. Ve hep pozitif olmaya çalışalım çünkü bizleri örnek alanlar var. Kimseden ilaç tavsiyesi almadan, doktorumuza danışarak bu yolda ilerleyelim.

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
PA: Bebeğim ve alerjiden sonra bana sesimi duyurma fırsatı verdiğiniz için size de çok teşekkür ediyorum. Çocuklarımızı sevelim, onlara özen gösterelim, onlar bizim herşeyimiz, geleceğimiz, yarınımız, iyi bir birey yetiştirelim. Allaha şükrediyorum iyi ki kızım Ece’m var. Sonsuz teşekkürler…

image

Kenar

Nesrin ve Ömer Engürel’in Hikayesi

imageSevgili Nesrin Alpay Engürel ile o kadar uzun zamandır tanışıyoruz ki Ömer elimize doğmuş gibi hissediyorum. Minik Ömer’in her geçen gün iyileşen, her geçen gün mutlu sona bir adım daha yaklaşan hikayesini bizlerle paylaştığı için Nesrin Hanım’a tekrar teşekkür eder, hikayesinin bir çok anneye örnek olmasını dilerim.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
NE: Merhaba, ismim Nesrin Alpay Engürel, 34 yaşındayım. 14 yıldır sigorta şirketinde çalışıyorum. 3 yıllık evliyim.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
NE: 1 tane oğlum var, 10 gün sonra 20 aylık olacak 🙂 Adı Ömer.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
NE: Ömer’de ters giden birşeyler olduğu doğduğu andan itibaren belliydi. Hiç emmek istemedi. Normal doğum yapmıştım ama sütüm hemen gelmedi. Hemşirelerin sürekli odaya gelip süt gelsin diye yapılan masaja çabaya rağmen gelmedi. Öyle olunca da hastanede mama verdiler. Şimdiki aklım olsa asla verdirmez sağarak süt akışını sağlamalarını isterdim. Ertesi gün hastaneden çıkıp eve gelince serüven başlamıştı. Ömer sürekli ağlayan bir bebekti ters giden birşeyler vardı ama biz alerjiyi ancak 6.ayda yoğurt verince ve ardından kızarınca anlamış olduk.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
NE: Teşhis koyulana kadar çok zor bir süreç geçirdik.1 aylıkken boynunun altında başlayan egzema tüm vücuduna yayılmaya başlamıştı. Bir yandan emmek isteyip başını geriye atıp deli gibi ağlıyordu. Tabi ki herkes başımda bu aç doymuyor mama ver diyordu. Ama annem sağolsun asla mama verdirmeden bu süreçte benim psikolojimi sağlam tutmaya çalışarak ve benim yerime insanlar ile savaşarak bana destek oluyordu. Tabi çocuk doktorumuza düzenli olarak gittiğimiz kontollerde beni fazla hassas anne buluyor herşey yolunda erkek bebek gazı çok olur diyerek geri yolluyordu. Sonrasında kuzenimin tavsiyesi ile başka bir çocuk doktoruna daha gittik. Oğlum 1,5 aylıktı. Ben normal doğum yapmıştım ancak doğum esnasında gücüm kalmayınca vakumla müdahale olmuştu. Bu doktor bu detaya takıldı ve oğlumun başında bir yana doğru kayma vardı. Ve biz yeni birşey ile daha tanışıyorduk: Tortikolis (Eğri boyun) Eğer tedavi olmazsa boynunun eğri kalacağı ameliyatın bile çözüm olamayacağı belirtiliyordu. Ben bir yandan araştırıyor, bir yandan deli gibi ağlıyordum. Sonra bu iş için Acıbadem’de bir profesöre gittik, kendisi yurtdışındaydı yardımcısı bize baktı ve hiç unutmayacağım birşey oğlumun konakları gözüne kadar inmişti. Bu çocuğu da bir ara yıkayın diye dalga geçmişti benimle. O günü hastanedeki tüm doktorlara oğlumu göstererek geçirdik ve ama bir sonuç alamadık. Daha sonra eşimin ortopedist bir arkadaşı şehir dışından bize gelmişti onunla biraz daha rahatladık. Bazı egzersizler ile boyundaki sıkıntı geçmişti. Ben o ara oğlumun emmemesini boynunda ağrı olabileceğine yordum. Ta ki Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler kitabını okuyana kadar. Belli ki oğlumda reflü vardı ama bana kimse inanmıyordu doktorlar bile. Teşhisi zor olur her bebekte olur geçer diye geçiştiriliyordum. 6.ayına gelince çocuk doktorumuzu değiştirdik, en azından beni dinleyen anlayan anne olan yeni bir doktor ile sürece başladık…

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
NE: 6.ayda yoğurt ile teşhis koyulmuştu, doktorumuz ile telefonda görüştük, şehir dışındaydık bayram tatili nedeniyle. Sonra gelince muayene olmaya gittiğimizde genel anlamda detayları öğrendik, ben de bir yandan araştırmalar yapıyordum. Doktorumuz bana diyetten bahsetmemişti. Sadece oğluma süt ve yumurta içeren ürünleri vermemi söyledi. 9.ayda genel tarama testleri yaparken bunlara da bakacağımızı söyledi. Bir arkadaşımın oğlunda da varmış alerji, ilk onu aramıştım o da bana Fügen Hocadan bahsetmişti, pregomin mamadan bu sürecin zorluğundan diyet yapmam gerektiğinden. Onun sütü 3 aylıkken diyet ile kesilmişti ve o sadece pregomin ile beslemişti. Ben diyetimi yavaş yavaş oturtabilmiştim kendimce çabalıyordum. Bu arada doktor arıyordum ve tavsiye ile Yeditepe Üniversite Hastanesine gittik. Egzemamız kötü boyuttaydı artık uzman gerekiyordu. Egzema için ilaçlar, kremler ile yeniden yapılacak yoğurt denemesi ile oradan ayrıldık. Ve evde yoğurt denememiz kabustu. Oğlum deli gibi kustu gözü kan çanağına döndü çok kötü bir gündü. Benim yolum alerjili anneler ile kesişince hayatımız daha düzene girdi. Şimdi de Fügen Hocam ile yolumuza devam ediyoruz reflü tedavimiz onun kontrolünde, alerjimiz yeni testlere göre artış göstermiş ama emin ellerdeyiz o önemli…

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
NE: Bu süreçte beni zorlayan çok şey oldu.Herşeyden önce oğlum beni hiç emmek istemedi ancak gece uykulu iken zar zor azıcık emiyordu. Gündüz ne yapsam da asla emmiyordu. 4 ay zar zor ağlaya sızlaya emzirmeye ya da sağıp kaşıkla vermeye çalıştık. Biberona alışırsa emmez diye zorla emzirmeye çalıştım. Ama baktım o da ben de yorulduk pes ettim ve sağmaya başladım. 14 ay sağarak verdim ama günden güne azalan sütüm artık 18.ayda tamamen bitti. Ek gıda süreci zorladı benim süt alerjisi sandığım oğlumda aslında çoklu besin alerjisi varmış. Ne versek dokunuyordu. Çok zor pişiklerle ile uğraştık hala da yeni birşey denesek ve dokunsa pişik 10 günden önce geçmiyor.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
NE: Bu süreçte en büyük destekçim canım annem oldu. O olmaysaydı bu süreci çok daha zor ve çok daha yıpratıcı atlatırdım. Çok güçlü, çok sabırlı ve çok ama çok iyi bir annem var. Allah onu başımdan eksik etmesin.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
NE: Zamanı geri çevirme şansım olsaydı sütümü daha sık sağar, daha çok biriktirirdim. Besinleri sakin sakin bir liste tutarak, tüm tepkileri yazarak denerdim ve emin adımlar ile giderdim. Bana yol gösterek bir doktor ile daha erken bu yola çıkar, beni tatmin etmeyen doktor ile boşa zaman harcamazdım. Ve sizin gibi harika anneler ile daha erken tanışabilmeyi isterdim.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
NE: Oğlum alerjisini tam olarak anlayacak yaşta değil ama yine de anlatmaya çalışıyorum. Ben de onunla 1 yıl diyet yaptığım için menümüz ona uygundu genelde. Onun yediğinden yerdim ben de. Ama şimdi de ona alternatif yapmaya çalışıyorum. Mutlaka masada onunla ortak yiyeceğimiz bir besin oluyor. Çok ağlar çok ısrar ederse bu acı dediğimiz de oluyor bazen ama mümkün mertebe onu biraz daha büyüyünce yiyebileceğini kendimce anlatıyorum.

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
NE: Alerji ile yeni taşınan bir anne için en önemli şey ona iyi yol gösteren bir doktor ve bu yolda da emin adımlarla sakince yürüyebilmek için büyük sabır. Alerji gerçekten de sabır işi. Ama alerjiye ilişkin ne öğrenebiliyorlar ise öğrensinler bilginin sonu yok. Küçücük bir bilgi bazen tüm hayatı bile değiştirebiliyor.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
NE: Ne yazıkki alerjinin sadece kaşıntıdan ibaret olduğunu düşünen bir toplumuz. Devletin de bu konuda hiçbir çabası yok. Anne sütünün önemini anlatan ne güzel reklamlar oluyor. Arada da böylesi sağlık bakanlığı imzası taşıyan tanıtımlar olsa, az da olsa insanların aklında birşeyler kalsa. İlla öğrenmek için yaşamak gerekiyor. Bazen öyle insanlar oluyor ki siz de yaşayın da görün bile dedirtiyorlar bana. Alerji çok hassas bir durum en azından kiminde bu durumda yaşanılacak ağır tabloların bir şekilde topluma öğretilmesi gerek. Ve en önemlisi çocuk doktorları. Ben özel ve adıyla ün yapmış bir hastaneye gitmeme rağmen çocuk doktorumuz bize asla birşey anlatmadı. O kadar tepkilere sıkıntılara rağmen. İlk olarak çocuk doktorlarından başlanabilir. Aşılar gibi tanıtım broşürleri olabilir. Bu işe biz annelerin el atması gerek 🙂

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
NE: Ben bu yolda yürürken bana destek olan tüm annelere teşekkür ediyorum. Umarım ben de bir şekilde birilerine yardımcı olabiliyorumdur. Tek isteğim tüm kuzuların alerjisiz yarınlara varabilmeleri…Herkese sonsuz sevgiler…

image

Kenar

Fatma ve Ezgi Mina Önem’in Hikayesi

image
Bebeklerimiz çoğu zaman bize hissettiklerini kendi dilleri döndüğünce anlatmaya çalışıyorlar. Çektikleri acıları, hisettikleri huzursuzlukları hep dışa vuruyorlar. Sevgili Fatma Önem de bu sinyalleri çok güzel fark etmesine rağmen bir çoğumuz gibi geç teşhisin acısını çekmiş bir anne… Kendisine paylaşımı için teşekkür eder, melek yüzlü Ezgi Mina’nın bir an önce alerjiyi yenmesini dilerim.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
: Ben Fatma Önem, 28 yaşındayım, 2 yıllık evliyim, sınıf öğretmeniyim, mesleğimin 4.yılındayım ama kızıma kendim bakmak istediğim için şu an ücretsiz izindeyim.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
: 9 aylık dünya tatlısı bir kızım var.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
: Kızım, önceki görev yerimiz olan Erzincan’da özel bir hastanede doğdu. Doğduğu gün doktor sütün ilk günler yetmez mama verilmesi gerek demişti ve kızım hiçbir markanın mamasını içmek istemedi reddetti, anne sütü tatlı geldi deyip gülmüştük fakat şimdi anlıyorum ki doğuştan alerjik bir bebekti benim kızım ve o yüzden içmek istememişti inek sütü bazlı o mamaları… Sonrasında da belirtiler varmış aslında ama doktorumuza göre her şey çok normaldi(!): Gazlı bir bebek (normal), her seferinde sırtına kadar kaka yapıyor (sıvı tükettiği için öyle,korkmayın), yüzünde sivilceler çıkıyor (geçici kızarıklara aldırmayın,cildi hassas), çok kusuyor (fazlasını çıkarıyordur)..Velhasıl anormal olan bir şeyler vardı ama doktora göre her sey yolundaydı; çünkü kilo alımı iyiydi.
İzinde memlekete geldiğimizde Ezgi Mina 4 aylıktı, aylık kontrolü için Konya’da bi doktora götürdük, doktor hanım yavaştan ek gıdaya başlamamı yoksa ilerde zorlanabileceğimi söyleyerek yoğurt ve meyve ile başlamamı tavsiye etti. Ben arkadaş çevremden keçi sütünün anne sütüne en yakın süt ve daha besleyici olduğunu duymuştum. Ezgi Mina’ya keçi sütünden yoğurt yaptım, yemek istemedi, ağzını yüzünü ekşitti. Sanırım keçi sütünü sevmedi diye düşünerek ertesi gün inek sütünden yoğurt yapıp verdim ama yine aynı tepkiyi verdi. O zaman herhangi bir kızarıklık olmamıştı. Annem,bir daha verme sonra tekrar denersin,dedi. Bu arada sürekli kabızlık yaşadık.
Ezgi Mina 6 aylık olduğunda tekrar vermeye başladım yoğurdu ama bebeğim yoğurt yedikten sonra ağız çevresi kızarıyor, 15 dakika sonra geçiyordu. Bir kaç gün cildinin hassaslığına bağladım bu durumu ama bir zaman sonra şüphelenmeye başladım ve internetten araştırdım sebebinin ne olabileceğini. Sitelerde paylaşılan yorumlardan anladım ki kızımın inek sütü alerjisi vardı, ertesi gün hemen doktorumuza gittik. Doktor bey,o anki sütten, o ineğin yediği farklı bir şeyden olabilir, 2-3 hafta sonra tekrar dene,dedi. Keçi sütü verilebilir mi acaba, dedim. Tabi onu verebilirsin, dedi. Ben ertesi gün Ezgi Mina’ya keçi peyniri yedirdim, çok az bir parçası tüm suratının kızarmasına sebep oldu. Ağlamaya ve huzursuzlanmaya başladı. Telaşlandık tabi. O an aklıma kusturmak geldi, şu an bir cümleyle yazsam da o an ömrümden ömür gitmişti, küçük bebeğimin minik ağzına parmak atıp zorla kusturmak… Sonra rahatladı biraz uyudu, kalkınca on kez arka arkaya şiddetle kustu. Keçi sütüne de alerjisi olduğunu bu kötü deneyimle anladık.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
: O sıralar Aksaray’a tayinimiz çıktı. Geldiğimiz hafta Ezgi Mina’yı Konya Meram Tıp Fakültesinde Çocuk Alerjiden Prof.Dr.İsmail Reisli’ye götürdük. Alerjimiz, testlerin sonuçları ile tescillendi.

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
: Doktorumuzun söylemiyle diyete başladık. Diyete başlayınca kızımın kusmaları tamamen bitti, kabızlık sıkıntımız geçti. Huzursuzluğu kalmadı. Halen diyetteyiz. Başlarda çok umutsuzdum, kendimi suçluyordum. Ama süt alerjisi facebook grubu ve sizin aracılığınızla paylaşılan bu hikayelerle yalnız olmadığımı farkettim ve bu alerjiyi atlatacağımıza inanarak kendimi daha güçlü hissettim 🙂

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
: Tabi ki geç teşhis. Kızım doğduğundan beri alerjiliydi ve biz 6 ay boyunca bundan habersiz yaşadık. Belki doğduğunda bunu hemen test edip teşhis koyulabilen bir sistem olsaydı en baştan diyet yapardım ve daha çabuk iyileşirdi diye düşünüyorum.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
: En çok destek olan eşim ve annem oldu ama sağolsun anne babalarımız da çevrem de durumu anlattığımdan beri çok bilinçli yaklaşıyorlar bize.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
: Yoğurdu 4 aylıkken vermezdim. Doktoru dinleyip keçi peynirini vermezdim.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
: Henüz çok küçük olduğu için farkında değil. İnşallah yaşına girdiğinde alerjimiz geçmiş olur da her şeyi yiyebilir, ben de buradan paylaşırım mutluluğumuzu.

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
: Alerjiyle yeni tanışan annelere en büyük tavsiyem diyete çok sadık kalmaları ve asla bunu bir hastalık gibi görmemeleri, çünkü bu geçici bir süreç. Rabbim kalıcı sıkıntılar vermesin, sabredip güçlü olsunlar. Bir de farkında olmayan anneler var, çevremizi de bu konuda uyarmalıyız diye düşünüyorum. Geçenlerde bir avmde bebek odasında kızımı emzirirken bir anne geldi, bebeği kusmuş ağlıyor emmek istemiyor ve çok huzursuzdu. Eski günlerim aklıma geldi. Sordum başka sıkıntısı var mı diye. Anlattığı belirtiler süt alerjisini kesinleştiriyordu. Durumu anlattım ve doktorumuza yönlendirdim. Bu şekilde olan anneler de olabilir ne şekilde karşılık alırsam alayım anne tarafından, ben uyarmaya ve sormaya devam edeceğim, yeter ki bebekler istemeden daha fazla zarar görmesin.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
: Süt alerjisi çok bilinen bir alerji değil, çocuk doktorlarından bile bilmeyen çoğunlukta. Eskiden hiç bilinmediği için bebeklere istemeden çok zarar verilmiş. Annem, kızımdaki belirtilerin bende de bebekken olduğunu söylüyor, amcamın kızında da varmış hatta sonrasında alerjik astıma dönmüş fakat bunu şimdi anlıyorlar… Öncelikle çocuk doktorlarının bilinçlendirilmesi gerek. Süt alerjisinin belli başlı belirtileri resmi olarak saptanıp bakanlık çocuk doktorlarına yazı göndermeli, bu belirtileri gösteren bebek, çocuk alerji uzmanlarına yönlendirilmeli, bu sayede erken teşhis ile hem bebek daha fazla zarar görmez hem de iyileşme süreci kısalabilir. Ayrıca alerjik genetiğe sahip bebeklerin de alerji durumunun doğumdan itibaren takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
: Son dileğim umut,inşallah hiç bir bebek ya da çocuk daha fazla zarar görmeden ve bazı gıdalardan mahrum kalmadan bu alerjilerden kurtulur. Sabır, sağlık ve sevgi dolu günler diliyorum.

image

Kenar

Bahar ve Ali Toprak Ergen’in Hikayesi

IMG_4203
Besin alerjisi bazen kendisini ek gıdaya geçene kadar göstermeyebiliyor veya hafif olan tepkiler gözden kaçabiliyor. Sevgili Bahar Karaca Ergen, bize bu şekilde ortaya çıkan ama hızlı teşhis ve doğru yöntem ile kısa sürede kontrol altına alınabilen alerji hikayesini anlattı. Kendisine desteği için teşekkür eder, Ali Toprak’ın bir an önce alerjiyi yenmesini dilerim.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
BE: Merhaba, ismim Bahar Karaca Ergen, 32 yaşındayım. 13 yıldır Deri Hazır giyim sektöründe stilist olarak çalışıyorum. 5 yıllık evliyim ve 20 aylık bir anneyim. Şu andaki tek hobim oğlumla kaliteli vakit geçirebilmek…

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
BE: 20 aylık, afacan canım bir oğlum var. Adı Ali Toprak.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
BE: Ek gıdaya başladığımız dönem farkettik. İlk hafta çok belirgin değildi. Fakat 2.hafta yoğurdun değdiği yerler kıpkırmızı oluyordu. Süt alerjisi olabileceğini söylememe rağmen çocuk doktorumuz sütlü muhallebi denettirmişti. Korkmama sebep olacak kadar kusmuş ve anında ishal olmuştu. Daha sonra test yaptırdık ve pozitif çıkınca, çocuk alerji doktoruna gitmeye karar verdik.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
BE: Aslında oğlum daha 15 günlükken ilk tepkilerini veriyordu. Yüzünde isiliğe benzer ufak sivilceler olmaya başladı. Çocuk doktorumuz şampuandandır dedi. Biz D3 vitamininden şüphelenmiştik. Çoğu kişi de sütümün yaradığını söylüyordu. Daha sonra egzama gibi cildi kurumaya başladı. Kendimce nemlendiriciyle 2 ayda cildini iyileştirdim. Bir başka belirtisi de mukuslu kaka ve sürekli anne sütünden sonra kusmasıydı. Ama çocuk doktorumuz gelişimi gayet iyi olduğu için hiç üzerinde durmadı. Huzursuz bir bebek değildi. Bu yüzden biz de başka bir doktora hiç gerek duymamıştık. Ta ki çocuk doktorumuz sütlü muhallebi verebilirsin diyene kadar.

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
BE: Çocuk doktorumuz kendinde bir eksiklik hissetmiş olmalı ki biraz araştırıp bize ön bilgi verdi yazılı olarak ve bir çocuk alerji doktoruna gitmemiz gerektiğini söyledi. Bu süreçte ben de çok araştırma yaptım. Alerji doktoruna randevu hemen alamadım ve biz ilk tatilimize çıktık. Doktor söylemeden ikimiz diyetimize başlamıştık bile… Ama birçok detayı bilmiyorduk. İlk olarak Kanuni Sultan Süleyman hastanesinde Çocuk Alerji uzmanı Dr.Çiğdem Aydoğmuş’a gittik. Halen takibimizi aynı doktorla devam ediyoruz. Artık testte çıkmayan fakat hala devam eden süt ve yumurta beyazı alerjimiz var. Kırmızı et tüketemiyoruz. 16 aya kadar anne sütüne devam ettik. Fakat gece beslenmesi reflüye neden olduğu için anne sütünü kesmek zorunda kaldık. Şu anda Neocate ile diyetli beslenmeye devam ediyor.

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
BE: Ben hızla alerji hakkında yeni şeyler öğrendikçe, çevremdekilere her yeni birşey anlattığımda benim çok abarttığımı, kafama çok taktığımı düşünmeleri canımı sıkıyordu. Ama artık ailedeki herkes çok bilinçli. Dışarıda yemek yiyememek. Her yeni ortamda alerjiyi anlatmak zorunda kalmak ve azıcıktan birşey olmaz diyen ısrarlar…
Ayrıca doktorların arasındaki bazı tutarsızlıklar. Biri keçi sütünü verebilirsin derken, diğeri keçi sütünü deneme…susam bile tüketmemelisin demesi anneyi çok zor bir duruma sokuyor.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
BE: Ailem, eşim en büyük destekçim… İlk başlarda zorlansakta hep yiyeceklerimiz benim denetimimdeydi. Hala haberim olmadan yeni hiç birşey vermezler.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
BE: Daha erken çocuk alerji doktoruna gidebilirdim. Daha hamilelik sürecimdeyken gıda konusunda daha bilinçli olmak isterdim. Şu anda daha çok organik beslenmeye, hazır gıdaları tüketmemeye çalışıyorum. Ekmeği bile evde yapmaya başladım. İlk başlarda yaşamım sadece alerjiden ibaret bir hal almıştı. Belki de alışabilmem için bu gerekliydi. Ama rahat olmak çok isterdim.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
BE: Daha küçük olmasına rağmen yiyemeyeceği birşeyi merak ettiğinde ya da istediğinde ne olduğunu söylüyorum. Mesela dolapta süt gördüğünde; “o babanın sütü..senin alerjin olduğu için büyüyünce ondan içebilirsin diyorum..”tamam der gibi kafasını sallıyor… Dışarıda abur cuburları sorduğunda; ne olduğunu söylüyorum ve onların sağlıksız yiyecekler olduğunu da belirtiyorum..Yine kafasını sallıyor.

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
BE: Kendilerini çok zor durumda hissedip çok karamsar olmasınlar… Araştırıcı olup çocuklarını yiyecekler konusunda bilinçlendirebilirler. Önce anne olarak biz çok dikkat etmeliyiz ki çocuklarımız da bizlerden örnek alsın. En önemlisi aile olarak birbirlerine her konuda destek olmaları birçok şeyi kolaylaştıracaktır.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
BE: Kamu spotlarında yer verilebilir. Çocuk doktorları alerji konusunda daha çok bilinçlendirilmeli. Alerji genetik olduğu için alerjili ailelere daha çocukları olmadan bilgilenmeleri açısından konferans verilebilir. Malesef çoğu kişi gıda alerjisini geçici kaşıntı olarak biliyor.

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
BE: Bütün çocuklar sağlıkla büyüsün. Sağlıklı olan herşeyi yiyip içebilsinler…Mutlu ve sağlıcakla kalın. Çok teşekkür ederim.

IMG_4202

 

 

Kenar

Pınar ve Uzay Sökhan’ın Hikayesi

IMG_4142
İnternet şüphesiz son yüzyılın en büyük buluşu! Bu sayede sizden kilometrelerce ötede ama benzer hayatlar yaşayanlarla buluşuyor, okyanus ötesi dertleşebiliyorsunuz. Sevgili Pınar Sökhan dünyanın en Batısı Amerika Kaliforniya’dan hikayesini bizlerle paylaştığı için kendisine teşekkür eder, minik Uzay’ın bir an önce alerjiyi yenmesini dilerim.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
PS: Merhaba ismim Pınar Sökhan. 34 yaşındayım ve 9 yıldır evliyim. 11 yıl İstanbul’da özel bir havayolu şirketinde İkmal/Lojistik Uzmanı olarak çalıştım. Amerika’ya taşınma kararımız ile işimden ayrıldım. 2013 Aralık ayından beri Amerika’da yaşıyoruz. Şu an oğlum ile tüm günü geçirmenin tadına varıyorum.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
PS: 4 buçuk yaşında Uzay isminde bir oğlum var.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
PS: Oğlum beş buçuk aylıkken sütlü gıdalar ile ek gıdaya başladık. 1 hafta sonra kusmaya ve mukuslu kaka yapmaya başladı. Üç hafta çocuk doktorumuz teşhis koyamadı. Etrafımızdaki bazı akrabalarım, arkadaşlarım ve doktorumuz çocuk bu kusar, alışacak demesi benim içimi rahatlatmadı. Her emzirmemde ve sonrasında, peynir veya yoğurt denememizde tüm midesindekileri çıkardı ve kustuktan sonra süt ürününün değdiği yerler, ağzı, elleri, göz kenarları kızarmaya başladı. Direk hiç süt içirmedim, ya kaşık maması ya da yoğurt denedim. Günde 3-4 defa kusuyordu. Ek gıda öncesi hiç kusmuyordu. Doktorumuza oğlumuzun süt alerjisi olabilir mi diye sormamız ile kan testi yapalım demesi halen içimi acıtıyor. Türkiye’deki doktorların henüz bu konudan ne kadar uzak oldukları üzücü. Tabi dört buçuk senede geçti. Gıda alerjisi konusunda gerek televizyonlarda, gerekse sanal medyada, forumlarda tartışılması halkın ve doktorların daha çok bilinçleneceğini ve giderek daha çok bilgi sahibi olacaklarını düşünüyorum. İnşallah ülkemizde bu konuda farkındalık daha da artar.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
PS: Uzay doğumu itibari ile geceleri zor uyuyan, gaz sorunu olan hatta geceleri arada uzun süre inleyen bir bebekti. Acı çektiğini alerjisini öğrendikten sonra farkettik. Ona hiç hazır mama vermedik. Sadece doğduğu gece hemşireler bir kere bizim onayımızı alarak verdiler. İlk gece sütümün doğal olarak az geldiğini ve oğlumun kan şekeri düşeceğini biraz vermemiz gerektiğini söyleyerek ikna ettiler. Allah’tan anafilaksi gibi kötü bir durum ile karşılaşmadık. Sadece bir kere kustuğunu söylediler. Sonrasında hiç vermedim ve verme durumun da olmadı. 5 buçuk aylık oluncaya kadar sadece anne sütü aldı. Kilosu normaldi. Fakat kaka sayımız günlük 10 adet civarı idi. Hep pişiğimiz vardı. Pişik kremi sürüyorduk. Ama yine pişik oluyordu. Kakasında 2 defa çatlak kanaması gördük. Sık kaka yaptığı için çatlamış dediler ve krem verdiler, geçti. Gazlı ve geceleri hep sıkıntılı idik. İlk aylarda hep hırıltısı vardı. Ama bu hırıltının alerjiden olduğunu ne biz, ne de doktoru anladı. Diyete geçince hırıltısı düzeldi. Göbek çevresi göğüs seviyesine kadar cildi hep kuru, pütür pütürdü. Doktor tavsiyesi ile birkaç krem denedik. Zeytinyağı sürdük ama iyileşme olmadı. Yaklaşık 3 yaşına kadar sürdü, sonra geçti. 5 buçuk aylık iken çocuk doktorumuz kilo alımını az buldu ve sabah çok az kaşık maması, öğlen az 1 çay kaşığı kadar yoğurt ve akşam üstü yine çay kaşığı kadar muhallebi ile ek gıdaya geçebileceğimizi söyledi. Düşünüyorum da keşke süt ürünleri değil de meyve veya çorba ile başlasaymışız daha iyi olurmuş. Bana göre sabah, öğlen, akşamüstü az da olsa vermek alerjimizin derecesini çok arttırdı. Avrupa’da 1 yaşına kadar çocuklara ek gıdada süt ürünlerinin verilmediğini biliyor muydunuz? Ben de 2 yıl sonrasında ablam Belçika’da doğum yaptığında öğrendim. İlk 5 buçuk ay emzirdiğim sürece süt ürünlerini tükettim. Oğlumun tepkisi daha çok olsa idi daha önce anlayacaktık. 5 buçuk ay sonrası ilk yapılan kan testinde süt alerji değerimiz 36 yani yüksek değerde çıkması teşhisi doğruladı. Değerlerimiz zamanla 91’e kadar çıktı. En son 50 idi.

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
PS: Teşhis koyulduktan sonra çocuk doktorumuz Hayri Gözlükgiller oğlum için diyet listesi verdi. Ben de kendi açımdan süt ürünlerini kestim. Anne sütü son 5.ayda kilo aldırmadığı için hemen o gün Neocate için rapor çıkarttık. Özel hastaneden alınan heyet raporu ile mama almaya başladık. Ek gıdaları azar azar başladık. Sebze çorbası önce patetes sonra kabak ve sonra diğer sebzeleri azar azar başladık. Meyve denemelerine de başladık. İnek sütü çenesinin üzerine ve ağız kenarına değince derisini kızarttığı için keçi sütünü ve soya sütünü denemeye karar verdik. Kay keci sütü aldık ve çenesine sürdük. Malesef o da kızarttı. Zaten o markanın içinde inek sütü varmış, sonradan öğrendik. Fakat saf keçi sütünü ve peynirini de denedik, ona da tepkisi oldu. Gerçek köy sütü denedik yine kızardı. Soyayı denedik, ona tepkisi olmadı. Yan etkisi ve GDO’lu olabileceğini bildiğimiz halde istemeyerek de olsa arada soya sütü tüketti oğlum. İstanbul’da yaşadığımız için şanslıydık. Büyük marketlerde bulabildik. Sonrasında Avrupa’dan Alpro marka soya yoğurdu ve değişik aromalı soya sütü getirttik. Oğlumun süt ve yoğurt kavramına alışmasını, farklı da olsa süt içebiliyor olması bilincine vararak büyümesini istedim. Böylece psikolojik olarak diğer çocuklardan kendini eksik hissetmesini istemiyordum. Soya yoğurdu ile tarhana yaptık ve oğluma tarhana yedirebildim. Şimdi yoğurtsuz tarifler de bulunuyor. Pirinç sütünü keşfettik. 1 yaşına yakın ev yapımı sütlaç, pirinçli çorba gibi gıdaları verirken arada yaptırdığımız kan testlerinde az da olsa pirinç alerjisi olduğunu gördük ve pirinci kestik.
Mukus 18 aylık oluncaya kadar devam etti. Uykuları da 18 aylık olduktan sonra düzeldi. Ben çalışan bir anne olduğum için gündüzleri sütümü sağıp evde depoluyordum. Annemler sağolsun biberonla benim sütümü ve Neocate’i dönüşümlü veriyorlardı. 11 buçuk aylık olunca oğlum emmeyi bıraktı. Şimdi düşünüyorum çalışmıyor olsaydım Neocate’e daha az ihtiyacımız olacaktı, daha çok anne sütü alacaktı oğlum ve belki 2 yaş civarı atlatmış olacaktık alerjimizi.
Değerlerimizi 6 ayda bir kanda ölçtürüyorduk ve hep yükselme eğilimindeydiler. Çocuk doktorumuzun hocası Prof.Dr.Nermin Güler hanıma gittik. O da aynı şeyleri söyledi ve yurtdışından Epipen iğne getirterek yanımızda bulundurmamızı önerdi. Bir sene kadar yanımızda bulundurduk. O dönem Turkiye’de bulunmuyordu.
Uzay az yiyen, geceleri zor nefes alan hatta gündüzleri de arada burnu tıkanan bir çocuktu. Geceleri arada öksürük ile tıklanır ve kusardı. 2 buçuk yaşında kreşe başlaması ile neredeyse ayda 1 defa antibiyotik kullanır olduk. Geceleri yatar yatmaz çok terlerdi. Özellikle omuzları ve kafası. Yatakta 360 derece dönen bir çocuktu. Biz acaba toza da mı alerjisi var dedik. Zaman zaman doktorların tavsiyesi ile alerji ilaçları denedik. Fakat biraz düzelir gibi oluyor ama yine hastalanıyordu. 3 yaş civari 3 ayrı kulak burun boğaz doktoruna götürdük. Bademcikleri çok büyükmüş. Geniz eti de alınırsa rahatlayacağını söyledi doktorlar. Boyu ortalama ama kilosu düşüktü. 3 buçuk yaşında bademcik ameliyatı oldu oğlum. İlk 10 gün zordu. Fakat sonrasında toparladı ve ilk 3 ayda kilo aldı, boyu uzadı. Gece terlemeleri azaldı. İştahı arttı. Şimdi diyoruz ki iyi ki yaptırmışız. Artık çok nadir hastalanıyoruz.
Şu an alerjik bir kaçak olduğunda ağzında karıncalanma oluyor ve dudak kenarları kızarıyor. Bazen kabız oluyor. Bazen kokulu mukuslu kaka yapıyor. Vücut alerjeni atınca kakası 1 günde düzeliyor. Kaçak nasıl oluyor derseniz. Güvendiğimiz kesinlikle yoktur diyen garsonların veya yemek restoranı işletmecilerinin bize söylediği yalanlarla maalesef başımıza geliyor. Günlük hayatta artık 4 buçuk yaşında bir çocuk ile dışarıya arkadaşlarınızla yemeğe gitmeniz kaçınılmaz. Ve eskisi gibi yanınıza evden birşeyler alamıyorsunuz. Çocuğunuz o yaşta ısmarlanan birşey yemek istiyor ve onun üzülmesine dayanamayıp az da olsa sossuz yağsız birseyler ısmarlıyorsunuz.

AA: Bildiğim kadarı ile bir biorezonans denemeniz de oldu. Alerjiyi %100 iyileştirebileceği vadedilen bu yöntem ile ilgili deneyiminizi bizimle paylaşır mısınız?
PS: 3 buçuk yaşında Amerika’ya taşınma durumumuz ortaya çıktı. Oğlumun kreşten bir arkadaşının annesi biorezonans tedavisinden bahsetti. Onun oğlu bu yöntem ile tedavi olmuş. Biz de Amerika’ya taşınmadan deneyelim istedik. Umutlandık ve tedaviye başladık. Bu yöntemde her maddenin ve besinlerin bir ses dalga referansı olduğuna inanılıyor. Vücuda önce alerjisi olduğu besinin frekansı ters veriliyormuş. Nötürleştirip tekrar veriliyormuş. 3 seanta düzelme olabileceğine inanıyorlar. Olmaz ise ek seans yapılıyor. Biz 6 seans yaptırdık. Fakat süt sürünce çene üzeri kabarmalar devam etti. Taşınma tarihimiz gelmişti. İşlemin başarısız olduğunu düşünerek tedaviyi bıraktık. Tedaviyi yapan doktor aslında Uzay’ın onların ölçümlerine göre iyileştiğini söyledi. Birkaç ayda fiziksel belirtilerin azalacağını ve kandaki değerlerin düşeceğini belirtti fakat aradan neredeyse 1 sene geçmesine rağmen halen alerjimiz devam ediyor.

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
PS: Bu süreçte en çok zorlayan daha önce hiç adını duymadığınız ailede olmayan Tıp’ın bile henüz tam teşhis edemediği bir alerjiyi keşfetmek, hem çevrenizden hem ailenizden gelen bir sürü farklı yorum ile kafanızın karışıp minicik bebeğinize aylarca yardım edememek. O sinirle ve moral bozukluğu ile çalışan bir anne olarak vicdan azabı çekerek işe gitmek. İster istemez bu yorgunluğu, bu stresi eşinize ailenize yansıtmanız.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
PS: Bu süreçte bir kişi değil hem eşim, hem annemler, hem kayınvalidemler yardımcı oldular. Annemler şehir değiştirerek yanımıza taşıdılar. Her iki annemler de ben çalıştığım sürece ek gıda denemelerimize günlük anne sütü ve neocate verilme planına uydular ve verilmemesini istediğim yiyeceklere dikkat ettiler. Haklarını ödeyemem.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
PS: Zamanı geri çevirebilseydim ek gıdaya başlama şeklimizi değiştirmeyi çok isterdim. Ve o dönem alerji hakkında daha çok bilgi sahibi olmak isterdim.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
PS: Oğluma ilk 2 yaş civarı bu yiyecekler acı veya seni hasta eder dedim. Senin sütün veya senin çorban yiyeceğin ekmeğin bu dedim. Ben de onun yanında yememeye çalıştım. Onunla birlikte o yiyeceklerden kaçındığımı söyledim. Babasının sütü içebildiğini peynir yiyebildiğini söyledim. Asla babasına kızmadı veya benim de peynir, yoğurt yiyebildiğimi ama ona eşlik edeceğimi söyledim. Sonrasında her seferinde alerjiyi, sütü açıkladım. Başkalarının yiyeceklerini, suyunu veya içeceğini içmemesi gerektiğini söyledim. Oğlum bademcik ameliyatına kadar zaten az yiyen bir çocuktu. Kreşte bile aynı masada yoğurt veya süt var ise istemeyen, önüne ne gelirse onu yemeğe çalışan hatta onu bile yemeyen bir çocuktu. Bir yandan şanslı bir yandan şansız bir durum. Kreşte poğaça, yoğurt çorbası, kek gibi yemekler çıksa sabah ona ekstra poğaça yapıp başka bir çorba yapıp kreşe verirdim. Onu ısıtıp verirlerdi. Doğum gününe gidecek isek eğer yakınım ise sütsüz pasta yapar giderdim. Halen de aynı durumdayız. Kreş zamanı çok yorucu idi. Fakat annemlerin de yardımı çok oldu. Sağolsunlar benim yetişemediğim yerde onlar birşeyler pişirip verdiler kreşe. Neden kreşe göndediniz o yaşta derseniz; oğlum 2 buçuk yaşında henüz tam konuşamıyordu. Çocuk doktoru ve pedegog tavsiyesi ile kreşe başlattık. Faydası da oldu.

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
PS: Alerji ile tanışan anneler öncelikle yalnız değilsiniz. Panikleyip endişelenip kendinizi yıpratmayınız. Daha yeni doğum yapmışsınız kucağınızdaki en değerli varlığınıza alışmaya çalışırken bir de bebeğinizin hayatını tehdit edecek bir durum ile karşılaşmak çok zor bir durum. Alerjik bir durum olabileceğini düşündüğünüz anda kendinize iyi bir alerji uzmanı bulun. Doktor tavsiyelerine uyun. Ama bebeğinizi de gözlemleyin. Her bebek farklıdır. Her bebeğin tepkisi, tedavisi farklıdır. Doktorlar da yanılabilir. Kimi bebek geç tepki verir, kimi hemen. Bebeğinize yardımcı olabilecek en doğru insan sizsiniz. Eğer doktorunuzdan memnun değilseniz başka bir görüş almak için başka doktora gidin. Arkadaş veya dost tavsiyesi ile ilaç kullanmayın. Çocuğunuzda bir sıkıntı görüyorsanız düzenli yediğiniz yemekleri kesin ve azar azar 3 veya 5 gün deneme kuralı ile deneyerek hangisinin alerji yaptığını bulmaya çalışın. Bu alerjen yiyecekleri keşfetmek 3 veya en fazla 6 ayınızı alır. O dönem sabredin. Çocuğunuzu tanıdıkça, o sizinle iletişime geçtikçe ve aylar geçip büyüdükçe göreceksiniz daha kolay ve eğlenceli olacak. Geriye dönüp bakınca aslında çok uzun bir dönem olmadığını göreceksiniz. Bebeğiniz için herşeye değer.

AA: Yakın zamanda Amerika’ya yerleştiniz, oradaki uygulamalardan kısaca bahseder misiniz?
PS: Amerika’da alerji yeni bir konu değil. Sadece süt ürünleri ve yumurta değil, fıstık, fındık, ceviz gibi kabuklu kuru yemişlerin, çilek, muz gibi meyvaların ve kabuklu deniz ürünleri gibi yiyeceklerin daha yaygın olarak alerji yaptığı bir toplum. Buradaki alerji doktorları da tedavinin yiyecekten kaçınma olduğunu söylüyorlar.

Amerika’da okullarda peanut, nut yani fıstık, fındık ve türevi besinler yasak. Henuz süt için malesef böyle bir durum yok. Temel besin maddesi olduğu ve peanut kadar yaygın olmadıgı için sadece alerjisi olan çocuğun menüsüne dikkat etmeye çalışıyorlar. Ama çok başarılı olunamıyor. Buradaki okulların özellikle devlet okullarının öğle yemeği ve sabah kahvaltı menüsü süt ürünleri içeriyor. Aileler çocuklarının yanına sandviç, meyva ve içecek gibi okula gönderebilecekleri yiyecekler hazırlayıp çocuklarına veriyorlar.
Türkiye’de de araştırma safhasında olan oral immunoterapi, desensitizasyon veya damla aşı tedavisi gibi tedavi yöntemleri burada da araştırılıyor. Alerji doktoru biz o yöntemleri önermiyoruz diyor. Oral desensitizasyon gibi yani ağızdan azar azar verilerek vücutta bağışıklık kazandırılmaya çalışılan tedaviyi İstanbul’da Çapa’daki doktorlar ile görüşmüştük. 5 yaş üstü beklenmesini daha uygun görmüşlerdi. Amerika’da da öneri 5 yaş üstü çocuklar için. Aşağıdaki linki incelemek isteyen anneler olabilir.
http://www.foodallergy.org/research/overview

Oğlum 2 hafta önce kreşe başladı. Sadece 3 yarım gün gidiyor. Okulda onun gibi süt alerjili arkadaşları var. Amerika’da bir önceki okulunda ben birşeyler hazırlayıp yanına veriyordum. Bu seneki okulunda onlar birşeyler hazırlıyorlar. Kraker, çorba, meyva, süt, yoğurt, bazen sulu yemek veriyorlar. Dikkat edeceklerini söylüyorlar. Onlara özel süt, yoğurt alıyorlar veya ben temin ediyorum. Çocuklarımıza ne kadar göz kulak olabileceklerini söyleseler de Allah’a emanetler. Buradaki doktorumuz Epipen enjektör önerdi. Raporları ile okula teslim ettik.

Amerika’daki okullarda 504 planı diye bir uygulama var. İsteyen aile okul yönetimi ile birlikte 504 planı uygulayarak çocuklarına sınıfta daha özen gösterilmesini istiyor. Sınıf içi arkadaşlarının ve onların ailelerinin haberdar edilip, eğitilip ona göre yiyecek içecek getirmelerini ve arkadaşlarına dikkat etmelerini sağlıyorlar. Bu yöntemin ve alerjik çocukların bir sorunu çocuğun alerji durumu bildirilince, durumu anlamayan veya kısıtlanmayı sevmeyen bazı çocuklar alerji mağduru çocuğa ayrımcılık yapabiliyor ve kötü davranabiliyorlar. Buna ‘bullying’ deniyor. Malesef burada bu durum çok yaygın. Bu durum Turkiye’de fazla yok. Bizim çocuklarımız daha merhametli sanırım. Umarım olmaz da. Amerika’da bir seçenek de Home schooling. Çocuk uyum sağlayamıyorsa evden online eğitim alabiliyor. Bunun da avantaj ve dezavantajları var. Çocuk sosyal ortamdan uzak kalabiliyor.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
PS: Ülkemizde malesef besin alerjisi bilinci yaygın değil. Bunun sebebi toplumumuzda besin alerjisinin son yıllarda artması. Eskiden bu kadar yaygın olmaması. Oğlumun başına gelmese, süt alerjisinden bi haber olacaktım sanıyorum. Bir arkadaşımdan veya televizyondan duyacaktım. Etrafta arkadaşlarımız arasında oturduğumuz çevrede mümkün olduğunca bahsetmek gerekli. Ne kadar çok insanı bilgilendirirsek toplumu daha çabuk bu konuda adapte edebiliriz. Sosyal medya bu konuda bize yardımcı oluyor. Okullarda özellikle öğretmenlerden, okul müdürlerinden yardım isteyebiliriz. Çocuklarımızın okul arkadaşları ve onların aileleri besin alerjisi konusunda bilinçlendirilebilir. Alerji konulu çocuk kitapları çoğaltılabilir.

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
PS: Umarım tüm alerjik bebekler bir yaşlarına gelmeden alerjilerini atlatabilirler. Amerika’da ve Türkiye’de süt veya diğer besin alerjileri geçmemiş 10 yaş üstü ama sağlıklı bir şekilde büyümüş çocuklar gördüm. Hiçbirşey moralinizi bozmasın. Çocuklarımızın gülüşü, sağlığı herşeye değer. İnanıyorum ki çocuklarımız büyüdükçe güçlendikçe alerjiyi atlatamasalar da yaşamları daha kolay olacak. Sevgiler…

Kenar

Sevcan ve Defne Yüksel’in Hikayesi

IMG_4131
Bir çok hastalıkta olduğu gibi erken teşhis, alerji ile mücadelede de çok büyük önem taşıyor. Erken teşhis, kaçaksız bir diyet ve anne sütü sayesinde mutlu sonla biten bir hikaye… Henüz mutlu sona ulaşamamış annelere umut olmak için hikayesini bizlerle paylaşan Sevgili Sevcan Yüksel’e teşekkür eder, hikayesinin bir çok anneye örnek olmasını dilerim.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
SY: Merhaba ismim Sevcan Yüksel, 30 yaşındayım. Fen ve Teknoloji öğretmeniyim, bebeğim doğduktan sonra 2 yıl ücretsiz izine ayrıldım. Kızım 2 yaşına girmek üzere ve ben 1 hafta önce mesleğime tekrar döndüm. 3,5 yıllık evliyim, yeni yerler görmek, seyahat etmek, yeni tadlar denemek, eşimle ortak zevklerimiz arasında.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
SY: Haftaya 2 yaşına girecek, dünyalar tatlısı bir meleğim var, ismi Defne…

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
SY: İlk belirtilerimizi 1,5-2 aylıkken farkettim, akşam saatlerinde huzursuzluğu olduğu vakit… fakat çocuk doktorumuz bunun normal olduğunu, eğer uzun süre devam ederse araştıracağını söylediğinde rahatlamıştım. Fakat 1 hafta geçmeden kakasında gördüğüm iğne ucu kadar kan beni harekete geçirdi hemen. Doktor degiştirdim ve yeni doktorumuz teşhisi hemen koydu.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
SY: Teşhis koyulana kadar 1-2 hafta kadar süren huzursuzluğunu gaz sancısına yorduk, artan kaka sayısı dikkatimi çekince ve o noktasal kanı görünce hemen doktor değiştirmem ve teşhisin hemen koyulması yaptığım en doğru hareketmiş o dönemde…

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
SY: Teşhis koyulduktan sonra çocuk doktorumuz süt ürünleri ve yumurtayı kesmemi söyledi. 2 hafta yaptığım diyet sonuç vermeyince internetten araştırmalarım sonucunda Prof. Dr.Fügen Çullu Çokuğraş ismine rastladım. 1 ay sonrasına gün verebileceğini söyleyen sekreterine telefonda ağladım, telefonu kapattıktan 5 dk. sonra beni geri aradı ve ertesi güne randevu verdi…böylece tedavi sürecimiz hızlandı.

AA: Gıda alerjiniz tam olarak ne zaman geçti?
SY: Fügen Hocayla tedaviye başlamıştık, çoklu besin alerjimiz vardı. Tüm alerjik gıdaları kesmiştik ama hala yolunda gitmeyen şeyler vardı. Diyetime tam olarak cevap alabilmem için birçok gıdayı daha diyet listemden çıkardım. Uzun süre patates, zeytin ve yeşillikle beslendim. Ek gıdaya geçene kadar yeni besin denemedim desem yeridir. Her ay denemem gerekenleri doktorumuz belirliyordu ve biz hepsini sorunsuz geçiyorduk. Artık alerjimizin geçmiş olabileceğini doktorumuz da, ben de düşünüyorduk. İnek sütü ürünlerini 13 aylıkken denemeye başladık ve alerjimizin geçmiş olduğunu gördük. Keçi yoğurdu, peyniri ve yumurtayı yaşına gelmeden yemeye başlamıştı. Bu yüzden inek sütü için çok acelem de yoktu. 14 aylıkken inek peynirini parmağını batıra batıra iştahla yerken kameraya çekmiştim, en sevdiğim videosu odur…

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
SY: Bu süreçte beni en çok zorlayan yaptığım sıkı diyetten dolayı sosyal hayatımın kısıtlanması hatta bitmesi oldu. Emzirebilmek için iyi beslenmem gerekiyordu, o yüzden evde olup yiyebildiğim nadir gıdalardan bolca yiyip sürekli hoşaf içiyordum en büyük korkum sütümün kesilmesiydi neyse ki olmadı, 24 aylığız ve hala yenidoğan gibi emiyoruz.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
SY: Bu dönemde en büyük desteği annemden gördüm, yiyeceklerimi özenle hazırlıyor ve günlük olarak eve getiriyor veya gönderiyordu. Alerjinin ilk zamanları bebeğimin altını değiştirmeye korkuyordum, ilk zamanlarda bizde kalarak paniğimi azaltmaya çalıştı sağolsun…
Eşimin desteğini de inkar edemem, bu dönemi hiç yemek ve temizlik yapmadan geçirdim bu konuda onun da büyük desteği oldu… Annem de, eşim de bu zor dönemde her türlü kaprisimi çekerek, her zayıflığıma anlayış göstererek psikolojimin sağlam kalmasına yardımcı oldular.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
SY: Çok fazla üzülüp kendimi yıpratmazdım diyeceğim ama insanın elinde olmayan kesinlikle yapısıyla alakalı bir durum olduğunu biliyorum…

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
SY: Çok iyi bir doktor bulup doktorlarına güvensinler. Gıda denemelerini tek başına yürütmek çok stresli olurdu herhalde. Benim en büyük şansım her mailime tek kelimeyle de olsa dönen ve beni yönlendirip rahatlatan bir doktorumuzun olmasıydı.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
SY: Kamu spotları yapılabilir, anne bebek dergilerinde bu konu detaylıca anlatılabilir, doğuma hazırlık kurslarında yine bahsedilebilir… Teşhisin geç koyulması malesef tedavi sürecini uzatıyor, nasıl olmalı bilmiyorum ama bu konuda çocuk doktorları da bilgilendirilmeli!!!

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
SY: Tüm annelere yavruları ve aileleriyle sağlıklı huzurlu bir yaşam diliyorum. En kısa zamanda endişeleriniz son bulur ve minikleriniz her istediğini yiyip içebilir. Sevgiler…

IMG_4130

Kenar

Nazmiye ve Reşat Efe Turmuş’un Hikayesi

IMG_4127
Annelik tek kelimeyle fedakarlık demek! Sevgili Nazmiye Turmuş’un hikayesi bunu o kadar güzel anlatıyor ki… Kendisine paylaşımı için teşekkür eder, onun sabrının ve azminin bir çok anneye örnek olmasını dilerim.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
NT: Ben Nazmiye Turmuş. 35 yaşındayım ve 15 yıllık evliyim. Şu an için evdeyim. Üretmeyi, yemek yapmayı ve okumayı çok severim.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
NT: 4 yaşını doldurmak üzere olan bir oğlum var. İsmi Reşat Efe.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
NT: 10 yıl evlat sahibi olabilmek için uğraşıp biri ölü doğum olan 5.Tüp bebek denememizde mucizemize kavuşmuştuk… Hamileliğimin tamamı yatarak geçmişti ve 33 haftalıkken Reşat Efe doğmuştu. 1 hafta kuvezde kaldı. Emme sorunu yaşayan bir bebekti, sağıp biberonla veriyordum. İlk 3 ay uzamış sarılığımız vardı… Prematüre doğmasına rağmen çok iyi kilo aldı ve gelişti. Ek gıdaya başlamamızla sorunlar başladı ama gıda alerjisi olabileceği hiç aklıma gelmedi. Benim bildiğim gıda alerjisi sadece döküntüydü çünkü…

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
NT: Tüp bebek tedavimi ve doğumumu Yeditepe Üniversitesi Hastanesinde yapmıştım ve kontrollerimize de oranın çocuk doktoru Filiz Bakar’a gidiyordum. 6 aydan sonra Reşat Efe iştahsız, kusan, burnu sürekli tıkanan, bol egzemalı, en fazla 2 saat uyuyan, huysuz bir bebek oldu. Kilo alımı durdu. Yoğurt verdiğimde yüzü kızarıp yarım saat sonra geçiyordu. Kaşık mamalarına başladığımda ise içi ötüyordu resmen kusarken. 6 öğünün üçünü kusar hale gelmiştik. Doktora anlattığımda önemsememişti. Çevremdekiler ise bebek kusar, diş çıkarıyor, normaldir demişlerdi. 10 aylık olmuştuk ve sonunda “öksürük”.. bir gece tıkandı Reşat Efe. Maltepe Üniversitesi Hastanesi aciline gittik. Bronşiolit.. Yapılan tahliller sonucunda alerjimizin yüksek olduğu ve bir alerji doktoruna görünmemiz gerektiği söylendi. Hastanenin doktoru olan Prof.Dr.Feyzullah Çetinkaya’ya gittik.

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
NT: Daha kan tahlillerimizin sonuçları çıkmadan doktorumuz teşhisimizi koymuştu. Süt proteini alerjisi. İlk defa duymuştum. İkimiz de diyete başladık. Sonuçlarımız da beklendiği gibi çıktı. Süt ve yumurta tescillendi, pregominle tanıştık. Oğlum beni yormadı ve ilk verişte içti, hala da severek içmeye devam ediyor. Bundan sonra çok sık hastalanır olduk, ayda bir diyebilirim, hastaneye yattık, antibiyotik kullandık. Doktor bunun geçici olduğunu büyüdükçe azalacağını söyledi, gerçekten de öyle oldu şu an daha az hastalanıyoruz. Astım tedavisine de başladık tabi… Değerlerimiz çok yüksek değildi ama 4 yaşına geldik hala kan ve deride devam ediyor. Birkaç Profesör doktora daha gittik. Yapılacak tek şeyin diyete devam olduğunu kabullendik. Düşük değerlerimize rağmen yükleme hiç yapılmadı. Ben de kesinlikle hiç evde denemedim. “Azıcıkdan bişey olmaz” diye hiç düşünmedim. Yolumuza Akgül Akpınarlı ile devam ediyoruz, benim için her an ulaşılabilir olması çok önemli.

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
NT: Yıllarca bebek sahibi olmak için uğraşmak beni zaten yeteri kadar yıpratmıştı. Zor geçen gebeliğim, bir de üzerine sık sık hastalanan bir bebek… Ne kadar dayanılabilir. Öksürük sesi artık kabusum oldu. Burnu mu akıcak?, ateşimi var? … Sürekli çocuğu dinler oldum. Etrafımdakileri de zorlamaya başladım. Feyzullah hocanın hakkını vermeliyim , bana bir psikolog gibi yaklaştı.. Grubumuzunda olumlu etkisini gözardı edemem.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
NT: Eşim ve ailelerimiz her zaman yanımdaydı. Annem benden daha dikkatlidir desem abartmış olmam inanın.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
NT: Süt alerjisini ne medyadan ne de çevremden hiç duymamıştım. Geriye dönüp baktığımda kendi adıma yanlış bir adım attığımı düşünmüyorum ama kesinlikle ek gıdaya başladığım dönemde çocuk doktoru yerine bir alerji uzmanına giderdim.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
NT: Konuşmaya başladıktan sonra baktım bir gün “Benim süt alerjim var” diyor… Duyarak büyüdüğü için sanırım çok zorlanmadık. Herkesin süt alerjili olduğunu, büyüyünce geçeceğini anlattık… Ama şimdilerde “Ben artık büyüdüm, neden hala geçmedi” demeye başladı. Tanımadığı bir yiyeceği mutlaka sorar “içinde süt var mı?” diye. Bana onaylatmadan asla yemez… İradelerine hayranım çocuklarımızın, elbette ki zor bir durum…

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
NT: En önemlisi sabırlı olmak ve bir gün geçeceğini kabullenmek. Yola bunu bilerek başlamak. Bizim çocuklarımızın hasta değil de özel çocuklar olduğunu, bizim de özel anneler olduğumuzu hep hatırlasınlar. İlk sizden duymuştum ve çok etkilenmiştim. Duymaktan sıkıldığımız “Azıcıkdan birşey olmaz” sözüne kesinlikle uymasınlar.. Güvendikleri, iyi bir doktorla ilerlesinler…

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
NT: Yapılacak çok şey var sanırım. İlk olarak aklıma gelen çocuk doktorlarının gıda alerjisi teşhis ve tedavisinde daha iyi eğitim görmeleri. Çoğumuzun hatta hepimizin kötü tecrübeleri malum… TV’de kesinlikle kamu spotu yapılmalı. Yuvalar da, okullar da çok yetersiz malesef…

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
NT: Size ve bu gruptaki herkese teşekkürler, çok şey öğrendim, sıkıntılarımı anlatıp rahatladım kimi zaman. Ben nasıl ki şu an yıllarca çocuk sahibi olabilmek için verdiğim mücadeleyi anı olarak anlatıyorsam, alerji hikayelerimizin de anı olması dileğiyle…

FullSizeRender