
Happy Nest Şubat 2016 bülteni için yazdığım köşe yazısıdır.
İnsan algı ve önyargısı bazen çok şaşırtıcı olabiliyor. Misal sizinle aynı kitabı okuyup ana karakterin iyi mi yoksa kötü mü olduğu konusunda görüş ayrılığı yaşayabiliriz ya da size masa üzerinde duran bir nesnenin ne kadar hafif olduğunu söylesem, henüz onu kendiniz kaldırmayı denemeden gerçekten çok hafif olduğunu düşünebilirsiniz.
İşte bazen medyada kullanılan görseller, bir nesne veya durumla ilgili sürekli kullanılan kalıplaşmış cümleler insanlar üzerinde farkında olmadan önyargı, yanlış algı hatta kalıpyargı oluşturabiliyor. Bundan bir yıl önce alerji nedeniyle yaşadığımız zorlukları anlatmaya başladığımda, anlatmak derken yakın çevrem dışında sosyal medyada daha geniş kitlelerle paylaşmaya başladığımda, birçok kişinin bazen bıyık altından gülümsediğini, hatta dayanamayıp “pofff yok artık” cümlesini ağızlarından kaçırdıklarına şahit oldum. İlk başta beni çok şaşırtan hatta zaman zaman kızdıran bu durum aslında insanların bu konuda duyarsız olmalarından değil, bugüne kadar yanlış algı kurbanı olmalarından kaynaklanıyordu.
Misal herhangi bir internet arama motoruna “alerji” yazıp size görselleri listelemesini istediğinizde karşınıza ya hapşıran ya da vücudunda döküntüler olan binlerce alerji hastasının resmini sunacaktır. Bir hastane broşüründe, bir film sahnesi arasına sıkıştırılmış bir replikte alerji ile ilgili size sunulan bilgi hep bundan ibarettir. Alerjik bir hasta baharda hapşırır, burnu akar, en fazla kaşınır kabarır. Alerji zaten polene, kedi köpeğe, parfüme, çilek ve çikolataya olur. Çocukluğumuzdan itibaren bize bu şekilde anlatılan, görsellerle de bu şekilde pekiştirilen bir hastalık hakkında daha fazlasını bilmemiz beklenemez. Mesela siz hiç alerjiden ölen duydunuz mu? Yok artık daha neler… Alerji süründürür ama öldürmez… En fazla baharda dışarı çıkmayıverirsin, çilek yemeyiverirsin, bir antihistaminik de içtin mi oh senden iyisi yok.
Peki ya bize yalan söyledilerse? Ben sizi masada duran nesnenin hafif olduğuna inandırmışken ya siz onu kaldırmaya kalktığınızda aslında hiç de hafif olmadığını gördüyseniz? İşte bizim başımıza gelen de aynen bunun gibi… Bizim derken Alerji ile Yaşam Platformu’ndaki binlerce alerjik çocuk ailesinin… Biz, bize gösterilenlere inandık. Çocuklarımıza bu teşhis koyulduğunda bu yük hafif diye yanıldık. İşin en kötüsü şimdi çevremizi kandırıldığımıza dair ikna edemiyoruz. Çünkü yıllarca pekiştirilen bir algıyı, önyargıyı iki günde değiştiremezsiniz. Zihinlere yerleşmiş resimleri silip yerine yenisini koymak zordur. Ama en azından deneyebiliriz. Bir kez, iki kez değil; yılmadan bıkmadan defalarca tekrar ederek, işin aslını göstererek…
Alerji birçok hastalık gibi kişiye özeldir, bazı hastalarda çok hafif seyredebilirken bazılarının hayatını dahi tehdit edebilir. WHO-Dünya Sağlık Örgütü’nün 2007 yılı raporuna göre dünya genelinde 300 milyon alerji ve astım hastası var ve dünyada her yıl yaklaşık 250 bin kişi hayatını bu hastalıklar nedeni ile kaybediyor. Bu ölümlerin içerisinde anafilaksi ve astım atakları yer alıyor. Bu açıdan bakıldığında evet bir hapşırık, bir kaşıntı kadar basit değil.
Besin alerjisi ise özellikle son yıllarda çok ciddi bir artış sergiliyor. Bazı çocuklar hayatlarının ilk yıllarını süt, yumurta, balık, et, buğday gibi faydalı proteinlerden mahrum geçirmek zorunda kalırken, bazıları ise son 20 yıldır literatüre giren Eozinofilik hastalıklar nedeni ile hiçbir besini tüketemeyip burundan mideye indirilen bir hortum vasıtasıyla özel bir mama ile beslenmek zorunda kalabiliyor. Annesinin sütünden geçen yarı parçalanmış besin proteinlerini dahi tolere edemeyip şiddetli kusma-kanlı ishal yaşayan bebekler, öte yandan yanağına bir besinin değmesi ile dahi anafilaksi adı verilen ani ve şiddetli, hatta ölümcül olabilen alerjik reaksiyon yaşayan çocuklar var, onlar aramızda… Onları görmüyor olmanız onların var olmadığından değil, belki de toplumun önyargılarından bıkıp kendilerini gizliyor olmalarından kaynaklanabilir.
Bebeği anne sütü alabilsin diye ona dokunan hiçbir gıdayı yemeyen, emzirdiği aylar boyunca sadece birkaç gıda tüketebilecek kadar katı bir diyet yapan, bebeğinin her altını açtığında kan görmemek için dualar eden, astım nöbetleri ya da anafilaktik şok nedeniyle acil servislere aşina, çevresinin “bir şey olmaz, boşuna çocuğu aç bırakıyorsun” baskılarına göğüs geren bir anneye hadi şimdi siz de “Alerji mi? Abartmayın lütfen!!!” deyin… Ya da bakış açınızı değiştirmeyi deneyin… Çünkü bu çocuklar var ve maalesef sayıları her geçen gün artıyor ve artacak… Bu ailelerin her şeyden çok toplumun desteğine ihtiyacı var.