İsilik, Alerjik Döküntü, Ürtiker, Egzema ve Sinek Isırığı Birbirinden Nasıl Ayırt Edilebilir?

image

Yaz aylarının en sıcak günlerini yaşamaya başlamışken Alerji ile Yaşam Platformu‘nda en sık sorular arasında isilik en baş sırayı almış durumda. Peki isilik, alerjik döküntü, ürtiker, egzema ve sinek ısırığı birbirinden nasıl ayırt edilebilir? Çoğu zaman görünüm olarak ayırt etmek güç olsa da aralarındaki bazı farklar ve ortaya çıkış şekilleri alerjik çocuk sahibi ailelere yol gösterebilir.

İsilik

Vücuttaki ter gözenekleri tıkandığında, terin gözeneklerden yüzeye çıkamayıp deri altında sıkışması nedeniyle oluşur. Bu da deri üzerinde bazen renksiz bazense kırmızı renk toplu iğne başı kadar pütürcüklerin oluşmasına neden olur. Yetişkinlerden ziyade bebek ve küçük çocuklarda daha sık görülmesinin nedeni daha küçük gözeneklere sahip olmalarından kaynaklanır. İsilik koltuk altı, göğüs, karın, sırt, boyun, dirsek iç kısmı, diz arkaları, kasıklar, bez bölgesi ve saçlı deri dibi gibi sadece terleyen bölgelerde görülür. Kilolu bebeklerde deri katlanıp gözenekleri tıkadığı için daha sık ortaya çıkar. Terleme olmadığında veya duş sonrası gözenekler tekrar açıldığında isilikler de kendiliğinden sönecektir. Özellikle kırmızı renkli isilikler kaşıntı yapabilir, iltihap kaparsa yer yer daha büyük baloncuklar gözlenebilir. Kaşıntı nedeni ile baloncuklar patlar ve iltihap kaparsa hekiminize başvurup uygun bir losyon kullanmanız gerekebilir.

image

Kalın ve sıkı kıyafetlerden kaçınmak, sadece pamuklu kumaştan yapılan kıyafetler tercih etmek, çamaşırlar üzerinde deterjan kalıntısı kalmamasına dikkat etmek, banyo esnasında cildi iyi durulayıp şampuan kalıntısı bırakmamak, banyo sonrası cildi kaplayıp zor emilen yoğun yağlı nemlendiriciler kullanmamak, gözenekleri açık tutmak için sık sık sabunsuz su ile duş almak, denize girmek, ortam ısısını dengeleyerek terlemeyi kontrol altına almak, güneşe çok maruz kalmamak, tahriş olan bölgeleri kaşıyıp kanatmamak için bebeğin tırnak uzunluğunu kısa tutmak gibi önlemler alınabilir. Ayrıca terleyen bölgelerin havlu ile silinmesi sürtünme nedeni ile cildin irite olmasına da neden olabilir. Terli kıyafetler hemen kurusu ile değiştirilmeli, bebeğin katlanan deri bölgelerinin kuru kalmasına özen gösterilmelidir.

image

Alerjik Döküntü

İnsan derisi alerjik reaksiyonların gözlemlendiği organların başında gelir. Bunun nedeni deri üzerinde bulunan Mast hücrelerinin alerjik reaksiyonlarda Histamin denilen bir madde salgılamasıdır. Açığa çıkan histaminin etkisiyle kan damarlarında genişleme olur ve bunun sonucunda deride kızarıklık meydana gelir. Damarların geçirgenliği artar ve çeşitli proteinler içeren bir sıvı damar dışına sızarak burada kabarıklık olarak gözlemlediğimiz ödemi oluşturur. Bu sırada sinirlerden de yayılan bir uyarı ile kızarıklık çevreye doğru genişler ve beraberinde genellikle kaşıntı ve yanma duygusu hissedilir. Damar dışına çıkan sıvı, hücre aralarında biriktiğinde onları birbirine bağlayan bağlar gevşer ve bunun sonucunda Bül denilen küçük, içi su dolu kabarcıklar meydana gelir. Bu kabarcıklara halk arasında alerjik döküntü denir.

Alerjik döküntüler bir çok alerjen nedeni ile ortaya çıkabilir. Ev tozu, küf mantarları, kedi, köpek, kuş tüyleri, çeşitli ağaç, ot ve çayır polenleri, böcek ve haşereler, bazı parazitler, bazı gıdalar, çeşitli ilaçlar, güneş, rüzgar, soğuk, kirli hava ile çeşitli kimyasal maddeler gibi çok fazla sayıda madde alerjiyi başlatabilir. Alerjik döküntü vücudun herhangi bir bölgesinde ortaya çıkabilir ve kişi alerjene maruz kaldığı müddetçe artarak devam eder. Alerjen ile temas kesildikten bir kaç gün içinde yavaş yavaş sönmeye başlar.

image

Ürtiker

Halk arasında kurdeşen olarak bilinen ürtiker, genelde tüm vücutta yaygın olarak görülen, ciltten hafif kabarık, sınırları genelde belirgin, farklı boyutlarda yuvarlak veya oval şeklinde, kızarık, bazen ortası soluk olabilen plakalardan oluşur. Kızaran bölgelerde kaşıntı, yanma ve batma hissi oluşur. Ürtiker üzerine elle bastırıldığında o bölgede kızarıklığın rengi beyaza döner. Ürtiker plakaları genelde bir kaç saat içinde belirli bir bölgede oluşup kaybolur, akabinde diğer bölgelerde tekrar ortaya çıkabilir ancak hiçbir zaman aynı yerde 24 saatten fazla kalmaz. Cilde uygulanan basınç, egzersiz, stres, sıcak su, güneş, soğuk su, soğuk hava, besin alerjileri, solunum yolu alerjileri, gıda katkı maddeleri, su, viral ve bakteriyal enfeksiyonlar, parazitler, böcek sokmaları, bazı ilaçlar, metal, kimyasallar, lateks, zehirli sarmaşık ve gıdalarla temas nedeni ile ortaya çıkabilir. Genellikle tetikleyici etken ile temastan bir kaç saat içinde ortaya çıkar ancak gecikmiş reaksiyon olarak da gözlemlenebilir. Bazı otoimmün hastalıklarda da kronik ürtiker görülebilir.

Tedavi olarak öncelikle tespit edilen tetikleyici etken kişiden uzaklaşılmalıdır. Besin alerjisinden şüphe duyuluyorsa tüketilen gıdalar günlük tutularak kayıt edilmeli ve ürtikerin ortaya çıkışı ile ilintili olabilecek gıdalar eliminasyon diyetine tabi tutulmalıdır. Bol pamuklu giysiler giyilmeli, ürtikerli bölgeye soğuk kompres uygulanmalı, maksimum 10 dakikalık ılık duş alınmalı, kurulama esnasında havlu cilde sürtülmemeli, banyo sonrası kolay emilen bir nemlendirici kullanılmalı, ortam ısısı dengelenmelidir. Bu tedbirlere ilaveten doktorunuzun önereceği antihistaminik ilaçlar da kulanılabilir. Doktorunuza başvurmadan önce çocuğunuzun beslenme ve ilaç çizelgesini, ortam değişikliklerini, ürtikerin ortaya çıkış zamanı ile ne kadar sürdüğünü günlük şeklinde not etmeniz faydalı olacaktır.

Ürtikerden farklı olarak, derideki kabarıklığın daha alt katmanlarda oluşmasına ise Anjioödem denir.  Anjiyoödemde üzerine basıldığında çökme olmayan, kızarıklığı ve keskin sınırları olmayan lezyonlar mevcuttur. Anjiyoödemde kaşıntıdan ziyade yanma, basınç ya da ağrı hissi gözlemlenir.  Dudak, dil, göz çevresi, el, ayak ve genital bölgelerde ortaya çıkar. Anafilaksinin belirtisi de olabileceği için hızla ortaya çıkan ve hastanın solunumunu engelleyen durumlarda Anafilaksi Acil Eylem Planı uygulanmalıdır.

image

Egzema

Halk arasında egzema olarak bilinen atopik dermatit çocuklarda daha sık görülen, tekrarlayan ve kaşıntılı lezyonlarla kendini gösteren kronik bir deri hastalığıdır. Deride kuruluk, hassasiyet ve kızarıklık şeklinde ortaya çıkar. Çocukların %10-20, erişkinlerin %1-3’ünü etkiler. Bebek ve çocuklarda tipik yerleşim yeri yüz, boyun, kollar ve bacakların dış yüzüdür. Daha büyük çocuklarda ve erişkinlerde ise dirseklerin iç yüzü ve dizlerin arkasında, saçlı deride, yer yer gövdede kuruluk ve pullanma şeklinde kendini gösterir. Egzema kronikleştikçe deride kalınlaşmalar ve tekrarlayan iltihaplı lezyonlar oluşur. Bebeklik çağında egzmalı hastaların yaklaşık %40’inde besin alerjisi saptanmıştır. Bu durumda alerjik besinin çocuğun diyetinden çıkarılması egzemada düzelme sağlayabilir. Çocuk ve erişkinlerde cilde temas eden alerjenler ve solunum yolu alerjileri de egzemaya neden olabilir. Ancak atopik dermatit her zaman alerjiden kaynaklanmaz.

Atopik dermatitin kesin bir tedavisi yoktur. Bazı hastalarda tetikleyici faktörler saptanabilirse bunlardan kaçınmak egzemayı hafifletebilir. Günlük etkin deri bakımı ile hastalığın kontrolü sağlanabilir. Tedavide derinin nemlendirilmesi temel ilkedir. Bu amaçla günde bir kez ılık suyla banyo yapılmalıdır. Banyo derideki alerjen ve tahriş edici maddeleri uzaklaştırıp enfeksiyona neden olabilecek mikroplardan arındırırır. Ayrıca suyun rahatlatıcı ve kaşıntıyı azaltıcı etkisi vardır. Ancak banyo suyu ılık olmalı, kese vb tahriş edici malzemeler kullanılmamalıdır. Sıcak su deride kızarıklığa yol açıp hassasiyeti artırabilir. Klasik sabun ve şampuanlar içerdikleri kimyasal veya alerjenler nedeniyle kullanılmamalıdır. (Bakınız; Şampuanlardaki Gizli Alerjenler) Gerektiğinde sadece hassas ciltler için nötral pH değerine sahip katkısız sabun ve şampuanlar kullanılabilir. Banyo sonrasında deri üzerindeki su damlaları yumuşak bir havluyla alınmalı; akabinde 3 dk. içinde tüm vücuda uygun bir nemlendirici uygulanarak nemin deri altına hapsolması sağlanmalıdır. Deri sürekli kuru ise gün içerisinde de nemlendirici birkaç kez daha sürülmelidir. Atopik dermatit, kaşıntıya neden olduğu için tırnakların kısa tutulması kaşıntıya bağlı deride oluşabilecek hasarı azaltmaya yardımcı olacaktır. Küçük bebeklerde geceleri kaşıntı nedeniyle deri zedelenmesini önlemek için pamuk eldivenler giydirilebilir. Uzun süre güneşe maruz kalmak hem cildi kurutur hem de vücut ısısını artırıp, terlemeye  yol açar ve egzema şikayetlerini artırabilir. Her zaman %100 pamuklu kıyafetler tercih edilmelidir. Yünlü, kalın, kaba veya sentetik kıyafetlerden kaçınılmalıdır. Mümkünse yünlü hiçbir şey kullanılmamalıdır (kazak, yorgan, yastık, yatak, oyuncak vb). Yeni alınan kıyafetler giyilmeden önce mutlaka yıkanmalıdır. Bu yıkama üretim veya paketleme sırasında kıyafetlerin üzerine bulaşan kimyasal maddelerden arındırılmasını sağlayacaktır. Çamaşırları yıkarken çift durulama yapılmalı, yumuşatıcı kullanılmamalıdır. Ancak kıyafetlerin kuruduktan sonra sertleşmemesi için kurutma makinası tercih edilebilir veya bol buharlı ütüleme işlemi uygulanabilir. Kat kat giyinme veya sıkı kıyafetler terlemeye neden olup atopik dermatitin alevlenmesine yol açabileceğinden tercih edilmemelidir. Yaz aylarında denizde yüzmek bazı atopik dermatit hastalarına iyi gelebilir. Denizden çıktıktan hemen sonra duş alınıp nemlendirici sürülmesi önerilir. Ancak akut egzeması olan çocuklar kesinlikle havuza girmemelidir. Sabun, köpük banyosu, parfüm, kozmetik, alkol içeren cilt ürünleri, suda fazla vakit geçirme, sıcak su, parmak ve hamur boyalarının şikayetleri artırabileceği unutulmamalıdır. Deri lezyonlarında kızarıklıkla birlikte sıcaklık artışı, içi sıvı dolu kabarcıklar veya sarı kabuklanmalar oluşmuşsa, ateş eşlik ediyorsa enfeksiyon işareti olabilir, bu durumda hemen doktora başvurulmalıdır.

image

Sinek / Böcek Isırıkları

Özellikle yaz aylarında artış gösteren böcek sokması nedeni ile oluşan reaksiyonlar her yaş gurubunda görülebilir ancak ince ciltleri ve bağışıklık sistemlerinin henüz tanımaması nedeniyle çocuklarda daha çok görülür. Sinek, sivrisinek, arı, pire, karınca vb. böcek ısırıkları alerjik reaksiyona neden olabilir. Böcek sokması sonucu ciltte görülen döküntüler çoğunlukla vücudumuzun giysilerle örtülmemiş bölgelerinde görülür. Bu özellik vücudumuzdaki diğer nedenlere bağlı deri döküntülerden ayrılmasında önemli bir ayrıntıdır. Çoğunlukla ilk böcek sokmasında ciltte ciddi bir reaksiyon görülmeyebilir ancak tekrarlayan sokmalarda cilt bulguları gittikçe belirginleşir. Çoğunlukla böcek sokmasından sonra 24 saat içinde o bölgede kaşıntılı bir kabarıklık görülür. Kısa süre içerisinde tekrarlayan böcek sokmalarında geniş bir alanda ürtiker plakaları oluşabilir. Yaş ilerledikçe böcek sokmalarına karşı cilt reaksiyonu çoğunlukla azalır, hatta tamamen ortadan kalkabilir. Böceğin soktuğu bölgede özellikle çocuklarda antibiyotik tedavisi gerektirecek lokal bakteriyel enfeksiyon gelişebilir. Sık olmasa da tüm vücutta şişme, tansiyon düşüklüğü ile beraber ortaya çıkan anafilaksi gibi ağır bir tablo ortaya çıkabilir. Böcek sokması olan bölgede kan dolaşımının yavaşlaması için soğuk kompres ve sokma sonrası oluşacak döküntüler için kaşıntı önleyici kremler kullanılabilir. Cilt reaksiyonu yaygınsa ve kaşıntı çoksa doktor onayı ile ağızdan antihistaminik ilaçlar kullanılabilir. Böcek sokmalarını önlemek için önce böceklerin çocuğun yaşam alanına girmesini engellemek gerekir. Böcek sokmasına karşı cilde sürülen losyonlar ve koku yayan sinek kovucular alerjik çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Bunun yerine sesle çalışan elektronik sinek kovucular kullanılabilir. Eve sineklik taktırmak, özellikle bebekler için cibinlik kullanmak bir alternatif yöntem olabilir. Arı/böcek sokmalarına alerjisi olan bir kişinin yanında Epipen oto-enjektör taşıması gereklidir.

image

Yardımcı Kaynaklar: American College of Allergy, Asthma & Immunology, American Academy of Dermatology, MedicineNet, Mayo Clinic, Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği, İstanbul Tıp Fakültesi Arşivi, Çocuklarda Alerjik Hastalıkların Teşhis ve Tedavisi Webinarı

Kenar

Nesrin ve Ömer Engürel’in Hikayesi

imageSevgili Nesrin Alpay Engürel ile o kadar uzun zamandır tanışıyoruz ki Ömer elimize doğmuş gibi hissediyorum. Minik Ömer’in her geçen gün iyileşen, her geçen gün mutlu sona bir adım daha yaklaşan hikayesini bizlerle paylaştığı için Nesrin Hanım’a tekrar teşekkür eder, hikayesinin bir çok anneye örnek olmasını dilerim.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
NE: Merhaba, ismim Nesrin Alpay Engürel, 34 yaşındayım. 14 yıldır sigorta şirketinde çalışıyorum. 3 yıllık evliyim.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
NE: 1 tane oğlum var, 10 gün sonra 20 aylık olacak 🙂 Adı Ömer.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
NE: Ömer’de ters giden birşeyler olduğu doğduğu andan itibaren belliydi. Hiç emmek istemedi. Normal doğum yapmıştım ama sütüm hemen gelmedi. Hemşirelerin sürekli odaya gelip süt gelsin diye yapılan masaja çabaya rağmen gelmedi. Öyle olunca da hastanede mama verdiler. Şimdiki aklım olsa asla verdirmez sağarak süt akışını sağlamalarını isterdim. Ertesi gün hastaneden çıkıp eve gelince serüven başlamıştı. Ömer sürekli ağlayan bir bebekti ters giden birşeyler vardı ama biz alerjiyi ancak 6.ayda yoğurt verince ve ardından kızarınca anlamış olduk.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
NE: Teşhis koyulana kadar çok zor bir süreç geçirdik.1 aylıkken boynunun altında başlayan egzema tüm vücuduna yayılmaya başlamıştı. Bir yandan emmek isteyip başını geriye atıp deli gibi ağlıyordu. Tabi ki herkes başımda bu aç doymuyor mama ver diyordu. Ama annem sağolsun asla mama verdirmeden bu süreçte benim psikolojimi sağlam tutmaya çalışarak ve benim yerime insanlar ile savaşarak bana destek oluyordu. Tabi çocuk doktorumuza düzenli olarak gittiğimiz kontollerde beni fazla hassas anne buluyor herşey yolunda erkek bebek gazı çok olur diyerek geri yolluyordu. Sonrasında kuzenimin tavsiyesi ile başka bir çocuk doktoruna daha gittik. Oğlum 1,5 aylıktı. Ben normal doğum yapmıştım ancak doğum esnasında gücüm kalmayınca vakumla müdahale olmuştu. Bu doktor bu detaya takıldı ve oğlumun başında bir yana doğru kayma vardı. Ve biz yeni birşey ile daha tanışıyorduk: Tortikolis (Eğri boyun) Eğer tedavi olmazsa boynunun eğri kalacağı ameliyatın bile çözüm olamayacağı belirtiliyordu. Ben bir yandan araştırıyor, bir yandan deli gibi ağlıyordum. Sonra bu iş için Acıbadem’de bir profesöre gittik, kendisi yurtdışındaydı yardımcısı bize baktı ve hiç unutmayacağım birşey oğlumun konakları gözüne kadar inmişti. Bu çocuğu da bir ara yıkayın diye dalga geçmişti benimle. O günü hastanedeki tüm doktorlara oğlumu göstererek geçirdik ve ama bir sonuç alamadık. Daha sonra eşimin ortopedist bir arkadaşı şehir dışından bize gelmişti onunla biraz daha rahatladık. Bazı egzersizler ile boyundaki sıkıntı geçmişti. Ben o ara oğlumun emmemesini boynunda ağrı olabileceğine yordum. Ta ki Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler kitabını okuyana kadar. Belli ki oğlumda reflü vardı ama bana kimse inanmıyordu doktorlar bile. Teşhisi zor olur her bebekte olur geçer diye geçiştiriliyordum. 6.ayına gelince çocuk doktorumuzu değiştirdik, en azından beni dinleyen anlayan anne olan yeni bir doktor ile sürece başladık…

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
NE: 6.ayda yoğurt ile teşhis koyulmuştu, doktorumuz ile telefonda görüştük, şehir dışındaydık bayram tatili nedeniyle. Sonra gelince muayene olmaya gittiğimizde genel anlamda detayları öğrendik, ben de bir yandan araştırmalar yapıyordum. Doktorumuz bana diyetten bahsetmemişti. Sadece oğluma süt ve yumurta içeren ürünleri vermemi söyledi. 9.ayda genel tarama testleri yaparken bunlara da bakacağımızı söyledi. Bir arkadaşımın oğlunda da varmış alerji, ilk onu aramıştım o da bana Fügen Hocadan bahsetmişti, pregomin mamadan bu sürecin zorluğundan diyet yapmam gerektiğinden. Onun sütü 3 aylıkken diyet ile kesilmişti ve o sadece pregomin ile beslemişti. Ben diyetimi yavaş yavaş oturtabilmiştim kendimce çabalıyordum. Bu arada doktor arıyordum ve tavsiye ile Yeditepe Üniversite Hastanesine gittik. Egzemamız kötü boyuttaydı artık uzman gerekiyordu. Egzema için ilaçlar, kremler ile yeniden yapılacak yoğurt denemesi ile oradan ayrıldık. Ve evde yoğurt denememiz kabustu. Oğlum deli gibi kustu gözü kan çanağına döndü çok kötü bir gündü. Benim yolum alerjili anneler ile kesişince hayatımız daha düzene girdi. Şimdi de Fügen Hocam ile yolumuza devam ediyoruz reflü tedavimiz onun kontrolünde, alerjimiz yeni testlere göre artış göstermiş ama emin ellerdeyiz o önemli…

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
NE: Bu süreçte beni zorlayan çok şey oldu.Herşeyden önce oğlum beni hiç emmek istemedi ancak gece uykulu iken zar zor azıcık emiyordu. Gündüz ne yapsam da asla emmiyordu. 4 ay zar zor ağlaya sızlaya emzirmeye ya da sağıp kaşıkla vermeye çalıştık. Biberona alışırsa emmez diye zorla emzirmeye çalıştım. Ama baktım o da ben de yorulduk pes ettim ve sağmaya başladım. 14 ay sağarak verdim ama günden güne azalan sütüm artık 18.ayda tamamen bitti. Ek gıda süreci zorladı benim süt alerjisi sandığım oğlumda aslında çoklu besin alerjisi varmış. Ne versek dokunuyordu. Çok zor pişiklerle ile uğraştık hala da yeni birşey denesek ve dokunsa pişik 10 günden önce geçmiyor.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
NE: Bu süreçte en büyük destekçim canım annem oldu. O olmaysaydı bu süreci çok daha zor ve çok daha yıpratıcı atlatırdım. Çok güçlü, çok sabırlı ve çok ama çok iyi bir annem var. Allah onu başımdan eksik etmesin.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
NE: Zamanı geri çevirme şansım olsaydı sütümü daha sık sağar, daha çok biriktirirdim. Besinleri sakin sakin bir liste tutarak, tüm tepkileri yazarak denerdim ve emin adımlar ile giderdim. Bana yol gösterek bir doktor ile daha erken bu yola çıkar, beni tatmin etmeyen doktor ile boşa zaman harcamazdım. Ve sizin gibi harika anneler ile daha erken tanışabilmeyi isterdim.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
NE: Oğlum alerjisini tam olarak anlayacak yaşta değil ama yine de anlatmaya çalışıyorum. Ben de onunla 1 yıl diyet yaptığım için menümüz ona uygundu genelde. Onun yediğinden yerdim ben de. Ama şimdi de ona alternatif yapmaya çalışıyorum. Mutlaka masada onunla ortak yiyeceğimiz bir besin oluyor. Çok ağlar çok ısrar ederse bu acı dediğimiz de oluyor bazen ama mümkün mertebe onu biraz daha büyüyünce yiyebileceğini kendimce anlatıyorum.

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
NE: Alerji ile yeni taşınan bir anne için en önemli şey ona iyi yol gösteren bir doktor ve bu yolda da emin adımlarla sakince yürüyebilmek için büyük sabır. Alerji gerçekten de sabır işi. Ama alerjiye ilişkin ne öğrenebiliyorlar ise öğrensinler bilginin sonu yok. Küçücük bir bilgi bazen tüm hayatı bile değiştirebiliyor.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
NE: Ne yazıkki alerjinin sadece kaşıntıdan ibaret olduğunu düşünen bir toplumuz. Devletin de bu konuda hiçbir çabası yok. Anne sütünün önemini anlatan ne güzel reklamlar oluyor. Arada da böylesi sağlık bakanlığı imzası taşıyan tanıtımlar olsa, az da olsa insanların aklında birşeyler kalsa. İlla öğrenmek için yaşamak gerekiyor. Bazen öyle insanlar oluyor ki siz de yaşayın da görün bile dedirtiyorlar bana. Alerji çok hassas bir durum en azından kiminde bu durumda yaşanılacak ağır tabloların bir şekilde topluma öğretilmesi gerek. Ve en önemlisi çocuk doktorları. Ben özel ve adıyla ün yapmış bir hastaneye gitmeme rağmen çocuk doktorumuz bize asla birşey anlatmadı. O kadar tepkilere sıkıntılara rağmen. İlk olarak çocuk doktorlarından başlanabilir. Aşılar gibi tanıtım broşürleri olabilir. Bu işe biz annelerin el atması gerek 🙂

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
NE: Ben bu yolda yürürken bana destek olan tüm annelere teşekkür ediyorum. Umarım ben de bir şekilde birilerine yardımcı olabiliyorumdur. Tek isteğim tüm kuzuların alerjisiz yarınlara varabilmeleri…Herkese sonsuz sevgiler…

image

Kenar

Sevil ve Ali Fuat Çiçek’in Hikayesi

imageAlerjik çocuk sahibi annelere hep söylüyorum, her gittiğiniz ortamda yaşadıklarınızı anlatın. Bu, hem toplumda farkındalık yaratmak adına çok faydalı, hem de bazen size süpriz arkadaşlıklar getirebiliyor. Nitekim Sevgili Sevil Çiçek benim bir komşumun iş yerinden arkadaşı. Sevil iş yerinde yaşadıklarını anlatırken komşum ona benden bahsedip bizi tanıştırdı. İyi ki de tanıştırdı…Bu uzun ama her satırı nasihat dolu hikaye, eminim alerji ile yeni tanışan ailelere çok ışık tutacak.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
: İsmim Sevil Çiçek. 33 yaşındayım, İstanbul’da yaşıyorum, özel bir bankanın Mali İşler Bölümünde çalışıyorum. 29 yaşımda evlendim, 31 yaşımda hamile kaldım. 9 ay boyunca tüm kurallara uydum, yemem gerekeni yedim, yememem gerekene yaklaşmadım bile, düzenli yürüdüm. Genel olarak kuralcı bir yapım olduğum için, tüm kuralları uygulamak kendimi mutlu hissetmeme sebep oluyordu. Gerçekten de stresten uzak, çok huzurlu ve mutlu bir hamilelik yaşadım.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
: Bir oğlum var, adı Ali Fuat, 17 aylık.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
: Oğlum Nisan doğumlu. Doğunca hemen kuzenimin çocuklarının doktoru olan iyi bir profesöre götürmeye başladım onu. Ali Fuat ilk günden beri çok kusuyordu, bazen peynirimsi, bazen de su gibi ve çok. Üstümüz başımız batıyordu, o da bizler de günde kaç kıyafet değiştiriyorduk bilmem. Doktorumuza sorduğumuzda “kilo alımı ve gelişimi gayet normal, kesinlikle bir sorun yok, fazlasını çıkarıyordur” dedi.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
: 3 aylıkken annem “bu çocuğun kakası normal değil, doktora gidelim” dedi. Açıkçası bir şey çıkacağını düşünmedim ama gittik. Doktora kakayı tarif ettik, “çocuğun bezini değiştirdikten sonra elinizi yıkamıyor musunuz yoksa, mikrop mu kaptı çocuk” diye azarladı beni. Gaita ve başka bazı testler istedi. Elimizde tüp Ali Fuat’ın kaka yapmasını bekledik. Testler temiz çıktı. Sonra başka testler istedi, onlar da temiz çıkınca telefonda “süt alerjisi olabileceğini, çocuk gastroloğu olan Enver Mahir Gülcan’ın görmesini” söyledi. Hemen ertesi güne randevumuzu aldık, heyecanla gittik. Bir yandan da “süt alerjisi ne ki, emziremeyecek miyim şimdi” diye korkuyordum. O kadar bilgisizim bu konuda yani. Enver Bey çok güzel karşıladı bizi. Tam o sırada oğlum gene kaka yapmıştı. Bir süredir sık sık ve dolu dolu kaka yapıyordu, paçalarından aşağı akıyor, her taraf batıyordu. Ama annemin kakayı normal bulmamasındaki sebep “kakadaki sümüksülüktü”. Enver Bey baktı ve “süt alerjisi” dedi. Bizi tebrik etti, daha başında kakanın normal olmadığını fark ettiğimiz için. Kan testi istedi. Sonucuna göre süt ürünü diyeti uygulayacağız dedi. Bu diyeti 6 ay yaparsak gelecekteki hayatında süt ürünü tüketmesinde sorun olmayacağını belirtti. Ben “fark etmeseydik, süt ürünü tüketemeyecek miydi” dedim. “mutlaka kendisini fark ettirecekti, kakadan kan gelecekti” dedi. Kafamızda soru işaretleri çıktık oradan. Testlerin sonucunu aldığımda aradım kendisini, süt ve yumurta alerjisinin negatif çıktığını ama alerji değerimizin yüksek olması sebebi ile 15 gün süt ve yumurta ürünleri yemeyerek diyet yapmam gerektiğini söyledi. Peynir ve yoğurt da mı, dedim. Tabi ki dedi, içinde süt ürünü olan baklava, börek, herşey, dedi. Aklıma hemen sabah kahvaltı yaparken masada olan Nutella kavanozu geldi. Keşke yeseydim dedim…

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
: 15 gün kendimce çok dikkat ettim ve kakadaki sümüksülük epey azaldı ama tamamen geçmedi. 15 günün sonunda bana söylediği gibi Enver Bey’i aradım. Ama bir yandan da düşünüyorum tabi. “tam geçmedi, çok dikkat ediyorum ama pilava ya da yemeklere konulan azıcık tereyağında sorun yoktur, değil mi, onları yiyorum” dedim, “hayır hayır, tamamen dikkat edeceksiniz. Bir 15 gün daha devam edelim, dedi, düzelmezse ek diyet vereceğini belirtti. “6 ay sonunda kesin geçecek mi” dedim. “doğru diyet yaparsanız %95 çocukta geçiyor. Sadece %5 çocukta geçmiyor” dedi. 15 gün daha diyet yaptım, sümüksülük tamamen bitti, çok mutluydum. Sadece 6 ay diyet yapacaktım. Ama 6 ay gözüme nasıl uzun geliyordu anlatamam. Benim gibi peynir ve yoğurt delisi birisi için peynir yememek!! O dönemler çocuğum için hiç üzülmüyordum. Çünkü iyi doktorlara gidiyordum ve “6 ay sonra geçecekti”. O dönem sadece kendi yiyemememe üzülüyordum. Bizi nelerin beklediğini bilmiyordum!
Bu arada yazın başından beri oğlumun tüm boynu kıpkırmızı isilikti. Çocuk doktorumuz bazı ilaçlar vermişti ama hiç etki etmemişti. Sonunda da paylamıştı gene bizi “siz de çocuğu niçin sıcağa maruz bırakıyorsunuz, klimayı açsanıza” diye.. Hadi bizim aklımıza gelmiyor, onun nasıl aklına gelmiyor, süt alerjisi olan bir çocukta başka alerjiler de olabileceği! Zaten ileriki dönemde diyetimden et kesilince “olur mu öyle şey, bu çocuk nasıl beslenecek, et yok süt-peynir yok” diyen, 5.ayda az kilo almış diye gayet toplu olan çocuğumu ek gıdaya başlatmak isteyen bu doktora devam etmeme kararı alacaktık..
Kakamız normal, mutluyuz, tek sıkıntım peynir ve çikolata yiyememek!
Bayram oldu, baklavalar börekler… Kardeşim evlendi baklavalar börekler… Sonunda dayanamadım, kakamız düzeleli olmuştu epey, insanlara uydum, 1 tanecik baklavadan ne olur ki deyip bir dilim baklava (ama ev yapımı, iyi tereyağı kullanılmış, yani en tehlikelisi) yiyiverdim. Sonuç sümüksü kaka! Sonuç pişmanlık! Enver Bey’i aradım, durumu anlattım, “bunu nasıl yaparsınız” dedi sert bir ses tonu ile. Savunmaya geçtim tabi ki, “aslında çok kuralcı biriyimdir, nasıl oldu bilmiyorum” dedim. “Hiç belli olmuyor” diye kinayeli konuştu. Nasıl kırıcı bir durum. Çocuğun için mi üzülesin, yaptığın diyetin çöpe gittiğine mi üzülesin (çünkü kaka düzeldikten sonra 6 ay diyet demişti ve benim 6 ay gene başa sarmıştı), kötü anne olarak hissetmeye mi üzülesin…
Bu defa sıkı diyete rağmen kakanın düzelmesi 1 ayı buldu. Akıl almıyor. Sadece 1 dilim baklava. Bunları anlatıyorum. Çünkü doktorlar işin ciddiyetini anlatmıyorlar, bunun için vakit harcamıyorlar diye düşünüyorum. Tamam yemeyeceksin diyorlar ama alerjinin vücuda alerjen gıdanın 1 gramının bile girmesi ile tekrardan hortlayacağını, sonuçlarını, astımı ve başka hastalıkları tetiklediğini anlatmıyorlar.
Baklavadan sonraki iyileşmesinin geç olmasında sadece bir dilim baklavanın suçu yok belki de. Çünkü bu dönemde işe başladım ve ahçıbaşı ile konuşup durumumu anlattım, zengin bir yemekhanemiz var, yememem gerekenleri sıraladı bana. Döner, ızgara tavuk, sulu yemeklerden yiyebilirmişim. Pide ve çorbalardan yememeliymişim. Yemeklere hep Ayçiçek yağı koyuyorlarmış. Yaşayarak şunları öğrendim: döner süte yatırılırmış! Tavuk ızgaraya bilmem kaç kiloya azıcık süt koyuyorlarmış! Paketli İstanbul Halk ekmekte peynir altı suyu varmış! Başladım yemeğimi her gün evden getirmeye, yemekhaneden sadece bol salata ve patates kızartması almaya. Sonbahar-kış… Bir sıcak çorba istiyor insan.. Tüm yemeklerin önünden geçerken, tepsilerine türlü yemekler almış insanlarla aynı masaya oturup soğuk yemeğini yemek nasıl zor bir durum. Hele de benim gibi iştahlı biri için. Ama şükür ki bu son atakla çocuğumun kakası düzeldi. Geri kalanı boş.
Bu arada aylardan Ekimi gösterdiği halde Ali Fuat’ın boynundaki kızarıklık tamamen geçmedi. Ben de onu bir çocuk alerji doktoruna götürdüm. Tavsiye üzerine Doç.Dr.Akgül Akpınarlı’yı buldum. Kendisi hem çocukları çok seviyor, özel ilgileniyor, çok hassas davranıyor, hem de annenin psikolojisine de değer veriyor.
Et ürünlerinin de alerjen olabileceğini söyledi, deri testi istedi. Gerçekten de et ürünlerine, domates, ceviz ve çileğe alerjisi çıktı. Bense doğumdan beri avuç avuç ceviz-badem-fındık yiyordum. Domates ve cevizi kesince oğlumun da kusma sorunu tamamen geçti. Bir kusma defteri yapmamızı istedi Akgül Hanım. Miktar, kıvam ve saat (yemekten sonra vs) diye not aldık. Defteri çok kısa bir süre tuttuk, çünkü çok kısa sürede kusma sorunu bitti. Ancak, bütün bu kesilenlere rağmen boyundaki kızarıklık çok azalsa da minicik bir kızarıklık kaldı, tamamen geçmedi. Akgül Hanım, bunun bir süreç olduğunu, takip etmemiz gerektiğini söyledi. Egzamanın %95 gıda alerjisi ile başladığını ama geçmesinin çok zaman aldığını belirtti. Bu arada ek gıdaya geçtik. Havuç’la başladık, daha ilk gün azıcık verdikten sonra oğlumun göğsü isilik döktü. Hemen kestik. Sonra elma ve armuta başladık tek tek. Dokunmadı önce. Ama bir zaman sonra suratının kenarında kızarıklık çıktı ve kestik elmayı da armutu da. Sonra pirinci denedik, sonra da patatesi. Fakat birkaç gün sonra çocuğun yüzü aslan suratı gibi oldu. Moralim çok bozuldu, kaşıyıp yüzünü kanatıyor, uykusu bölünüyordu. Moralimin çok bozuk olduğu bir günde, iş arkadaşım, arkadaşı olan Özlem Ceylan ile telefonda konuşturdu beni. Ondan çok tiyolar aldım. Açıksası bu konuşmada Efe’nin üzüme ve ayçiçek yağına bile alerjisi olduğunu öğrendiğimde “yok ya, bizim o kadar değildir” dedim. Ama çaresizim, acaba Akgül Hanım çok mu abartıyor, başka bir şey var da o mu bulamıyor, diye düşünüyorum. Özlem bana Prof.Dr.Fügen Çullu’yu önerdi, çok iyi bir doktor olduğunu söyledi. Hemen randevu aldım. Özlem’in bana verdiği en büyük tiyo bir defter tutarak en ince ayrıntısına kadar herşeyi yazmak oldu. Bu arada yaptığım en büyük hata da sanırım Fügen Hoca’dan randevu aldım diye Ali Fuat’ın kötü gidişatından Akgül Hanım’ı haberdar etmemek oldu. Fügen Hoca’ya gittiğimizde çocuğumun yüzü ve boynu çok kötüydü. Fügen Hoca’ya durumu özetleyip defteri gösterdim. Gözlerini bana dikip “Bu defteri doktorunuz gördü mü” dedi, “hayır” dedim. “hm” dedi. “Size inanamıyorum, lohusa şerbeti mi? Hem de bardak bardak. Bu çok alerjen bir şey. Peki anzer otu ne? Anzer yaylasının otu mu? Ada çayı? Bal? Bunlar hep çok alerjen. Hayır hiçbir içecek içmenizi istemiyorum. Bal istemiyorum.” deyip tek tek yediklerimin üzerinden geçip üzerlerini çizdi. Elimde azıcık sebze ve meyve ama umut ile geri döndük eve. Ben hep yediğim sebze meyvalara takılmış, kış ve vitamin alamıyorum, hasta olmayayım, doğal besleneyim diye bitki çaylarına yüklenmiştim. Diğer taraftan baharatları da çok kullandığımı anladım. Fügen Hoca tedbir nedeni ile Ali Fuat’ın yediği tüm ek gıdayı kesti. Zaten sadece pirinç ve patates yiyordu. 2 hafta sadece anne sütü ile besleyecektim, bir de pregomin/neocate. Ama Ali Fuat ne yaptıysak da bu kötü kokulu mamayı yemeyi kabul etmedi. Zor bir süreç. İştesiniz. Anneniz arıyor. “Bu çocuk doymuyor kızım, uyku uyuyamıyor çocuk açlıktan, sürekli ağlıyor” diyor. Gelin de konsantre olun. Hatırlamak bile istemediğim dönemler. Kaşınmaktan da uyuyamıyor zaten..
2 hafta sonra Fügen Hoca bizi gördüğünde, ben de onun yüz ifadesini gördüğümde hayal kırıklığı yaşadım. “ben daha ne keseyim senin diyetinden” dedi. Başka şeyler de kesti sadece karnabahar, pırasa, makarna, zeytin ve ayva kaldı elimde. Ali Fuat’ı gerekirse aç bırakıp pregomin ya da neocate’e alıştırmamı istedi. Çocuğumu 11 saat aç bıraktım. Hayır, o mamayı yemeyi kesinlikle kabul etmiyordu, evde kalabalıktık, şaklabanlıklar yaptık, zorladık, ağzını açmaya çalıştık, her defasında katıla katıla ağladı. Bana “bana niçin süt vermiyorsun” gibi bakıp iç çekiyordu. Eşim işteydi, inanmadı anlattıklarıma. Gelip de deneyip oğlumuzun nasıl çığlık çığlığa ağladığını görünce o da vazgeçti. Bu arada ben Fügen Hoca’nın asistanını aşıp kendisine bir türlü ulaşamıyordum. 11 saat sonunda ulaştığımda “şimdi emzirin, yarın tekrar deneyin” dedi. Bu tecrübeden sonra, Fügen Hoca’nın iyi bir doktor olduğunu, ama bizim alerjimizin de ilgi ve zaman gerektirdiğini düşünüp eşimle birlikte Akgül Hanım’a devam etme kararı aldık. Demek ki bu işin yolu buydu. Diyetten çıkarmak ve diyete eklemek. Gerekirse ara ara Fügen Hoca’ya gidilip fikir alınabilirdi.
Akgül Hanım’a gidince başka bir doktora gittiğimizi söyleyemedim. İnternetten araştırıp tüm alerjenleri diyetimden çıkardığımı söyledim. O da bana “bu işler doktorsuz olmaz, bana gelmek zorunda değilsiniz, ama internetle olmaz, muhakkak bir alerji doktoru ile devam etmeniz gerekirdi” diye sitem etti. “Madem diyetinizden bunları çıkarmışsınız, o zaman böyle devam edelim, tek tek diyete ekleyelim” dedi. Ali Fuat’a pirinç unu denedik, çocuğum doyduğu için ağlamaları ve huysuzluğu geçti, Fügen Hoca’nın şok diyeti de zamanla etkisini gösterdi ve Ali Fuat’ın kızarıklıkları tamamen geçti. Bu nedenle gece uykuları da düzeldi. İki doktoruma da minnet borçluyum. Ali Fuat’a ne kadar çabaladıysak da mamaları yediremedik ve sonunda bu beyhude çabadan vazgeçtik.

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
: Beni zorlayan birkaç etken var. Birincisi, oğlumun gıdalara tepki verme süresinin uzun olması, tam olarak hangi gıdaya alerjisinin olduğunu tespit etmenin zor olması oldu.
İkincisi, sosyal hayattan kopmak oldu. Bir iki sebze ile ve genel kullanımın aksine biber salçalı ve zeytinyağlı yemek tüketince dışarıda yemek yemek pek mümkün olmuyor. Gittiğiniz çoğu yerlerde insanlar size birşey yapmak istiyorlar ancak diğerleri çeşit çeşit yemekler yerken, siz haftalardır aylardır yediğiniz aynı yemekten lezzet alamıyorsunuz ve ev sahibine “benim için bunu yaptınız, elinize sağlık” diyemiyorsunuz, değişik bir duygu. Hiç düşünülmeyip aç kaldığınızda bu da üzücü oluyor. Kimse ile sabah kahvaltısına, hamburgerciye ya da kebapçıya gidemiyorsunuz, hiçbir yere gidemiyorsunuz, simit bile yasak. Birkaç denemem oldu, sonunda bu şekilde daha çok zorlandığımı, kimsenin onlarla olmak için nasıl bir fedakarlık yaptığımı anlamadıklarını farkettiğimde kendimi geri çektim. Gene de sonuçta bir de evin içi var, eşiniz var, çocuğunuza bakan anneler var, kimseyi mahrum etmek istemiyorsunuz.
Üçüncü etken yakın çevremde (gerek geniş aile, gerek iş hayatı) “emzirmeyi bırak, sana da yazık, bir anda yıkılırsın vitaminsizlikten/kalsiyumsuzluktan, alacağını aldı o, belki de senin sütün alerji yapıyordur ona, Anadolu’da anne sütü dokundu diye bir tabir var, olur mu öyle şey, bulamıyorlar ne olduğunu uyduruyorlar” türünden cümleler ya da benim yanımda oğluma hitaben “ah yavrum, birşey de yiyemiyor. Ee Sevil nasıl beslenecekmiş, nereden alacak kalsiyumu, ne olacak bunun sonu” türünde acıyıcı cümleler beni çok yordu. Bazen anlatmaya çalıştım, başaramayınca bazen tersledim, sinirlendim, üzüldüm…

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
: Çocuğuma iki annem bakıyor. Çok şanslıyım ki başından beri hiç karşı çıkmadılar, destek oldular, doktorlar ne dediyse, yapılması gereken ne ise onu yaptılar, gözüm hiç arkada kalmadı. Annem benim mutluluğum için sodadan bile kek yaptı, elindeki kurabiye tariflerini uydurdu, ayvayı şekerli suya bastı tatlı yaptı. Anne gibisi yok, hem torununu hem evladını düşünüyor. Eşim de bazen benim pipirikli davrandığımı ve abarttığımı düşünse de (zaten abartmadığımı çocuğun vücudu tepki vererek gösterdiği için) alerji konusunda hep yanımda oldu. Babam ve kardeşlerimiz de en büyük manevi destekçilerimiz oldular. Çok şanslı olduğumu düşünüyorum.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
: Ali Fuat üç aylıkken, sütüm çoğalsın diye içtiğim sütleri içmez, Ali Fuat 1 yaşında olana kadar alerjenleri minimum tüketirdim. Bir anne ile tanıştım, 1 yaşında çocuğu vardı. Onun çocuk doktoru ilk bir sene süt, yumurta az tüketilecek, domates, çilek, kuruyemiş, patlıcan gibi gıdalar da hiç tüketilmeyecek. Alerji olursa neyden olduğunu bulmak zor olur demiş. Bilemiyorum bu kadarı da doğru mu ama şu anki psikolojimle ikinci çocuğumda (inşallah) böyle yaparım gibi geliyor.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
: Benim çocuğum henüz 17 aylık ve şimdi şimdi her gördüğünü istemeye başladı. Bazen konuyu çeviriyorum bazen de onun yiyebileceklerini masanın ondan tarafına koyup diğerlerini daha geriye itiyorum. Özlem Ceylan’ın uyguladığı yolu çok doğru buluyorum, çünkü ne zamana kadar ve ne düzeyde alerji ile yaşayacağımızı bilmiyoruz, kendisini korumayı öğrenmesi gerek, ancak bunu anlatmak hiç de kolay birşey değil, gerekirse pedagog desteği almayı düşünüyorum.

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
: Alerjik çocukların anneleri toplantısında Fügen Hoca’yla yapılmış bir röportajı izlemiştik. Kendisi orada hamilelikte tüketilen süt ürünlerinde sorun olmadığını ancak doğumdan sonra tüketilen süt ürünlerinin bebeğin bünyesinin güçlü olmaması nedeni ile bebekteki alerjiyi tetiklediğini, bu nedenle bu tür alerjik ürünleri tüketirken yavaş yavaş miktarı artırarak tüketmenin daha doğru olduğunu söylemişti. Ben de alerji ile tanışan yeni annelere bunu öneririm.
Bir de Akgül Hanım’ın hep söylediği bir şey. Çocuğunuzu en iyi kendiniz gözlemler, kendiniz bilirsiniz. Siz orada hala bir sorun olduğunu düşünüyorsanız sorun vardır. Ali Fuat’ın özellikle yüzünde ve boynunda alerji olması benim aklıma takıldı, niçin vücudunda yok da suratı aslan suratı gibi oldu diye diye sonunda emzikten şüphelendim, kauçuk emzik kullanıyorduk. Araştırdığımda bu emziklerin 2 aydan daha fazla kullanılmamaları gerektiğini, aksi taktirde içindeki maddenin deforme olarak alerji yapabileceğini öğrendim. (mağazaya gidip emziğin paketinde bu bilgi var mı diye baktım, hayır yoktu) Emzikleri silikon yaptım, oyuncakları kaldırdım o dönem çünkü 9 aylıktı ve dişleri nedeni ile oyuncakları sürekli ağzına götürüyordu. Ek olarak kauçuğun içinde olan bir maddenin bazı gıdalarda da olduğu, bu nedenle de alerjisi olanın onları da yememesi gerektiğini öğrendim. Lateks alerjisi diye geçiyor. Bu gıdalar içinde bizim şimdiye kadar tepki verdiğimiz elma, armut, patates ve havuç da vardı. Hala bir şey deneyeceğim zaman elimdeki bu tabloya bakar, onları denememeye çalışırım. Sonradan yaptırdığımız deri testi de benim şüphemi doğruladı, kauçuğa alerjisi çıkmasa da elma, havuç, bezelyeye ciddi alerjisi çıktı ve testleri yaptırmak için gittiğim devlet hastanesindeki doktor “bunlara lateks grubu denir” dedi.
Annelere bir önerim de muhakkak defter tutsunlar, miktarına ve yemeğin içine giren baharata kadar not alsınlar ve doktorları ile paylaşsınlar.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
: Öncelikle, bir kamu spotu serisi yayınlanmalı. Nasıl ilk 6 ay anne sütü için teşvik eden kamu spotu var, bunun gibi. Özellikle yeni anneler bilinçlendirilmeli ki hastalık ilerlemeden tedavisi başlansın. Diğer bir kamu spotu ise insanların tanımadıkları çocuklara annelerine sormadan gıda vermesinin yanlış olduğuna ve sonuçlarına dair olmalı.

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
: Alerji zorlu bir süreç. Hastalık desek (anafilaksi riski olan çocukları hariç tutuyorum bu noktada) lösemi, organ yetmezliği, özürlülük gibi durumlar yanında “hastalık” demek biraz edepsizlik olur diye düşünüyorum.
Özlem’in Ali Fuat çok kabardığında bana söylediği birşey vardı: “Sevil en zorlu kısımdasınız, neyin dokunduğunu bulduktan sonra hayat daha kolay olacak”. Buradan kendisine desteği ve yardımları için ayrıca teşekkür ediyorum. Bizim sürecimiz çok yavaş ilerlediği için, bir deneyip bir kızarıklıklar geçsin diye beklediğimiz için, henüz tam olarak ne dokunuyor ne dokunmuyor bilemiyoruz. Ancak şükür ki çeşitlendirecek kadar bir şeyler yiyebiliyoruz oğlum da, ben de.
Ben şunu farkettim: Başımıza zor olaylar gelmeden önce yaşadığımız güzelliğin kıymetini bilmiyoruz. Toplantıda bizlerin “seçilmiş-özel” anneler olduğumuzdan bahsedilmişti. Bence de öyle. Bir sınıf düşünün ki bu sınıftakilere hayattan zevk almak öğretilecek. İşte biz bu sınıfa seçilmişiz. Çünkü insanlar yemekleri beğenmezken, o kadar çeşidin içinden seçemezken, bugün de bu mu var diye şımarıklık yaparken, siz yeni bir deneme yapıyorsunuz diye çok sevinebiliyorsunuz ya da şükür bunu yiyebiliyorum, diyebiliyorsunuz. Minicik şeyler sizi mutlu etmeye başlıyor, azla yetinmeyi öğreniyorsunuz, birçok dinin insana kazandırmaya çalıştığı erdemliliği zamanla elde etmeye başlıyorsunuz, çünkü artık fakirlik ya da hastalık nedeni ile yiyemeyen ya da savaş, salgın ve bir çok sebep nedeni ile sıkıntı çeken insanların halini anlamaya başlıyorsunuz, hasta bir çocuk duyduğunuzda daha duyarlı oluyorsunuz. Mesela bir simit yemeye başlamak sizi mutlu ediyor, sokağa çıkıp simit alabilmenin keyfini diğerleri alamıyor. Yumurta yok diye kek yapmaktan vazgeçmiyorsunuz mesela, üretiyorsunuz, insanlar inanmıyor o kekin yumurtasız sütsüz olabildiğine.
Benim hayat görüşümde, insanın başına bir hadise geliyorsa oradan öğrenmesi gereken bir şey vardır. İnsanı bir kayadan kopmuş bir parça kabul edersek, hayattaki olaylar onu törpüler ve ondan pürüzsüz güzel bir taş çıkarmayı hedefler. Tabi ki en kısa zamanda tüm çocuklarımızın sağlığına kavuşması için dua ediyorum, denemelerde başarısız olunca tüm anneler gibi ben de kırılıp üzülüyorum ama sonra oturup “neden” dediğimde gülümsüyorum. Biliyorum ki bu yol bana birşeyler katmayacak olsaydı, seçilen ben olmazdım. Şu an çok zorlansam da yolculuk sonunda benim de, çocuğumun da daha güçlü ve güzelleşmiş birer insan olacağımıza inanıyorum. Ve tüm annelere sevgilerimi yolluyorum…

image

Alerji Belirtileri Nelerdir?

DERİ

Ürtiker (kurdeşen), egzema (atopik dermatit), vücudun çeşitli bölgelerinde döküntü ve isilik tarzı kızarıklık, alacalı cilt görünümü, kaşıntı, kulak arkası kabuklanma, kafada konak tarzı kabuklanma, ciltte kuruluk ve pullanma, yanaklarda kızarıklık, göz, burun ve kulaklarda kaşınma, göz altı morlukları, gözlerde kızarıklık ve sulanma, göz altında ve kapaklarında şişme(anjiyoödem), alerjik göz nezlesi (konjonktivit)

image image image

image

SOLUNUM YOLLARI
Burun etlerinde şişme/tıkanıklık, şeffaf burun akıntısı, geniz akıntısı, sık hapşurma, alerjik rinit(alerjik nezle), astım, bronşit, tekrarlayan solunum yolları enfeksiyonları, tekrarlayan orta kulak iltihabı ve bademcik iltihabı, zatürre, sinüzit, hırıltılı/hışıltılı nefes, sık öksürük, nefes darlığı, ses kısılması veya kalınlaşması, havlama tarzı kuru öksürük, krup, geniz eti büyümesi, gece horlama, uyku apnesi

image image

SİNDİRİM SİSTEMİ
Mukuslu/ kanlı / köpüklü kaka (Bakınız “Kaka örnekleri” dosyası), cıvık ve kötü kokulu kaka, ishal, sık dışkılama, sert/topaklanan kaka, kabızlık, karın ağrısı, gaz sancısı, kolik, pişik, makat etrafında hare şeklinde kızarıklık ve pütürlenme/sivilcelenme, makatta çatlak, kakada gizli kan veya kalprotektin saptanması, mide bulantısı, fışkırır tarzda kusma, reflü ve gizli reflü belirtileri (Bakınız “Alerji Kökenli Reflü” dosyası)
Not: Sadece ağızdan alınan besin, ilaç ve katkı maddeleri gibi alerjenler sindirim sistemi üzerinde etki gösterir. Polen, ev akarı, ev tozu, küf mantarı, sigara dumanı vb. gibi diğer alerjenler sindirim sistemi kaynaklı tepki göstermez. Yani mukuslu kaka şikayetiniz varsa mutlaka ağızdan alınan alerjenler sorgulanmalıdır.

image image image

SİNİR SİSTEMİ
Hiperaktivite/dikkat eksikliği, agresyon/hırçınlık/saldırganlık, davranış bozuklukları, ince motor becerilerinde gelişim geriliği (kalem tutmak, yazı yazmak, makas tutmak, sınırlı boyama yapmak gibi), konuşma bozuklukları, depresyon, migren, insomnia(uykusuzluk), konsantrasyon eksikliği, dalgınlık/mahmurluk, hafızada zayıflama, zeka geriliği
Not: Besin alerjisi teşhisi koyulamaz veya çocuğun diyetinde kaçak olur ve uzun süre alerjen gıdaya maruz kalırsa sinir sistemi üzerindeki etkiler ortaya çıkar. Ancak bu etkiler kalıcı değildir, alerjen gıda kesildiğinde çocuk kısa süre içerisinde normale döner.

image image

DİĞER
Anjiyoödem (göz kapakları, ağız çevresi, genital bölge, el ve ayaklarda ödem), kulak çınlaması, kulaklarda dolgunluk hissi, baş dönmesi, özellikle uykuda aşırı terleme, sık uyanma, kilo alamama/gelişim geriliği, iştahsızlık, yemek seçme, ilerleyen yaşlarda şişmanlık, halsizlik, kas ve eklem ağrıları, sırt ve boyun ağrısı, sık ve ani idrar yapma ihtiyacı, asitli idrar yapma yani idrarın değdiği yeri yakması/pişik yapması, gece alt ıslatma, idrar tutamama, genital bölgede kaşıntı ve akıntı, tekrarlayan sistit (idrar yolları enfeksiyonu)

image image image

ANAFİLAKSİ
Anafilaksi kişinin alerjen ile temasından sonra, 5 dakika ile 2 saat içerisinde ani oluşan ciddi ve hayati tehlike taşıyan bir alerjik reaksiyondur. Belirtileri şu şekilde ortaya çıkar; Ürtiker, anjiyoödem, deride kızarma/kabarma(flushing), kaşıntı, dudaklarda, dilde ve boğazda şişme, seste kalınlaşma, boğazda tıkanma hissi, öksürük, hırıltılı nefes(wheezing), nefes darlığı, solunum yetmezliği, yutkunmada veya konuşmada güçlük çekmek, karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, ishal, kas spazmı, terleme, dışkı veya idrar kaçırma, kalp atışlarında düzensizlik, tansiyon ve nabızda düşme, hipotermi (vücut ısısında düşme), baş dönmesi, baş ağrısı, gözlerde kararma, bilinç kaybı ve tepkiler kontrol altına alınamazsa ölüm

Anafilakside unutulmaması gereken en önemli husus, reaksiyon gelişme hızı ne kadar fazla ise ölüm riski de o kadar yüksektir. Bu durumda çocuğa hemen adrenalin içeren Epipen oto enjektör uygulanmalıdır. (Bakınız “Epipen nasıl temin edilir“, “Epipen kullanma talimatı“, “Anafilaksi acil eylem planı“) Tepkiler hafiflemediği takdirde 10-15 dakika sonra ikinci bir Epipen uygulanabilir ancak enjektör kesin önleyici bir çözüm olmadığı için anında 112 aranıp Ambulans çağırılmalı ve çocuğun solunum desteği alması sağlanmalıdır. Bekleme süresinde çocuk düz bir zemine yatırılmalı, ayakları baş bölgesiden yukarıda kalacak şekilde yükseğe kaldırılmalı, olası kusma ve tıkanma ihtimaline karşı baş ve gövde yana çevirilmeli ve dilde şişme varsa parmak ile bastırılarak soluk borusunu kapatmasına engel olunmalıdır. Eğer kalp atışlarında düşme ile beraber hipotermi başladı ise vücüt ısısını korumak için çocuğun üzeri battaniye ile örtülmeli, sıcak bir ortamda tutulmalıdır. Hiç bir anafilatik şokun evde kendi kontrolünüzde geçirilebileceği düşünülmemelidir çünkü vücudu normal döngüsüne döndürmek için Epipen iğne yeterli olmayabilir. Bu durumda gereken diğer ilaçlar sadece bir sağlık ekibi tarafından uygulanabilir. Ağızdan alınan antihistaminikler daha geç kana karışacağı için şokun engellemesinde işe yaramaz.

image image image

Not: Dosyada bulunan bilgiler hiç bir çocuk üzerinde teşhis koymaya ve tedavi uygulamaya yeterli değildir. Sadece bilgilendirme maksadı ile paylaşılmış olup alerjik reaksiyon saptayan ailelerin en kısa sürede uzman bir hekime başvurması gerekir. Tepkileriniz daha çok sindirim sistemi kaynaklı ise bir Gastroenterolog, deri üzerinde ise Alerji uzmanı, solunum sistemi üzerinde ise Alerji ve Solunum Yolu Hastalıkları uzmanına başvurmanız daha hızlı sonuç almanızı sağlayacaktır.

Sonuçta her alerjili çocuğun tüm bu tepkileri göstereceği genellemesi yapılamaz. Alerjik bir çocuk bu tepkilerden sadece bir kaçını da gösterebilir. Alerji kişiye özeldir.

Kaynaklar:
-Dr.Theron Randolph ( Harvard Üniversitesi mezunu ünlü Alerji uzmanı, 1906-1995 )
-Dr.David Buscher (Dr.Randolph’un öğrencisi, halen Washington’da kendi kliniğinde görev yapıyor.)
-Dr.Doris Rapp “Is this your child? Discovering and Treating Unrecognized Allergies” kitabı
-Prof.Dr.Yonca Tabak’ın Çocuklar ve Alerji kitabı
-Prof.Dr.Esen Demir ve Prof.Dr.Haluk Çokuğraş’ın Alerji konulu makaleleri
-Prof.Dr.Özkan Karaman’ın Anafilaksi konulu makalesi
Alerji ile Yaşam Platformu üyelerinin bizzat çocuklarında tespit ettikleri belirtiler