Alerjik bir çocuk için doktor seçimi nasıl yapılmalı, muayenede nelere dikkat edilmeli?

image

Alerji deyince ister istemez toplum olarak gözümüzün önünde ilk canlanan; insanı kızartıp kabartıp hapşurtup gözlerini yaşartan geçici bir rahatsızlık oluyor. Oysa tıp ilerledikçe alerjinin ne kadar karmaşık bir yapıya sahip olduğu, sadece deri ve solunum yolu üzerinde değil sindirim hatta sinir sistemi üzerindeki etkileri ortaya çıktı. Ben de alerji ile büyüyen bir çocuk olduğum için oğlumla aramda sadece bir kuşak olmasına rağmen alerjiye bakış açısının ne kadar değiştiğini bizzat görebiliyorum. En azından sağlık sektörü çağımızın vebası olarak adlandırabileceğimiz bu hastalıktan artık daha sık bahseder oldu.

Bununla beraber uzmanlık alanları da birbirinden yavaş yavaş ayrılmaya, hekimlerimiz tepkilerin yoğunlaştığı bölgelere göre ihtisaslaşmaya başladı. Kendi deneyimlerimden yola çıkarak ilk kez 2 yıl önce fark edip dile getirdim bunu. Alerji ile mücadelede tepkilerin yoğunlaştığı bölgeye göre doktor seçmek hastaya gerçekten çok vakit kazandırıyor.

Bu bağlamda alerji tepkilerinizi çoğunlukla deri üzerinde gözlemliyorsanız bir Alerji Uzmanı‘na, derinin yanı sıra solunum yollarında gözlemliyorsanız Alerji ve Solunum Yolu Hastalıkları Uzmanı‘na, eğer ağırlıklı olarak sindirim sisteminde görüyorsanız yani reflü veya mukuslu/kanlı kaka gibi, o zaman bir Gastroenteroloğa başvurmanız daha sağlıklı olacaktır. Eğer alerjinizi Çocuk Doktorunuz ile takip ediyor ve sağlıklı bir yol izliyorsanız illa bir uzmana gitmek zorunda değilsiniz. Ancak diyette yol alamıyor, alerjik tepkilere karşı çeşitli denemelere rağmen sonuç alamıyorsanız tepkilerinize göre bir uzman hekim seçmeniz daha faydalı olabilir. Kısa bir süre içerisinde Alerji ile Yaşam Platformu‘nda çeşitli illerden doktor önerileri olan bir liste paylaşacağım. Takipte kalınız…

Kendinize uygun doktoru seçtiniz, gelelim ilk muayeneye. İlk muayene hem teşhisinizin koyulması hem de tedavinizin doğru başlaması adına çok önemlidir. Burada doktorun yaklaşımı kadar ailenin hikayeyi ne kadar doğru anlattığının da çok büyük önemi vardır. Bu nedenle muayene öncesi bazı hazırlıklar yapmak size hem vakit kazandıracak hem de herhangi bir atlamanın önüne geçecektir. Muayene öncesi bir özet çıkartarak, durumunuzu net bir şekilde ortaya koymanız gerekir.

Bu özet hikayenize eklemeniz gerekenler şu şekilde sıralanabilir;
– Ailedeki alerji veya otoimmün hastalık sahibi kişiler
– Bebeğin kısaca doğum hikayesi (Sezeryan/normal doğum, doğum kilosu/boyu, hemen doğum sonrası uygulanan işlemler-kuvöz, sarılık tedavisi, aşı tepkisi…gibi)
– Bebeğin doğum anından itibaren nasıl beslendiği (anne sütü, formüla takviyesi…gibi)
– Çocuğunuzda ilk alerji belirtilerini görmeye başladığınız tarih ve tepkilerin tanımı ( 2 aylıkken mukuslu kaka, 3 aylıkken sırtta ürtiker, 6 aylık ek gıdaya geçince kusma…gibi) Tepkilerin tam listesini görmek için bu linki tıklayabilirsiniz.
– Tepkileri fark ettikten sonra izlediğiniz yöntem (Kullandığınız ilaçlar, gittiğiniz doktorlar, yaptırdığınız testler…gibi)
– Eğer ek gıdaya başlandı ise hangi sıra ve hangi yöntemin uygulandığı (3 gün bekleme kuralı veya ilk yoğurt/karışık sebze çorbası ile başlamak gibi)
– Tepkilerin ne zaman ve hangi durumlarda arttığına dair ailenin gözlemleri (Patates yedikten 3 gün sonra, yanağına yoğurt deyer deymez, ocakta pişen yemeğin kokusunu soluyunca, dışarıda veya ev ortamında, sabah veya gece, yemekten hemen sonra…gibi)
– Mevcut durumdaki beslenme şekli (Sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemeği, ara öğün şeklinde bir liste yapılabilir. Kullandığı formüla markası ve günlük tüketim miktarı da eklenmelidir. Çocuğun tükettiği tüm yiyecek ve içeçekler belirtilmelidir. Çiğnediği sakız bile dahil! ) Eğer bebek anne sütü alıyorsa beslenme listesi anne için de ayrıca hazırlanmalıdır. Annenin tüm yiyip içtiği ve kullandığı ilaçlar listede yer almalıdır.
– Geçmişte uygulanan herhangi bir aşı veya ilaca karşı alerjik reaksiyon oluştu ise hangi ilaca/aşıya nasıl bir tepki verdiği
– Mevcut durumda yaşadığınız belirgin şikayetler, varsa kullandığınız ilaçlar

İlk muayenede doktorunuzun uygulayacağı fiziksel muayene çok önemlidir. Keza boğaz duvarındaki baloncuk şeklindeki kabarcıklar reflüyü, makat aralanınca görünen hare şeklindeki pütürlü pişik besin alerjisini, hırıltılı nefes ise solunum yollarında bir sıkıntı olduğunu işaret edebilir. Çocuğun bu muayene esnasında mümkün olduğunca sakin durması doktorunuzun daha sağlıklı gözlem yapmasına imkan sağlayacaktır. Bu nedenle önce annenin endişelerinden sıyrılıp mümkün olduğunca soğukkanlı durması gerekir, keza hiç bir çocuk annesinin huzursuz olduğu bir ortamda huzurlu olamaz. Anne mümkün olduğunca muayene boyunca çocukla konuşmalı, onu sakinleştirmek için yumuşak bir ses tonu kullanmalı, elini tutmalı, yanında durmalı ve endişelenecek bir şey olmadığını ona sözle değil hareketleri ile göstermelidir. Sık sık doktor ziyeretlerinde bulunan çocuklarda doktor fobisinin oluşması normaldir. Bu korkuyu yenmek için evde doktorculuk oynamak, onu doktor ekipmanlarını kullanmaya teşvik etmek, hekimlik mesleğini anlatan hikayeler okumak hatta uydurmak işe yarayacaktır. Muayene esnasında annenin yanında mutlaka baba, büyükanne veya bir aile yakını olmalıdır ki muayene bittiği an çocuğu odadan çıkartıp bekleme salonuna götürmek hem çocuğu rahatlatacak hem de annenin doktor ile daha sağlıklı bir iletişim kurmasını sağlayacaktır. Bebeğin muayene esnasında çok tok veya çok aç olmamasına dikkat ediniz. Keza aç olması huysuz olmasına, çok tok olması ise muayene esnasında kusmasına neden olabilir. Eğer mümkünse muayene saatini bebeğinizin uykusunu almış olduğu bir zamana denk getirirseniz daha huzurlu ve sakin olacaktır.

Muayenede yanınızda bulunması gerekenler de şu şekilde sıralanabilir:
– Muayene öncesi hazırladığınız özet hikayeniz
– Çocuğun veya emziren annenin beslenme listesi
– Kullandığı ilaçların dozunun da belirtildiği liste
– Tüm geçmiş test sonuçları (mümkünse tarih sırasına göre)
– Aşı karnesi, boy-kilo takip çizelgesi
– Çocuk için yedek kıyafet, emzik, biberon, mama, bez, ıslak mendil, oyuncak
– Çocuğun anne üzerine kusma ihtimali hesaba katılarak anne için yedek kıyafet
– Anne diyette ise ona uygun yiyecek
– Doktorun söylediklerini daha kapıdan çıkar çıkmaz unutabilceğiniz ihtimaline karşılık ses kaydı yapabilen bir cep telefonu (eğer sizin telefonunuzda böyle bir özellik yoksa bir yakınınızdan ödünç alabilirsiniz)

Muayene bitiminde doktorunuza uygulamanız gereken diyeti, beslenmenize ekleyip çıkarmanız gerekenleri, kullanmanız gereken ilaçları, dozunu ve ne şekilde kullanmanız gerektiğini (sabah-akşam, aç-tok, yemekle mi-yatmadan önce mi…gibi), bundan sonra izlemeniz gereken yöntemi, bir sonraki kontrol randevusunun ne zaman olacağını, acil durumlarda kendisine nasıl ulaşabileceğinizi, bu süreçte takvime göre uygulamanız gereken aşı varsa yaptırıp yaptırmamanız konusundaki görüşlerini sormayı ihmal etmeyiniz. Muayene sonrası kafanıza takılan veya net anlaşımayan bir nokta varsa kendisini arayıp mutlaka teyit alınız. Kendi varsayımınız veya başka bir kişinin tavsiyesi ile hareket etmeyiniz. Kontrol randevularınızı ve periyodik tahlillerinizi ihmal etmeyiniz.

Alerji ile Yaşam Platformu Kuruldu!

image

3 Aralık 2014 itibari ile facebook kapalı grup formatındaki Alerji ile Yaşam Platformu faaliyete geçti. Bu platform süt ve süt ürünleri, çoklu besin, polen, evakarı, hayvan tüyü, küf mantarı, metal, lateks, kozmetik, ilaç ve kimyasal koruyuculara karşı alerjisi olan bireylerin ve ailelerinin buluştuğu; fikir alışverişi ve dayanışmada bulunduğu bir ortamdır. Bu platformda alerji kökenli ürtiker, egzema, reflü, özofajit, kolit, astım, anafilaksi gibi durumlarda ailelerin yaşadığı tecrübeler paylaşılmaktadır.

Alerji ie mücadeleyi bir yaşam tarzı haline getirebilmek, özellikle küçük yaşta teşhisi koyulmuş çocuklarımızı daha sağlıklı şekilde yetiştirebilmek, çocuğundaki şikayetlerden yola çıkarak alerji şüphesi taşıyan ailelere yol gösterebilmek ve bu uzun soluklu yolculukta birbirimize destek olabilmek için yeni adresimiz Alerji ile Yaşam Platformu’dur. Amacımız sadece birbirimiz ile ortak bir platformda buluşmak değil, sesimizi daha geniş kitlelere duyurmak, kamuoyunun ilgisini bizlerin yaşadığı sıkıntılara çekmektir. Bu kapsamda ilerleyen günlerde farklı projelerimiz gerçekleşecek, gerek sağlık sektörüne, gerek gıda sektörüne, gerekse ilaç sektörüne bu dayanışmaya destek olmaları için çağrılarımız olacaktır.

Eğer sizler de alerji hastası iseniz veya bu konuda şüphe taşıyorsanız aramıza katılıp diğer ailelerin tecrübelerinden yararlanabilirsiniz.

Platforma üyelik için bu linki tıklayabilirsiniz.

Bekliyoruz…

Kenar

Nesrin ve Ömer Engürel’in Hikayesi

imageSevgili Nesrin Alpay Engürel ile o kadar uzun zamandır tanışıyoruz ki Ömer elimize doğmuş gibi hissediyorum. Minik Ömer’in her geçen gün iyileşen, her geçen gün mutlu sona bir adım daha yaklaşan hikayesini bizlerle paylaştığı için Nesrin Hanım’a tekrar teşekkür eder, hikayesinin bir çok anneye örnek olmasını dilerim.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
NE: Merhaba, ismim Nesrin Alpay Engürel, 34 yaşındayım. 14 yıldır sigorta şirketinde çalışıyorum. 3 yıllık evliyim.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
NE: 1 tane oğlum var, 10 gün sonra 20 aylık olacak 🙂 Adı Ömer.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
NE: Ömer’de ters giden birşeyler olduğu doğduğu andan itibaren belliydi. Hiç emmek istemedi. Normal doğum yapmıştım ama sütüm hemen gelmedi. Hemşirelerin sürekli odaya gelip süt gelsin diye yapılan masaja çabaya rağmen gelmedi. Öyle olunca da hastanede mama verdiler. Şimdiki aklım olsa asla verdirmez sağarak süt akışını sağlamalarını isterdim. Ertesi gün hastaneden çıkıp eve gelince serüven başlamıştı. Ömer sürekli ağlayan bir bebekti ters giden birşeyler vardı ama biz alerjiyi ancak 6.ayda yoğurt verince ve ardından kızarınca anlamış olduk.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
NE: Teşhis koyulana kadar çok zor bir süreç geçirdik.1 aylıkken boynunun altında başlayan egzema tüm vücuduna yayılmaya başlamıştı. Bir yandan emmek isteyip başını geriye atıp deli gibi ağlıyordu. Tabi ki herkes başımda bu aç doymuyor mama ver diyordu. Ama annem sağolsun asla mama verdirmeden bu süreçte benim psikolojimi sağlam tutmaya çalışarak ve benim yerime insanlar ile savaşarak bana destek oluyordu. Tabi çocuk doktorumuza düzenli olarak gittiğimiz kontollerde beni fazla hassas anne buluyor herşey yolunda erkek bebek gazı çok olur diyerek geri yolluyordu. Sonrasında kuzenimin tavsiyesi ile başka bir çocuk doktoruna daha gittik. Oğlum 1,5 aylıktı. Ben normal doğum yapmıştım ancak doğum esnasında gücüm kalmayınca vakumla müdahale olmuştu. Bu doktor bu detaya takıldı ve oğlumun başında bir yana doğru kayma vardı. Ve biz yeni birşey ile daha tanışıyorduk: Tortikolis (Eğri boyun) Eğer tedavi olmazsa boynunun eğri kalacağı ameliyatın bile çözüm olamayacağı belirtiliyordu. Ben bir yandan araştırıyor, bir yandan deli gibi ağlıyordum. Sonra bu iş için Acıbadem’de bir profesöre gittik, kendisi yurtdışındaydı yardımcısı bize baktı ve hiç unutmayacağım birşey oğlumun konakları gözüne kadar inmişti. Bu çocuğu da bir ara yıkayın diye dalga geçmişti benimle. O günü hastanedeki tüm doktorlara oğlumu göstererek geçirdik ve ama bir sonuç alamadık. Daha sonra eşimin ortopedist bir arkadaşı şehir dışından bize gelmişti onunla biraz daha rahatladık. Bazı egzersizler ile boyundaki sıkıntı geçmişti. Ben o ara oğlumun emmemesini boynunda ağrı olabileceğine yordum. Ta ki Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler kitabını okuyana kadar. Belli ki oğlumda reflü vardı ama bana kimse inanmıyordu doktorlar bile. Teşhisi zor olur her bebekte olur geçer diye geçiştiriliyordum. 6.ayına gelince çocuk doktorumuzu değiştirdik, en azından beni dinleyen anlayan anne olan yeni bir doktor ile sürece başladık…

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
NE: 6.ayda yoğurt ile teşhis koyulmuştu, doktorumuz ile telefonda görüştük, şehir dışındaydık bayram tatili nedeniyle. Sonra gelince muayene olmaya gittiğimizde genel anlamda detayları öğrendik, ben de bir yandan araştırmalar yapıyordum. Doktorumuz bana diyetten bahsetmemişti. Sadece oğluma süt ve yumurta içeren ürünleri vermemi söyledi. 9.ayda genel tarama testleri yaparken bunlara da bakacağımızı söyledi. Bir arkadaşımın oğlunda da varmış alerji, ilk onu aramıştım o da bana Fügen Hocadan bahsetmişti, pregomin mamadan bu sürecin zorluğundan diyet yapmam gerektiğinden. Onun sütü 3 aylıkken diyet ile kesilmişti ve o sadece pregomin ile beslemişti. Ben diyetimi yavaş yavaş oturtabilmiştim kendimce çabalıyordum. Bu arada doktor arıyordum ve tavsiye ile Yeditepe Üniversite Hastanesine gittik. Egzemamız kötü boyuttaydı artık uzman gerekiyordu. Egzema için ilaçlar, kremler ile yeniden yapılacak yoğurt denemesi ile oradan ayrıldık. Ve evde yoğurt denememiz kabustu. Oğlum deli gibi kustu gözü kan çanağına döndü çok kötü bir gündü. Benim yolum alerjili anneler ile kesişince hayatımız daha düzene girdi. Şimdi de Fügen Hocam ile yolumuza devam ediyoruz reflü tedavimiz onun kontrolünde, alerjimiz yeni testlere göre artış göstermiş ama emin ellerdeyiz o önemli…

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
NE: Bu süreçte beni zorlayan çok şey oldu.Herşeyden önce oğlum beni hiç emmek istemedi ancak gece uykulu iken zar zor azıcık emiyordu. Gündüz ne yapsam da asla emmiyordu. 4 ay zar zor ağlaya sızlaya emzirmeye ya da sağıp kaşıkla vermeye çalıştık. Biberona alışırsa emmez diye zorla emzirmeye çalıştım. Ama baktım o da ben de yorulduk pes ettim ve sağmaya başladım. 14 ay sağarak verdim ama günden güne azalan sütüm artık 18.ayda tamamen bitti. Ek gıda süreci zorladı benim süt alerjisi sandığım oğlumda aslında çoklu besin alerjisi varmış. Ne versek dokunuyordu. Çok zor pişiklerle ile uğraştık hala da yeni birşey denesek ve dokunsa pişik 10 günden önce geçmiyor.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
NE: Bu süreçte en büyük destekçim canım annem oldu. O olmaysaydı bu süreci çok daha zor ve çok daha yıpratıcı atlatırdım. Çok güçlü, çok sabırlı ve çok ama çok iyi bir annem var. Allah onu başımdan eksik etmesin.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
NE: Zamanı geri çevirme şansım olsaydı sütümü daha sık sağar, daha çok biriktirirdim. Besinleri sakin sakin bir liste tutarak, tüm tepkileri yazarak denerdim ve emin adımlar ile giderdim. Bana yol gösterek bir doktor ile daha erken bu yola çıkar, beni tatmin etmeyen doktor ile boşa zaman harcamazdım. Ve sizin gibi harika anneler ile daha erken tanışabilmeyi isterdim.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
NE: Oğlum alerjisini tam olarak anlayacak yaşta değil ama yine de anlatmaya çalışıyorum. Ben de onunla 1 yıl diyet yaptığım için menümüz ona uygundu genelde. Onun yediğinden yerdim ben de. Ama şimdi de ona alternatif yapmaya çalışıyorum. Mutlaka masada onunla ortak yiyeceğimiz bir besin oluyor. Çok ağlar çok ısrar ederse bu acı dediğimiz de oluyor bazen ama mümkün mertebe onu biraz daha büyüyünce yiyebileceğini kendimce anlatıyorum.

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
NE: Alerji ile yeni taşınan bir anne için en önemli şey ona iyi yol gösteren bir doktor ve bu yolda da emin adımlarla sakince yürüyebilmek için büyük sabır. Alerji gerçekten de sabır işi. Ama alerjiye ilişkin ne öğrenebiliyorlar ise öğrensinler bilginin sonu yok. Küçücük bir bilgi bazen tüm hayatı bile değiştirebiliyor.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
NE: Ne yazıkki alerjinin sadece kaşıntıdan ibaret olduğunu düşünen bir toplumuz. Devletin de bu konuda hiçbir çabası yok. Anne sütünün önemini anlatan ne güzel reklamlar oluyor. Arada da böylesi sağlık bakanlığı imzası taşıyan tanıtımlar olsa, az da olsa insanların aklında birşeyler kalsa. İlla öğrenmek için yaşamak gerekiyor. Bazen öyle insanlar oluyor ki siz de yaşayın da görün bile dedirtiyorlar bana. Alerji çok hassas bir durum en azından kiminde bu durumda yaşanılacak ağır tabloların bir şekilde topluma öğretilmesi gerek. Ve en önemlisi çocuk doktorları. Ben özel ve adıyla ün yapmış bir hastaneye gitmeme rağmen çocuk doktorumuz bize asla birşey anlatmadı. O kadar tepkilere sıkıntılara rağmen. İlk olarak çocuk doktorlarından başlanabilir. Aşılar gibi tanıtım broşürleri olabilir. Bu işe biz annelerin el atması gerek 🙂

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
NE: Ben bu yolda yürürken bana destek olan tüm annelere teşekkür ediyorum. Umarım ben de bir şekilde birilerine yardımcı olabiliyorumdur. Tek isteğim tüm kuzuların alerjisiz yarınlara varabilmeleri…Herkese sonsuz sevgiler…

image

Kenar

Deniz ve Beliz Cengiz’in Hikayesi

image Sevgili Deniz Cengiz ile ilk tanıştığımızda çaresiz, kafası karışık, yorgun ve umutsuz bir anneydi. Ama kısa süre içinde inanılmaz bir değişim ile yaşadığı sürece hakim, kendine güvenen ve hepsinden öte umut dolu bir anne oldu. Kendisine bu değişimi başarıp bana bu blogta anne hikayelerini toplama fikrini verdiği için çok teşekkür ederim. O ve onun gibi anneler beni bu bloğu yazmaya ve bildiklerimi paylaşarak değişim yaratamaya teşvik eden en önemli etken oldu. Sevgili Beliz’in bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyorum…

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
DC: Merhaba ben Deniz Cengiz, 30 yaşındayım. Akdeniz Üniversitesi Maliye bölümünden mezun olduktan sonra özel bir bankada çalışmaya başladım. Kızımı kendim büyütmek istediğimden işimden ayrıldım.

AA: Kaç yaşında, kaç çocuğunuz var?
DC: 2 yaşında, Beliz adında bir kızım var.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
DC: Kızımın alerjisi olduğunu 15 günlükken çocuk doktorumuz tarafından öğrendik. 5 aylıkken kanlı kakayla alerjimiz kesinleşmiş oldu.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
DC: Kızım epidural sezeryanla dünyaya geldi ve ilk gün sütümün yetersiz gelmesi sebebiyle hastanede inek sütü bazlı formul mama ile beslendi. Eve gittiğimizde de önce anne sütü, doymazsa mama ile takviye yapmaya devam etmemiz söylendi. Biz de söylenini yapıp 3 gün daha mama takviyesi yaptık fakat kızımda belirgin bir rahatsızlık gözlemlemedik. Ben sütümün gelmesiyle mamayı tamamen kesmek istedim ve yola tamamen anne sütü ile devam ettik. İlk 15 gün boyunca hiçbir sıkıntı yaşamadık, emip uyuyan bir bebekti. 15.gün aniden ağlama krizleri başladı, hiçbir şekilde susturamıyorduk. Doktorumuz sakin olmamızı ve kolik sancıları yaşadığını, 3 aya kadar normal olduğunu söyledi. İlerleyen günlerde ağlama krizlerine kusmalarımız ve ishalimiz de eklendi. Tekrar çocuk doktorumuza muayneye gittik ve inek sütü alerjisi olabileceğini, benim inek sütü ürünleri diyeti yapmamı söyledi.

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
DC: Süt alerjisi bizim için çok yabancı, anlam veremediğimiz bir durumdu. Hemen internetten araştırmaya başladık. Ben diyete başladım ama içimden bir türlü kabullenemiyor, inanmak istemiyordum. Doktorumuz diyeti en az 3 hafta yapmam gerektiğini ancak bu sürede vücuttan inek sütü proteininin arındığını söylüyordu. Fakat diyetine rağmen kızımın ağlama krizleri bitmiyor, hatta giderek artıyordu. Çocuk doktorumuza bunu her söylediğimde dikkat etmemişsindir, kaçak olmuştur diyordu ki ben neredeyse aç yaşıyordum. Bu durum kızım 5 aylık olana kadar devam etti. Sürekli ağlayan, 15 dakikada bir uyanan, her emdiğini kusan, inanılmaz gazlı bir bebek vardı ortada ve ben çok kısıtlı beslenmeme rağmen yol alamıyorduk. Çevremdeki herkes beni eleştiriyor, bir şeyi yok çocuğun öyle şey mi olurmuş yaklaşımında sütün gaz yapıyordur diyordu. Sonunda 5.ayımızda kızımın kakasında süt ürünleri diyeti yapmama rağmen kanla karşılaşmıştım. Yine panikle çocuk doktorumuzu aradığımda yine aldığım cevap öncekilerin aynıydı, “Kaçak yapıyorsundur annesi!”diyor ve ekliyordu senin çocuğunun ciddi bir alerjisi yok öyle olsa bu kadar güzel kilo alamazdı. Telefonu kapatıyordum ama aldığım cevaplar yetmiyordu bir terslik vardı. Ama o kadar yorgun, uykusuz ve açtım ki düşünemiyordum bile. Beliz 5,5 aylıkken eşimin işi nedeniyle Ankara’ya gitmemiz gerekti. Ankara’da kızımın şikayetleri tavan yapmıştı. Artık neredeyse hiç uyumuyor, 24 saat ağlıyor, kusuyor ve ishaldi. Ankara’da bize yakın Bayındır Hastanesi’nde Pediatrik Gastro bölümüne gittik. Doktor kızımın çok ciddi şekilde reflü yaşadığını, ayrıca makatında çatlak olduğunu söyledi. Yaptığım diyete rağmen bu şekilde olmasının nedenini başka gıdalara da alerjisi olduğu şeklinde açıkladı. Sadece patates, zeytin ve elma yemeye başlamıştım. Bu arada kızıma 3 ayrı reflü ilacı kullanmaya başladık ve makatı için de ayrı bir tedavi uyguluyorduk. 1 hafta sonra tekrar kontrole gittiğimizde bana Neocate mamadan bahsetti ve rapor yazdı. Ancak ben anne sütünü kesmek istemiyordum. Bir süre daha anne sütüyle devam ettik ancak katı diyete rağmen hiç bir rahatlama sağlayamıyorduk. Sonunda anne sütünü kesip Neocate vermeye başladık. Yaklaşık 2 hafta içinde sihir gibi bütün şikayetlerimiz gerilemiş kızım büyük ölçüde rahatlamıştı. Ancak 6.ayla birlikte ek gıdalara başlamamızla kabus geri dönmüştü. Ne denersem deneyeyim kızım tepki veriyordu. 1 yaşına kadar 38 farklı gıda denemiştim ama hepsine tepki veriyordu. Çocuk Doktorumuz vermeye devam etmemi kesmememi söylüyordu. Ama ben doğru olmadığını düşünüyor, her tepkide kesip sadece Neocate veriyordum. 6.ayda ve 13.ayda kanda alerji testlerimiz yapıldı, negatif çıktı. 13.ayda yapılan deri testinde yumurta akına ve tavuğa alerjisi çıktı. Akdeniz Üniversite’sinin Çocuk gastro profosörüne gitmeye başladık. Kızımın geçmeyen gaz sancıları ve reflüsünden dolayı rektal biyopsi yapılmasını istedi. Bağırsaktan alınan parçanın patolojiden çıkan sonucu proktokolit oldu. Peki proktokolit neydi, şimdi ne yapmalıydık cevap yoktu. Aldığımız cevap çocuğunuzun gelişimi çok iyi, büyük tepkiler vermiyor, gıdaları vermeye devam edin. Peki ne verelim, ne kadar verelim, hangi noktada keselim cevap yoktu. Önemli de değildi. Gastro hocasının kızıma koyduğu son teşhis fusiness (alıngan) olmuştu! Yaptığım araştırmalar sonucu proktokolitin alerjiye bağlı bağırsakta oluşmuş iltihap olduğunu öğrendim. Endişe ve korkularım ikiye katlanmıştı. Bu arada kızım 13 aylık olmuştu ve Neocate dışında sıkıntısız tüketebildiği hiçbir besin yoktu. Bu defa Akdeniz Üniversite’sinin Çocuk Alerji Profosörüne gitmeye karar verdim. Test sonuçlarımızı inceleyip, kızımı muayene ettikten sonra bana denememi istediği 3 gıdayı yazmıştı. Bu defa umutlanmıştım. Sıfırdan bu gıdaları denemeye başladım, sonuç yine uykusuz geceler, artan reflü, ağlama krizleriydi. Fakat bu doktor da bu tepkilerin önemli olmadığını hatta gerekirse astım olsun, onun bir ilacı var ama gıdasız kalamaz diyordu! Ama gıdalar alerjense vücuduna nasıl yarayacak dediğimde de azarlanıyor, alay ediliyordum. Kızım 19 aylık olmuştu ve hala tüketebildiği tek bir besin bile yoktu. Bana göre ciddi bir çoklu besin alerjisi yaşıyorduk ama çevremdeki herkes, doktorlar dahi inanmıyordu. Uykusuz internetin başında geçen gecelerden birinde Facebook’ta süt proteini alerjisi grubuna rastladım. İşte bizim miladımız o gün oldu. Yaşadığımız sıkıntıları paylaşmamla beraber benim gibi bu durumu yaşayan anneler bana yardım ediyordu. Özellikle bunlardan bir tanesi Özlem Ceylan’nın bize katkılarını inkar edemem. Bizi diğer bütün alerjili anneleri kurtaran, vicdanlı, sağduyulu ve kuşkusuz alerji konusuna inanılmaz hakim Prof.Dr.Fügen Çullu Çokuğraş’la karşılaştırdı. Kızımın tedavisini 19 aylıktan itibaren Fügen hoca yapıyor. Kendisine gittiğimizde bizi detaylı şekilde muayene edip tüm hikayemizi dikkatle dinledi ve ilk defa beni anlayan çocuğumun yaşadıklarımı anlayan bir doktora rastlamıştım. Bu hastalığın tek ilacı olan doğru diyet programını ve miktarını planlayıp bütün süreci gerek kaka resimleriyle, gerek maille aylar boyu kilometrelerce öteden götürdü. Bugün kızım Fügen hoca sayesinde patates, kabak ve zeytinyağını sıkıntısız tüketebiliyor ve yeni gıda denemelerimizi yine hocamın desteğiyle götürüyoruz. Bu bizim için büyük bir mucize gibiydi. Her ne kadar reflü belamız henüz bitmemiş de olsa, artık ondan bir adım öndeyiz.

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
DC: Bu süreçte beni en çok zorlayan kızımın reflüsü oldu. Alerjen gıda tüketmesek bile reflümüzü tetikleyen herhangi bir şey olduğunda (örneğin yolculuk) kızım saatler süren karın ağrıları yaşıyor, mama alımı çok zor ve uzun sürüyor.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
DC: Bu süreçte yine en büyük destekçim eşim oldu. Bütün hayatımızı Beliz’in reflüsü üzerine yaşıyoruz. Bu konuda da yine en büyük yardımı eşimden görüyorum. Ayrıca yorgun olduğum bir çok gece Beliz’le ilgilenip uyumama imkan tanımasının da çok yardımı oldu.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
DC: Zamanı geri çevirebilseydim, reflüsü olan bebeğimi asla sallayarak uyutmazdım ki her yatırmaya kalktığımda çığlık çığlığa ağlayan hali hala gözümün önünden gitmez. Ayrıca yatarak beslemezdim, beslenme sonrası hemen uyutmazdım. Tüm bunlar bugün alerjiden bağımsız kızımı reflü hastası yaptı. Gıdaları denerken çok az miktarlarda çok yavaş dener, acele etmezdim, tek tek giderdim. Baştan itibaren bir günce tutardım.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
DC: Kızım kelimeleri henüz telaffuz etmeye başladığından ve neredeyse birçok besine alerjisi olduğundan ona alerjisi olduğundan hiç bahsetmedim. Biz yemek yemeden önce onun karnını doyurmuş oluyorum, bu şekilde herhangi bir istekte bulunmuyor. Bunun dışında önünde oturup herhangi bir şey atıştırmıyoruz.

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
DC: Alerji ile yeni tanışan annelere öncelikle kendilerini ve çocuğun şikayetlerini anlayabilen bir doktor bulmalarını tavsiye ederim. Alerji çok uzun bir yol ve bu yolculuk tek başına yapılamayacak kadar karmaşık, zor ve riskli. İşlerin yolunda gitmediğini hissettikleri zaman başkalarının söylediklerine aldırmadan nedenini bulana dek çabalamalarını öneririm. Ne olursa olsun alerjen gıdaları evde tek başına denememelerini öneririm.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
DC: Ülkemizde maalesef alerji doktorlar tarafından bile yeterince araştırılıp, ciddiye alınmıyor. Bu nedenle bence gıda alerjisi adı altında yardımlaşma dernekleri kurulmalı ve buralarda doktorlarımız ve gönüllü danışmanlar bulunmalı. Okullarda özellikle alerji hakkında öğretmen ve öğrenciler bilinçlendirilmeli. İnsanlar dışarda gördükleri çocuklara kafalarına göre yiyecek vermekten vazgeçmeli. Ayrıca yenidoğan birçok bebeğe inek sütü bazlı mama takviyesi gerekmedikçe yapılmamalı anne sütü teşvik edilmeli.

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
DC: Alerjiyle olan bu mücadelemde ve özellikle bizim için dönüm noktası olan Prof.Dr.Fügen Çullu Çokuğraş’ı bulmamda ve gitmemde destek olan Özlem Ceylan’a teşekkür ederim. Bu bloğu kurarak bir çok anneye yalnız olmadığını hissettirdiği, bilgilendirdiği ve farkındalık yarattığı için de ayrıca teşekkür ederim. Çocuklarımızın en kısa zamanda ağrısız, sızısız, sıkıntısız her şeyi yiyebilmesini diliyorum.

image

Kenar

Müjde ve Eda Uçar’ın Hikayesi

image
Biri çoklu besin alerjisine sahip, iki kızı olan Sevgili Müjde Uçar, alerji ile tanışma hikayesini bizlere tüm içtenliği ile anlattı. Kendisine katkısı için teşekkür eder, hikayesinin bir çok alerjik çocuk yetiştiren aileye ve yakın akrabalara ışık tutmasını ümit ederim.

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
MU: Merhaba ben Müjde Uçar, 34 yaşındayım, 6 yıllık evliyim ve 2 kız çocuk annesiyim. Çocuğum olmadan önce eşimle birlikte kendi firmamızda Tasarım sorumlusu olarak çalışıyordum, ama işi bıraktım. Tam çalışmayı düşünürken ikinci meleğim bize sürpriz yaptı ve şimdilik bu düşünceyi rafa kaldırdım. Her iki hamileliğim de çok rahat geçti ve hiçbir sıkıntı yaşamadım. Hatta kusma bulantım bile olmadı. İkisini de normal doğum ile dünyaya getirdim.

AA: Çocuklarınız kaç yaşında?
MU: Kızlarımdan biri Tuba 3,5 yaşında, Diğeri Eda bu ayın 15’inde 1 yaşını dolduracak.

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi belirtilerini ilk ne zaman fark ettiniz?
MU: Küçük kızım Eda daha doğar doğmaz aç doğdu diyebilirim. Ben odaya çıkana kadar ve emzirene kadar hep ağlamıştı. Gece boyunca da sık sık uyanıp ağladı. İlk kızımda hiç böyle bir problem olmamıştı hatta doğumdan sonra bütün gece hiç uyanmadan uyumuştu. Eda daha sonra da sık sık uyanıp ağladı, biz tabi doymadığını düşünüyorduk, sürekli emziriyordum. Bebek 15 günlük olmadan gazı olmaz dediler ve sık sık emzir dediler. Daha birkaç günlüktü ve kusmalar başladı. Ben de sütüm olsun diye sürekli tahin helvası yiyordum. Gündüz uykusu hiç yoktu, sürekli sık sık uyanıp ağlamalar, kasılmalar ve kusmalar ardı arkasına gelmeye başladı.

AA: Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
MU: Doğum yaptığım Özel Avicenna Ataşehir hastanesinde çocuk doktoru Kevser Besbenli’ye gittim. Aslında başka bir doktor bizim takibimizi yapacaktı ama ilk kontrole gittiğimizde kendisi izinli olduğu için Kevser Hanım’a muayene olduk ve devam ettik. İyi ki de ona girmişiz. Zaten doğum yaptığım gün kendisi nöbetçiydi ve bizi ziyaret etmişti. Güleryüzü ve ilgisi dikkatimi çekmişti. İlk başlarda kilo alımı normal olduğu için yenidoğan reflüsü dediler, her zamanki klişe fazlasını çıkarıyordur dediler. Daha sonra kusmalar geçmeyince, kilo alımı yavaşlayınca ve fışkırır tarzda kusunca, kusması için reflü ilacı kullanmaya başladık. Bir de reflü maması kullandık. Bu arada kayınvalidem yanımda kalıyordu ve hep doymuyor bu çocuk diyip duruyordu. Sütün yetmiyor diye bana habire yedirmeye çalışıyordu. Reflü, ishal ve huzursuzluk şikayetlerimiz devam edince doktorum hemen süt alerjisinden şüphelendi. Kendisi de iki çocuğunu süt alerjisi ile büyüttüğü için bu konuda deneyimliydi. Ve bu benim en büyük şansım oldu. Doktor doktor gezmek zorunda kalmadan teşhisimiz koyulmuş oldu. İlk önce bana 10 gün boyunca diyet yapmamı, süt ve süt ürünlerini tamamen kesmemi söyledi, bu arada reflü mamasını da kestik ve bana denemem için pregomin verdi. Çok şükür bebeğim pregomini de kabul etti ve içti. 10 gün sonra gittiğimizde şikayetlerimiz azalmıştı ama hala kusmamız devam ediyordu. Bu sefer bana diyeti tekrar bırakmamı söyledi ve takip edeceğiz dedi. Diyeti bırakınca tabi şikayetlerimiz de geri geldi ve teşhisimiz böylece koyulmuş oldu. Ama kan testlerinde IgE değerleri hep negatif çıktı. Bu yüzden iki kere baktırdık ancak non-IgE teşhisi koyuldu.

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
MU: Teşhis koyulduğunda, daha doğrusu raporumuz çıktığında 3 aylıktı. Aslında teşhisi doktorumuz daha önceden koymuştu. Daha sonra diğer alerjen gıdalardan da uzak durduk. Sonraları tahinin ve susamın da kızıma dokunduğunu anladım. Kusmalar azalmıştı ama tamamen geçmedi. Ben 10 aylıkken sütüm kesildiği için emzirmeyi bırakmak zorunda kaldım. Şimdi kusmalarımız arada oluyor ama büyük ölçüde geçti. Arada maalesef kaçaklar da oldu ama eskisi gibi tepki vermedi. Eskiden fışkırır tarzda üst üste kusan kızım şimdi birkaç kere kusuyor ve çok şükür gerisi gelmiyor.

AA: Bu süreçte sizi en çok zorlayan etken ne oldu?
MU: Bu süreçte beni en çok zorlayan etken malesef çevrem ve özellikle de annem oldu. Annem ne olursa olsun bunu kabullenmedi. Alerji diye birşey yok, doktorların uydurması deyip durdu. Sen diyet yapsan da yapmasan da kusuyor dedi. Hiçbir zaman kilo alımımız çok olmadı şu anda bile normalin altındayız ama en son kontrolümüzde doktorumuz gelişimini iyi buldu önemli olan aldığı gram dedi. 1 yaşına girdikten sonra tekrar kontrole gideceğiz.

AA: Size bu süreçte en çok destek veren kişi kim oldu?
MU: Bu süreçte en büyük destekçim doktorum oldu. Bunun için şükrediyorum. Alerji doktoruna bile gitme ihtiyacı hissetmedim ama kendisi sizi takip eden bir doktorunuz olsun mutlaka dedi. Alerjimiz kanda çıkmadığı için deri testi yaptırmak için 1 yaşından sonra gitmeyi düşünüyorum. Henüz diyeti açmaya cesaret edemedim. Şu anda diş çıkarma dönemindeyiz ve bu dönemde ishal ve pişik sorunumuz var. Bunu atlatıp öyle denemek istiyorum. Ama annem sağolsun o kadar duyarsız ki geçen haftalarda beraber yazlıktaydık, o kadar hassas davranmama rağmen yemeklerin içine tereyağ koymuş ve bana söylemedi. Ben de bilmeden çocuğuma yedirdim. Böylelikle deneme yapmış oldum. Eskisi kadar olmasa da birkaç kere kustu ama günlerce devam etmedi. İshal olmasa da çok sık kaka yaptı. Ne diyeceğimi bilemiyorum…
Bir de bu süreçte Facebook’daki Süt proteini alerjisi grubundaki deneyimli anneler ile tanıştım, onlar da bana çok yardımcı oldu, onlardan çok şey öğrendim. Başta Özlem Ceylan ve Candan Demirtürk’e çok teşekkür ediyorum.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
MU: Zamanı geri çevirebilecek olsaydım değiştirmek istediğim şey belki biraz daha katı diyet yapmak olurdu. Arada kaçaklarım oldu ve o zamanlarda emzirmeyip sütümü sağıp döküyordum, bu da sütümün azalmasına ve kesilmesine neden oldu. Bir de bu süreçte öğrendiklerimden ilk kızımda da zamanında süt alerjisi olabileceğini ve geçtiğini düşündüm. O zaman farklı bir doktora gidiyorduk. Kızım çok sık ishal ve pişik oluyordu. Öyle ki yanık derecesinde oluyordu. Sanki üstüne kaynar su dökülmüş, yanmış gibi. O zaman ki doktorumuz da şüphelenmişti ama çok üstünde durmamıştı. Bana diyet yap dedi yaptım düzelmedi dediğimde üstünde durmadı. Testlerde de birşey çıkmıyordu. Şimdiki doktorum ise hemen şikayetlerin düzelmeyebileceğini 10 gün beklememiz gerektiğini, en az 3 günde düzeleceğini söyledi. Neyse ki 1,5 yaşından sonra ilk kızımdaki şikayetler kendiliğinden geçti. Yani bu yüzden doktor seçimi çok önemli.

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasıl açıkladınız?
MU: Bebeğim şu anda henüz alerjiyi kendisine anlatacak yaşa gelmedi ama umarım bunu anlayacak yaşa gelmeden de alerjimiz geçer. Çünkü ablası çok fazla süt ürünü tüketiyor ve sütsüz yaşayamıyor. Bütün gün yemek yemeden durabilir. Yemek aramaz ama süt içmeden duramaz:) O yüzden tek dileğim alerjimizin bir an önce geçmesi, yoksa ablasının yanında uzak tutmamız zor olur.

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
MU: Alerji ile yeni tanışan annelere önerim kesinlikle doktoru çok iyi seçmeleri ve bu konuda deneyimli kişilerden yardım almaları. Mesela sizin bloğunuzu takip etmelerini şiddetle tavsiye ederim. Anadolu yakasında olanlara kendi doktorumu da tavsiye ederim. Doğru diyetle ve sabırla üstesinden gelinmeyecek birşey değil. Alerjiyi yenebileceğimize inanıyorum. Onlara da hiçbir zaman inançlarını kaybetmemelerini öneriyorum.

AA: Ülkemizde gıda alerjisinin daha iyi tanınması ve geniş kitlelerce anlayış gösterilmesi için sizce neler yapılmalı?
MU: Bence ülkemizde alerjiyle ilgili farkındalık yaratacak kampanyalar düzenlenebilir. Mesela kamu spotu yapılabilir. Gazetelerde, tvlerde bu konuda daha çok haber yapılabilir diye düşünüyorum.

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
MU: Umarım hepimizin alerjisi doğru tedavi ile bir an önce geçer ve yavrularımız doya doya herşeyi gönüllerince yiyebilirler.

Kenar

Candan ve Doruk Demirtürk’ün Hikayesi

image

Sevgili Candan Demirtürk ve oğlu Doruk’un hikayesini oldukça yakından biliyor ve bir çok anne için çok faydalı nasihatlar içerdiğini düşünüyorum. Kendisine bloğuma gösterdiği destek için tekrar teşekkür eder, Doruk’un bir an önce alerjiyi yenip sağlığına kavuşmasını dilerim…

AA: Kısaca bize kendinizi tanıtır mısınız?
CD: Merhabalar ben Candan Demirtürk, 31 yaşında bir çocuk annesiyim. Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra oğlum doğana kadar serbest avukatlık yaptım. Oğlumun doğumuyla birlikte kağıt üzerinde devam etse de fiilen çalışmayı bıraktım.

AA: Ne zaman, nasıl anne oldunuz?
CD: 1,5 yıllık evliliğin ardından 24.02.2012 günü çekirdek ailemize oğlumuz “Doruk” katıldı. Gebeliğimi Ankara’da ailemin yanında eşimden uzakta geçirdim. Gebeliğim esnasında “gebelik şekeri” teşhisi ile doğumuma dek diyetli bir anne adayı oldum. Sağlıklı ve saatli beslenme ve yürüyüşün bu sürece çok olumlu katkısı oldu. 38 hafta sonunda ilk çocuk, ilk deneyim, ilk heyecan… Anne olanlar anlar mutlaka, tarifsiz bir sevgi, bağlılık…

AA: Çocuğunuzdaki gıda alerjisi tepkilerini ilk ne zaman fark ettiniz? Teşhis koyulana kadar nasıl bir süreç geçirdiniz?
CD: Doruk doğduğunda eşim Hakkari’de doktor olarak çalışıyordu ve onun doğum için Ankara’ya gelişini dahi bekleyemedi oğlumuz ve 24 Şubat günü saat 10:17’de dünyaya geldi.
Doğumum epidural sezeryan ile Prof.Dr.Recai Pabuçcu tarafından gerçekleştirildi ve şeker düşüklüğü nedeniyle oğlum bir gece yoğun bakımda kaldı. İlk gecemiz ve ayrıydık; panik, endişe, yorgunluk, korku…Hastanede anne sütüm az da olsa geldi ve hastanedeki yenidoğan uzmanı şeker düşüklüğü nedeniyle bebeğin aç kalmaması gerektiğini söyleyerek hemen mama takviyesi başlattı. Aslında takviye demek doğru değil, ana beslenme yaptı ve evde de beslenmemize bu şekilde devam etmemizi söyledi. Tabi ki söylenilenler esas alınarak evimize geldik. Ana beslenme “mama” ve anne sütü olarak sürece başladık.
Oğlum her beslenme sonrası kustu! Evet “Bebek kusar!!!” o kadar çok duydum ki bu cümleyi, “Fazlasını çıkartıyordur”…
Dünyalar güzeli bir bebek vardı yanı başımızda ama birşeyler tersti! Oğlum emerken, mama yerken tıkanıyor, nefessiz kalıyordu! An be an başındaydık. 3.gün eşimin izni bitti ve Hakkari’ye geri döndü. Kucağımda sürekli ağlayan, uyumayan, kusan, nefessiz kalan bir bebekle kaldım! Annem en büyük yardımcımdı ama oda gideceğim 6 çocuk doktoru gibi bunların olabileceğini “lohusa” olduğumu, doğuma erken gittiğim için etkilendiğimi, ilk anneliğim olduğunu söylüyordu. Bu arada bizim inek sütü bazlı mama vermemiz devam ediyor, oğlum her ağladığında hemen emziriliyor, uyumadığında sallanıyor ve nöbet 24 saat devam ediyordu. Nefessiz kalan bir bebek varsa uyumanıza imkan yok zaten! Ben de sütüm tatlansın, çoğalsın diye zaten yemek yapmaya da fırsatımız olmadığından nerdeyse sadece çikolata ile besleniyordum.

Eşimin gidişi ardından doğum yaptığım hastanenin doktorundan başka iyi bir yenidoğan uzmanı aramaya başladım ve herkesin hemfikir olduğu yenidoğan uzmanı bir profesörün muayenehanesine Doruk’u 8.Gününden itibaren götürmeye başladım. Hemen endişelerimi, yaşadıklarımı sıraladım. Alaycı bir tavırla ilk anneliğim olduğu hatırlatıldı. “Olmaz ama…” dedi yine de kusma için idrar yolları enfeksiyonu şüphesi ile testler istedi. Evimize gayet mutlu döndük. Kusmaları, tıkanmaları, uykusuzluğu yaklaşık 15 gün daha görmezden geldik. Sonra benim içimdeki hiç bitmeyen şüphe yine alevlendi. Bu arada oğlumu evden hiç çıkartmıyoruz, kimsenin kucağına veremiyorum, hayırlı olsuna gelmek isteyenleri de kabul etmiyorum çünkü sürekli ağlayan, kusan bir bebekle başetmeye çalışıyoruz.

İçimdeki şüphe ile 3. çocuk doktorumuzun yolunu tuttuk. Çocuğumuzun kolik oldugunu, 3 ay böyle olacağını, kusmanın normal olduğunu, her bebeğin kustuğunu ve kilo alımının normal olması nedeniyle herhangi bir sıkıntı olmadığını dinleyip yine doktorun odasından sevinçle çıktık! 20 günde 3 çocuk doktoru sıkıntı yok deyince tabi ki gözler tüm aile ve yakın çevre tarafından bana çevrildi ve “evhamlı lohusa anne” sıfatı hemen yapıştırıldı.

Kusmalar devam ediyordu ve aklımıza test geldi, hemen idrar yolları enfeksiyonu testini yaptırdık ve bakteri üremesi çıktı. Tekrar poşetle numune alındı ve tekrar üreme görününce Yenidoğan uzmanı profesör tarafından hemen antibiyotik tedavisine başlandı. Doruk tam 31 günlüktü ve hemşirelerin dahi yapamadığı sadece doktorun yapabildiği 72 saat mesuliyeti olan 7 tane iğne ve 10 günlük antibiyotik şurup tedavisi başlandı. Denilen herşeyi yaptık, evladımıza da yaptırdık ama hala düzelme yoktu. Tedavi bitimini müteakip üç gün sonra yine doktorun kapısını çaldım. Oğlum doğalı 40 günü geçmişti ama birlikte geçirebildiğimiz huzurlu 40 dakikamız olmamıştı! Yine yanlış giden birşeyler vardı. Kusma, tıkanma, ağlama, durmadan emme isteği hala devamdı. Doktorumuz teşhis olarak “bebeklik reflüsü” dedi ve büyüme-gelişmede sıkıntı olmadığından, kusmalar fışkırır tarzda olmadığından ilaç tedavisi başlamadı ve zamanla geçer demekle yetindi. Yine de şüphenin bertarafı için bizden idrar yolları enfeksiyonu için tekrar tahlil istedi ve yine poşetle bakılan numunede üreme çıktı. Yine antibiyotik iğne ve şurup tedavisi başlandı ve çare olacak bekleyişi bu süreçte de devam etti. Antibiyotik tedavisi bitince doktorumuz 2 kez idrar yolu enfeksiyonu geçirmemizin “böbrek reflüsü” kaynaklı olabileceğini söyledi ve voiding testi istedi. Testte oğlumun pipisinden girildi ve boyalı su verilerek böbreklere bakıldı. Oğlumun ağlamaları, korkum, ne çıkacak endişem…Tabi bu sıkıntılar böyle anlatılırken çok anlaşılmıyor ama bu arada benim sütüm kesildi ve Doruk daha iki aylıktı! Böbrek reflümüz de çıkmadı ama rezidu idrar denildi. Yani idrar torbamız tam boşalmıyormuş ama korkuyla da bunu bebekler yapabilirlermiş. Doktorumuz bunun korkuyla olamayacağını söyleyip Doruk 6 aylık olana dek her gün kullanmamız için koruyucu antibiyotik tedavisine başlamak istedi ama eşim reddetti ve sünnet yaptırdı. Kısacık sürecimize bir de sünnet ekledik, neşesiz sevinçsiz zoraki!

Sütüm olmadığından artık sadece mama veriyorduk ve reflüsü de olduğu için ek gıdaya 4.ayda geçişle birlikte doktorumuz rahatlayacağımızı söylüyordu. Günler,aylar… Doruk 4.ayla birlikte ek gıdaya yoğurtla geçti ve hiç geçmeyen sıkıntılar devam etti. En uzun uykumuz 40 dakikaydı ve çocuk doktorumuz gelişimimizi çok iyi buluyordu, bu yüzden de herşeye normal bakmaya çalışıyorduk ve tüm çevremiz beni artık “yolunda herşeye” inandırmak istiyordu. Ek gıda için sabırla umutla nefessiz kaldığı her an gözyaşıyla bekleyen ben, o süreçte de düzelme olmadığını görünce yine doktor arayışına ve internet araştırmalarına başladım. Eşim bu arada gelemez, onun oralar terör bölgesi her an sıkıntı, o merakta bizleri… Zordu onun için de cok zordu!

İnternet araştırmalarım bana reflümüzün bebeklik reflüsü olmadığını, fizyolojik reflü olduğunu söylüyordu. Belirtilerin büyüme-gelişme geriliği dışındaki hemen hemen hepsi bizde vardı. Evladımın canı yanıyordu, uyuyamıyordu ve biz aç sanıp mamayı anında yapıp içiriyorduk… Cehalet!

Artık gastro doktoru aramaya başlamıştım. Hemen tanıdıklar devreye girdi. Pediatrik gastrocu doçent bir doktor “yeni annelik” dolayısıyla abarttığımı söyleyip katı gıdayı daha çok vermem ve böylece geri gelişi azaltmam doğrultusunda tavsiyede bulundu ve yine evimize geldik. 4 doktor gezmiştim ama yetmemişti, sıkıntımız bitmemişti. Hemen başka bir doktor arayışına daha girdim, çocuğum kollarımda nefessiz kalıyordu ve herkes bana artık herşeyin “normal” olduğunu söylüyordu. Gittiğim 5. Gastro doktoru da çalışmamı önerdi ve yine hüsrandı benim için. Bu arada çocuk doktorumuz bana psikolojik destek önerdi ve tüm ailem artık sıkıntının tek nedeninin “ben” olduğumu düşünüyordu. Yılmadım! 6. Gastro doktoru da daha telefon görüşmemizde çocuk doktorumuzun ismini öğrenince gelmemize gerek dahi olmadığını, o ismin asla yanlış bir teşhis koymayacağını bebeklik reflüsünün de geçici olduğunu söyleyip bana nasihatlar verip telefonu kapattı.

40 kiloya düşmüştüm, oğlumu kucağıma almaktan korkuyordum, kusacak tıkanacak diye üstünü değiştiremiyor, yıkayamıyor sadece başında tıkanırsa ters çevirip sırtına vurmak için bekliyordum. Beklerken uykusuz gecelerde, günlerde internetten reflü araştırmalarım devam etti ve karşıma çok değerli hocam Prof.Dr.Fügen Çullu Çokuğraş’ın ismi çıktı…İnsanlar evlatlarını götürdükten sonra yaşadıkları mucizeleri yazmışlardı ve bu sefer İstanbul’a gitmek için mücadelem başladı. Ailem artık yorgundu, bana inançsızdı, eşim gelemiyordu, otobüse binip gidemezdim daha oğlum 5,5 aylıktı ve tüm şikayetlerimiz devam ediyordu. Ailedeki bütün doktorlar sırasıyla geldiler, bu sürecin normal olduğunu ve İstanbul’a da götürsem yetinmeyeceğimi, benim hastalık aradığımı söylediler. Direndim ve randevuyu alıp ailemle İstanbul’a geldim. İstanbul’a gidişim, hocamın muayenehanesine girişim, muayene esnası işte herşey ondan sonra değişti! Yoğurdu hemen kestirtti hocam ve reflü teşhisiyle ilaçlar başladı, testler istedi. Şüphelendiği şey doğru çıktı ve kanda negatif olsa da “süt alerjimiz” vardı. İnek sütü bazlı mama hemen kesildi ve tam hidrolize mama vermeye başladık. Akşamdan sabaha herşeyin düzeleceğini düşünen ben düzelme hemen olmayınca yine çıkmaza girdim ama başka bir doktor aramadım artık. Çocuk doktorumuza telefonla bilgi verdiğimde teşhisin yanlış olduğunu ve çocuğu kalsiyumsuz bırakacağımızı söyledi.

AA: Teşhis koyulduktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
CD: Düzelmeme arkasındaki nedenin çoklu besin alerjisi olduğunu çok sonra farkettim ve farkındalıkla birlikte çoğu şeyin düzeldiğini gördüm. Bir dönem hocam tek yönlü beslenmeyi onaylamasa da sadece mama verdim ve sonrasında minik minik ek gıdalara hocamın önerisiyle başladım. Doruk bu arada 14 aylıktı, reflü ilaçları fayda etmişti, alerjen tüketimi reflüyü tetikliyordu, sallayarak uyutmamız reflüyü etkiliyordu ve bunlara çok dikkat ettim. Son kez oğlumu hocamın muayenehanesinde salladım ve asitle oğluma ne yaptığımı öğrendiğim anda bunu kestim. Kolay mı oldu bu süreç ASLA! Çoğu kişiyi karşıma aldım ama tedavi için yapılması gerekenlerden hiç vazgeçmedim. Verdiğim çaba 3 çocuk büyütmüş kadardı belki ama oğlumdaki olumlu ilerleyiş bana hep umut verdi, güç oldu..
Doruk simdi 2,5 yaşında, hala devam eden non-ige çoklu besin alerjimiz var, çiğnemeyi bilmiyor, püre ile besleniyor. Yediklerimiz hala çok kısıtlı olsa da doğru doktor ve doğru teşhisle birlikte çoğu şey değişti hayatımızda, bir kere ben tıkanır diye korkmadan oğlumu kucağıma alabilmeye başladım, odasından çıkabildim, uykusunun 40 dakikayı geçtiğini gördüm, sırt üstü yatırabildim korkusuzca…
Bu süreçte mukusla, kanama ile tanıştım. Her gıdada farklı tecrübeler uykusuz geceler yaşadım. Reflü zaten o kadar alerjiyle bir bütün ki onunla iyi geçinmeye çalıştım… Mücadeleye devam, ne kadar daha sürecek bilmiyorum. Öncelikle daha oğluma hiç yediremediğim “nemne” yani “ekmek” var bizim için sırada. Oğlumdan sonra en çok doktorumuz Fügen hocaya dua ediyorum ve bu yolu selametle nihayetlendireceğimize inanıyorum. Dibe batmıyor muyum hem de çoook! O anlarda da benim gibi damdan düşen motive güçler hemen desteğe yetişiyorlar 🙂

AA: Çocuğunuza alerjisini nasıl anlattınız? Bazı gıdaları yiyememesini nasl açıkladınız?
CD: Yiyemedikleri için ona büyüyünce yiyebileceğini, bazı yiyeceklerin ağabey, abla, anne ve babalar için olduğunu söylüyorum. Büyüdükçe ve kendine ait yemekleri yedikçe onlardan da ilerde yiyebileceğini o çocuk dünyasına anlatmaya çalışıyorum. Yanında yemek yemiyor ve yedirtmiyorum, kendimce ama doğru ama yanlış, çiğneme de olmadığı için oğlumu böyle koruyorum.

AA: Zamanı geri çevirebilme şansınız olsaydı alerji ile mücadelenizde neyi yapmak ya da yapmamak isterdiniz?
CD: Başa dönsem bu kadar zaman kaybetmezdim, başa dönsem oğlumun bebekliğini öyle ya da böyle benden almalarına izin vermezdim başa dönsem daha bilinçli olurdum… Keşkelerim var mı var! Bu arada benim dışımda arkadaş çevremdeki herkes oğlumun alerjik olmasını doğal karşıladı, “Sen de baştan aşağı alerjiksin” dedi herkes!

AA: Alerji ile yeni tanışan annelere neler önerirsiniz?
CD: Alerji bir süreç, ailenin en çok da tabi annenin yıprandığı zorlu bir süreç. Evladının sağlığına dair şüphesi olan anne doğru doktoru aramaktan vazgeçmesin. Doğru teşhis ve tedaviyle herşeyin yoluna girebileceğini sabır ve emekle bu sürecin üstesinden gelinebileceğini unutmasın. Dermansız asla değil, teşhisle mutlaka bebek günlüğü tutsunlar ve doktorlarının tavsiyeleriyle denemelerini yapıp gözlemlemeye çalışsınlar.

AA: Son olarak eklemek istedikleriniz?
CD: Ülkemizde malesef çocuk doktorlarının hatta çoğu doktorun dahi bilmediği bir hastalık alerji ve sonuçları çok büyük olabilen bu hastalığa malesef gereken önem verilmiyor. Alerjiye dair yayınlar malesef bulunamıyor ve anne ne ile karşı karşıya olduğunu bilmediğinden haklı olarak daha da çok korkuyor.
Bir sonraki anneye anlatmak ona belki biraz ışık olabilmek için yaptıklarınız çok kıymetli. Ben şahsım ve diğer alerjik bebek anneleri adına size çok teşekkür ediyorum çünkü aslında esas olan “farkındalık” ve bunun için doğru bilgiye gereksinim çok…

Alerjisiz sağlıklı günler diliyorum…
image

Alerji Belirtileri Nelerdir?

DERİ

Ürtiker (kurdeşen), egzema (atopik dermatit), vücudun çeşitli bölgelerinde döküntü ve isilik tarzı kızarıklık, alacalı cilt görünümü, kaşıntı, kulak arkası kabuklanma, kafada konak tarzı kabuklanma, ciltte kuruluk ve pullanma, yanaklarda kızarıklık, göz, burun ve kulaklarda kaşınma, göz altı morlukları, gözlerde kızarıklık ve sulanma, göz altında ve kapaklarında şişme(anjiyoödem), alerjik göz nezlesi (konjonktivit)

image image image

image

SOLUNUM YOLLARI
Burun etlerinde şişme/tıkanıklık, şeffaf burun akıntısı, geniz akıntısı, sık hapşurma, alerjik rinit(alerjik nezle), astım, bronşit, tekrarlayan solunum yolları enfeksiyonları, tekrarlayan orta kulak iltihabı ve bademcik iltihabı, zatürre, sinüzit, hırıltılı/hışıltılı nefes, sık öksürük, nefes darlığı, ses kısılması veya kalınlaşması, havlama tarzı kuru öksürük, krup, geniz eti büyümesi, gece horlama, uyku apnesi

image image

SİNDİRİM SİSTEMİ
Mukuslu/ kanlı / köpüklü kaka (Bakınız “Kaka örnekleri” dosyası), cıvık ve kötü kokulu kaka, ishal, sık dışkılama, sert/topaklanan kaka, kabızlık, karın ağrısı, gaz sancısı, kolik, pişik, makat etrafında hare şeklinde kızarıklık ve pütürlenme/sivilcelenme, makatta çatlak, kakada gizli kan veya kalprotektin saptanması, mide bulantısı, fışkırır tarzda kusma, reflü ve gizli reflü belirtileri (Bakınız “Alerji Kökenli Reflü” dosyası)
Not: Sadece ağızdan alınan besin, ilaç ve katkı maddeleri gibi alerjenler sindirim sistemi üzerinde etki gösterir. Polen, ev akarı, ev tozu, küf mantarı, sigara dumanı vb. gibi diğer alerjenler sindirim sistemi kaynaklı tepki göstermez. Yani mukuslu kaka şikayetiniz varsa mutlaka ağızdan alınan alerjenler sorgulanmalıdır.

image image image

SİNİR SİSTEMİ
Hiperaktivite/dikkat eksikliği, agresyon/hırçınlık/saldırganlık, davranış bozuklukları, ince motor becerilerinde gelişim geriliği (kalem tutmak, yazı yazmak, makas tutmak, sınırlı boyama yapmak gibi), konuşma bozuklukları, depresyon, migren, insomnia(uykusuzluk), konsantrasyon eksikliği, dalgınlık/mahmurluk, hafızada zayıflama, zeka geriliği
Not: Besin alerjisi teşhisi koyulamaz veya çocuğun diyetinde kaçak olur ve uzun süre alerjen gıdaya maruz kalırsa sinir sistemi üzerindeki etkiler ortaya çıkar. Ancak bu etkiler kalıcı değildir, alerjen gıda kesildiğinde çocuk kısa süre içerisinde normale döner.

image image

DİĞER
Anjiyoödem (göz kapakları, ağız çevresi, genital bölge, el ve ayaklarda ödem), kulak çınlaması, kulaklarda dolgunluk hissi, baş dönmesi, özellikle uykuda aşırı terleme, sık uyanma, kilo alamama/gelişim geriliği, iştahsızlık, yemek seçme, ilerleyen yaşlarda şişmanlık, halsizlik, kas ve eklem ağrıları, sırt ve boyun ağrısı, sık ve ani idrar yapma ihtiyacı, asitli idrar yapma yani idrarın değdiği yeri yakması/pişik yapması, gece alt ıslatma, idrar tutamama, genital bölgede kaşıntı ve akıntı, tekrarlayan sistit (idrar yolları enfeksiyonu)

image image image

ANAFİLAKSİ
Anafilaksi kişinin alerjen ile temasından sonra, 5 dakika ile 2 saat içerisinde ani oluşan ciddi ve hayati tehlike taşıyan bir alerjik reaksiyondur. Belirtileri şu şekilde ortaya çıkar; Ürtiker, anjiyoödem, deride kızarma/kabarma(flushing), kaşıntı, dudaklarda, dilde ve boğazda şişme, seste kalınlaşma, boğazda tıkanma hissi, öksürük, hırıltılı nefes(wheezing), nefes darlığı, solunum yetmezliği, yutkunmada veya konuşmada güçlük çekmek, karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, ishal, kas spazmı, terleme, dışkı veya idrar kaçırma, kalp atışlarında düzensizlik, tansiyon ve nabızda düşme, hipotermi (vücut ısısında düşme), baş dönmesi, baş ağrısı, gözlerde kararma, bilinç kaybı ve tepkiler kontrol altına alınamazsa ölüm

Anafilakside unutulmaması gereken en önemli husus, reaksiyon gelişme hızı ne kadar fazla ise ölüm riski de o kadar yüksektir. Bu durumda çocuğa hemen adrenalin içeren Epipen oto enjektör uygulanmalıdır. (Bakınız “Epipen nasıl temin edilir“, “Epipen kullanma talimatı“, “Anafilaksi acil eylem planı“) Tepkiler hafiflemediği takdirde 10-15 dakika sonra ikinci bir Epipen uygulanabilir ancak enjektör kesin önleyici bir çözüm olmadığı için anında 112 aranıp Ambulans çağırılmalı ve çocuğun solunum desteği alması sağlanmalıdır. Bekleme süresinde çocuk düz bir zemine yatırılmalı, ayakları baş bölgesiden yukarıda kalacak şekilde yükseğe kaldırılmalı, olası kusma ve tıkanma ihtimaline karşı baş ve gövde yana çevirilmeli ve dilde şişme varsa parmak ile bastırılarak soluk borusunu kapatmasına engel olunmalıdır. Eğer kalp atışlarında düşme ile beraber hipotermi başladı ise vücüt ısısını korumak için çocuğun üzeri battaniye ile örtülmeli, sıcak bir ortamda tutulmalıdır. Hiç bir anafilatik şokun evde kendi kontrolünüzde geçirilebileceği düşünülmemelidir çünkü vücudu normal döngüsüne döndürmek için Epipen iğne yeterli olmayabilir. Bu durumda gereken diğer ilaçlar sadece bir sağlık ekibi tarafından uygulanabilir. Ağızdan alınan antihistaminikler daha geç kana karışacağı için şokun engellemesinde işe yaramaz.

image image image

Not: Dosyada bulunan bilgiler hiç bir çocuk üzerinde teşhis koymaya ve tedavi uygulamaya yeterli değildir. Sadece bilgilendirme maksadı ile paylaşılmış olup alerjik reaksiyon saptayan ailelerin en kısa sürede uzman bir hekime başvurması gerekir. Tepkileriniz daha çok sindirim sistemi kaynaklı ise bir Gastroenterolog, deri üzerinde ise Alerji uzmanı, solunum sistemi üzerinde ise Alerji ve Solunum Yolu Hastalıkları uzmanına başvurmanız daha hızlı sonuç almanızı sağlayacaktır.

Sonuçta her alerjili çocuğun tüm bu tepkileri göstereceği genellemesi yapılamaz. Alerjik bir çocuk bu tepkilerden sadece bir kaçını da gösterebilir. Alerji kişiye özeldir.

Kaynaklar:
-Dr.Theron Randolph ( Harvard Üniversitesi mezunu ünlü Alerji uzmanı, 1906-1995 )
-Dr.David Buscher (Dr.Randolph’un öğrencisi, halen Washington’da kendi kliniğinde görev yapıyor.)
-Dr.Doris Rapp “Is this your child? Discovering and Treating Unrecognized Allergies” kitabı
-Prof.Dr.Yonca Tabak’ın Çocuklar ve Alerji kitabı
-Prof.Dr.Esen Demir ve Prof.Dr.Haluk Çokuğraş’ın Alerji konulu makaleleri
-Prof.Dr.Özkan Karaman’ın Anafilaksi konulu makalesi
Alerji ile Yaşam Platformu üyelerinin bizzat çocuklarında tespit ettikleri belirtiler

Alerjinin İç Organlar Üzerindeki Etkileri

MİDE
Mide asidi yediğimiz her türlü gıdayı eritme gücüne sahip bir asit salgılar. Bu asit sadece mide duvarını eritemez, delemez. Ama mide dışındaki tüm deriyi, eti yakıp eritebilecek güçtedir. Bu nedenle mideden dışarı sızmaması için mide kapakçığı bulunur. Mide kapakçığı sadece biz yemek yiyip yutkununca gıdayi içeri almak için açılır ve tek yöne çalışır. Ama kusma esnasında kapakçık ters yöne zorlanır ve hem kapakçığa, hem yemek borusuna hatta boğaza ve ağız içerisine değen asit değdigi yeri yakar. Zaten biz yetişkinler bile istifra ettiğimizde o acıyı hissederiz. Mide sıvısının mide dışına sızarak boğazda yükselmesine ve hatta bazen kusma ile dışarı atılmasına Reflü denir. Reflü ilerledikçe ve kusma olmasa bile boğaza asit geldikçe hem boğazda yaralar açılır, hem kapakçik eskisi gibi düzgün çalışamaz hale gelir. Bu nedenle sürekli asit kaçağı olur. Bu da özofajit denilen yemek borusu iltihaplanmasına neden olur. Aynı zamanda reflünün astım, sinuzit, farenjit, bronşit hatta diş çürüklerine bile neden olabileceği bilinmektedir. Reflü, boğaz duvarında kabarma/kızarıklık olup olmadığına bakılarak, hastanın şikayetleri dinlenerek ve gerekirse endoskopi yapılarak teşhis edilebilir.

image

BAĞIRSAKLAR
Midede parçalanan gıdalar gıdanın yapı taşlarına ayrılır ve 12 parmak bağırsağında bulunan ince kılcal tüpler tarafından emilerek kana karışır. Yani vitaminleri, proteinleri, mineralleri kısaca vücudun sağlıklı çalışması için gereken her türlü besini bu şekilde alırız. Alerjen gıda bağırsak duvarına temas ettikçe aynen pişikte gözle görüldüğü gibi bu yüzeyi de kabartır, kızartır, iltihap oluşmasına neden olur ki bu da kakada mukus olarak karşımıza çıkar. İlerlerse yaralar açilip kanama bile olabilir. Kanama 12 parmak bağırsağında olursa, kan kakada siyah renkli tanecikler şeklinde gözükür, kalın bağırsakta ise kırmızı kan olarak gözükür. Bağırsak yüzeyi bu şekilde bozulunca üzerinde gıdaları emen ince tüpler de hasar görür ve gıdaları ememez hale gelir. Bu nedenle çocuk sağlıklı beslense bile vitamin-mineral eksiklikleri başlar, hatta kilo alımı bile yavaşlar. Yani sırf yesin yarasın diye verdiğimiz A gıdasi diğer verdiğimiz tüm B, C, D… gıdalarının emilmesini de engeller. Mukuslu kaka uzun süre devam ederse ve kalın bağırsaklarda yaralar açılırsa vücut için gerekli olan Kalprotektin(calprotectin) proteini dışkı ile atılmaya başlar. Bu proteinin bağırsak duvarını bakteri ve mantarlardan koruyucu ve bağışıklık sistemini destekleyici etkisi vardır. Dolayısı ile vücuttan dışkı ile atılması bağırsakların iltihaplanmasına neden olur.

Kolit olarak adlandırılan bu iltihaplanma gaita testi ile kakadaki kalprotektin miktarı ölçülerek tespit edilebilir. Bu teste genelde Fekal kalprotektin testi denir. Bu test yeterli olmazsa kolonoskopik inceleme yapılması gerekebilir.

Bağırsak iç duvarında açılan yaralar

image

Özetlemek gerekirse besin alerjisi hafife alınacak, yesin de alışsın denilecek bir rahatsızlık değildir. Bu yüzden alerji ile yeni tanışan annelere ısrarla alerjen gıda yarar değil zarar getirir dememizin nedeni budur. Eğer çocuğunuzun sindirim sistemi kaynaklı tepkileri devam ediyor ve kilo alımı yavaşlıyorsa diyetinizi mutlaka doktorunuz ile gözden geçirmeniz gerekir. Ya diyet doğrudur ancak çocuk yeteri kadar besin alamıyordur ya da diyette bir hata vardir ki bu da çocuğun yediği diğer besinlerden de yararlanmasını engelliyordur.

Not: Yukarıdaki bilgiler muayenelerimiz esnasında Prof.Dr.Fügen Çullu Çokuğraş’tan aldığım bilgilerin derlemesidir. Ancak bu bilgiler hiç bir çocuk üzerinde teşhis koymaya ve tedavi uygulamaya yeterli değildir. Sadece bilgilendirme maksadı ile paylaşılmış olup alerjik reaksiyon saptayan annelerin en kısa sürede uzman bir hekime başvurması gerekir. Tepkileriniz daha çok sindirim sistemi kaynaklı ise bir Gastroenterolog, deri üzerinde ise Alerji uzmanı, solunum sistemi üzerinde ise Alerji ve Solunum Yolu Hastalıkları uzmanına başvurmanız daha hızlı sonuç almanızı sağlayacaktır.

Sonuçta her alerjik çocuğun sindirim sisteminde sorun yaşayacağı ve reflü, kolit gibi rahatsızlara yakalanacağı genellemesi yapılamaz. Alerji kişiye özeldir.

Alerji Kökenli Reflü

image

Reflü nedir?
Mide asidi yediğimiz her türlü gıdayı eritme gücüne sahip bir asit salgılar. Bu asit sadece mide duvarını eritemez, delemez. Ama mide dışındaki tüm deriyi, eti yakıp eritebilecek güçtedir. Bu nedenle mideden dışarı sızmaması için mide kapakçığı bulunur. Mide kapakçığı sadece biz yemek yiyip yutkununca gıdayi içeri almak için açılır ve tek yöne çalışır. Ama kusma esnasında kapakçık ters yöne zorlanır ve hem kapakçığa, hem yemek borusuna hatta boğaza ve ağız içerisine değen asit değdigi yeri yakar. Zaten biz yetişkinler bile istifra ettiğimizde o acıyı hissederiz. Mide sıvısının mide dışına sızarak boğazda yükselmesine ve hatta bazen kusma ile dışarı atılmasına Reflü denir. Reflü ilerledikçe ve kusma olmasa bile boğaza asit geldikçe hem boğazda yaralar açılır, hem kapakçik eskisi gibi düzgün çalışamaz hale gelir. Bu nedenle sürekli asit kaçağı olur. Bu da özofajit denilen yemek borusu iltihaplanmasına neden olur. Aynı zamanda reflünün astım, sinuzit, farenjit, bronşit hatta diş çürüklerine bile neden olabileceği bilinmektedir.

Alerjen gıdalar tüketildikçe bebek, çocuk hatta yetişkinlerde dahi alerjik reflü görülebilmektedir. Özellikle alerjik reaksiyonları iç organlarda gösteren kişilerde kusma olmasa dahi gizli reflüden şüphelenmeli ve tüm diğer belirtilerin varlığı kontrol edilmelidir.

image

Reflü, boğaz duvarında kabarma/kızarıklık olup olmadığına bakılarak, hastanın şikayetleri dinlenerek ve gerekirse endoskopi yapılarak teşhis edilebilir. Endoskopi hasta uyutularak ağızdan ince bir boru ucundaki kameranın mideye kadar indirilmesi ve ekrandan midedeki deformasyonun görüntülenmesidir.

image

 

Reflü Belirtileri
• Emmeyi/yemeyi reddetme, iştahsızlık
• Meme ile kavga etme, yay gibi kendini geriye atma
• Sık geğirme (gaz çıkartma)
• Tekrarlayan veya uzun süren hıçkırık (özellikle beslenme sonrası)
• Kusma(özellikle fışkırır tarzda kusma)
• Beslenme sonrası huzursuzluk
• Kendini kusturmaya çalışma
• Ağıza sıvı gelmesi ile sık sık yutkunma
• Ses kısılması, kalınlaşması veya çatallaşması
• Salya artışı
• Ağız kokusu(özellikle sabah uyandığında)
• Tekrarlayan ve geçmeyen kolik tarzda karın ağrısı
• Karında şişkinlik ve sertlik
• Hırıltılı solunum, nefes darlığı
• Öksürük, gıcık temizlemek ister gibi kuru öksürük
• Apne (solunum tıkanması)
• Göğüste yanma hissi, ağrı
• Boğaz ağrısı
• Boğaz duvarında kızarıklık ve baloncuk şeklinde kabarıklık
• Tekrarlayan farenjit, sinuzit, bronşit, üst solunum yolları enfeksiyonları
• Astım
• Tekrarlayan zatürre
• Gece uykuda inleme, diş gıcırdatma
• Gece sık sık özellikle çığlık atarak uyanma, yatmayı reddetme
• Gece yastığa salya akıtma
• Uyku apnesi
• Kalpte çarpıntı
• Diş sararması ve erken diş çürükleri
• Kilo alamama, gelişim geriliği
• Sindirim kanalı kanamaları kaynaklı kakada siyah renk kan veya gizli kan
• Kanamalara bağlı anemi (kansızlık)

Reflüyü Engellemek İçin Alınabilecek Önlemler
Reflü teşhisi konduktan sonra aileler de evde bazı basit önlemler alarak reflünün kontrol altına alınmasına katkıda bulunabilir. Örneğin;
• Çok beslememek, çok uzun süre aç bırakmamak, düzenli beslemek
• Alerjisi olan gıda veya gıdaları bulunup kesmek ve genel alerjenlerden uzak durmak
• Emzirme/besleme aralıklarını en az 2-3 saat tutmak ( Yeni doğan için 2 saat, büyüdükçe 3 saatte çıkarılabilir)
• Bebeği her seferinde tek memeden emzirmek (Süt üretimini arttırmak için diğer meme sağılabilir)
• Dik beslemek (Yatarak emzirmeler tamamen kesilmelidir)
• Beslenmede anne memesini tercih etmek (Biberon kullanılacaksa tercihen Dr.Brown geniş ağızlı biberon kullanmak)
• Yemek sonrası en az 20 dakika dik tutmak (uyuyorsa bile hemen yatağa yatırmamak)
• Yemek sonrası hoplatmak, gıdıklamak, çok güldürmek, çok ağlatmak gibi hareketlerden kaçınmak
• Yemek sonrası çocuğun emeklemesini, sırt üstü yatmasını, yerde yuvarlanmasını ve sıçramasını engellemek
• Tercihen beslenme sonrası araba yolculuğu yapmamak, araba koltuğunu en dik konumda kullanmak
• Beslenme sonrası dik pozisyonda gaz çıkartmak, düz zemine yatırıp bisiklet hareketi ya da bacakları karna itme gibi gaz çıkartma yöntemlerinden kaçınmak
• Gece uykusuna baş kısmı mideden daha yukarıda kalacak şekilde yatırmak (yüksek yastık kullanarak veya yatak baş kısmını üçgen yastık ile yükseltmek, yatak ayaklarının altına yükseltici destek koymak gibi)
• Gece emzirme/besleme aralıklarını seyrelterek yaşı itibari ile gece beslenmesini kademeli olarak kesmek
• Sallayarak uyutmaktan kaçınmak (gerek ayakta, gerek kucakta)
• Yalancı emzik kullanmak (Silikon uçlu)
• Büyük çocuklar için yavaş yemek, iyi çiğnemek
• Yatma saati öncesi sıvı tüketimini azaltmak
• Gece uykusundan en az 1,5-2 saat önce her türlü besin tüketimini kesmek
• Sıvı tüketimini öğün aralarında yapmak
• Az yağlı yemekler ve asit oranı düşük zeytinyağı tercih etmek
• Çok sıcak mama ile beslememek, çok sıcak yemek yememek
• Alerjisi yoksa bile kakao, kafein, baharat, susam, tarçın, soğan, sarmısak, salça, ekşi ve asit içeren gıdalardan uzak durmak
• Kabızlıktaki ıkınma da reflüyü tetikleyeceği için bol lifli gıdalar tercih etmek
• Sigara dumanı, parfüm ve deterjan gibi tetikleyici kokulardan uzak durmak
• Dar olmayan rahat giysiler tercih etmek
• Gece uykuda sol tarafa dönük yatmak
• Reflü tetikleyici ilaçları kullanmaktan kaçınmak (Çocuk doktoruna reflü durumu belirtilerek mideye uygun ilaç tercih etmek)

Not: Bu bilgiler hiç bir çocuk üzerinde teşhis koymaya ve tedavi uygulamaya yeterli değildir. Sadece bilgilendirme maksadı ile paylaşılmış olup yukarıdaki belirtileri saptayan ailelerin en kısa sürede uzman bir hekime başvurması gerekir. Reflünün teşhis ve tedavisi, uzman bir Gastroenterolog hekim tarafından yapılmalıdır.

Sonuçta her alerjik çocuğun reflü geçireceği ve tüm bu tepkileri göstereceği genellemesi yapılamaz. Alerji kişiye özeldir.

Dosyadaki bilgilere katkısı nedeni ile Sevgili Candan Demirürk’e özellikle teşekkür ederim.